Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '14

 
Kategori
Yılbaşı
 

Hayata ve geçen yıla bakarken...

Hayata ve geçen yıla bakarken...
 

"mişli" geçmiş zaman...


Yılbaşı yazıları adettendir. Hani ne olmuş- ne bitmiş, ne başarılmış-ne başarılamamış gibisinden insan hayatına bir yıllık bir bakış atar. Ben neredeyse hayatımın her senesi sonunda yapmışımdır bu işi. Aslına bakarsanız 2014 yılında o kadar çok şey yaşadım ki bunun muhasebesini yapmak ziyadesiyle  zor.

En önemlisi: Öğretmen olmak!

2004 yılında satışa yeni-yeni alıştığım bir dönemde aniden karar verdiğim öğretmenliğe, tam on yıl sonra kavuştum. Son 3 yıldır bu konuda araştırma yapıyordum ve sonunda özel üniversitelerin açılmasıyla beraber, nihayet cesaret edip başardım. Bahçeşehir Üniversitesine ve özellikle Prof. Dr. İsmail Tatlı hocaya, Pazarlama konusunda beni eksiksiz yetiştiren en büyük idolüm Prof. Dr. Selime Sezgin hocama, sadece bitirme tezimde değil bugün için hayatımda bana asiste eden Prof. Dr. Nimet Uray’a ve beni ne zaman görse beni sevdiğini belli eden asistanken tanıştığım ve bugünlerde profesör olan Şebnem’e ayrı-ayrı teşekkür ederim. 

Bugün profesör olmasam bile gönüllerin profesörü olduğumu derslerimden biliyorum. MBA öğrencilerine Pazarlama Bilimi öğretirken, son derece uygulamaya yönelik, yeteri dozajda bilimsel bilgiyle donatılmış, geleceğin markalarını yaratacak, 17 tane inek öğrenci yetiştiriyorum.  Bana verdikleri en büyük hediye sınavdan evvel birisinin evinde toplanarak hepsinin birden ders çalışarak sabahlamaları oldu. Öğrenmek adına verdikleri bu çaba yaptıklarımın ne kadar doğru olduğunu bana söylüyor. Ve sınıfımda bir tane bile başarısız öğrencim yok! Hep beraber hem Türkiye’nin, hem de uluslar arası firmaların stratejilerini altını, üstüne getirerek inceliyoruz. Ve gelecekte onlar kendi başlarına ayakta durup beni ve ülkemi temsil edecekler.

Ben bir Çalıkuşu’yum ve yüreğim pırdır pır!

Reşat Nuri Güntekin en sevdiğim kitabı bu değildir: “Bir Kadın Düşmanı” en sevdiğim romanıdır. Benim gönlümde bu iki kitabın izleri vardır. Gerçek anlamda yazmama sebep olan ise John Steinbeck’tir. Lisede incelediğim kitapları “İnci” ve “Fareler ve İnsanlar” bende yazmak için heves oluşturmuşlardır. Öte yandan Ernest Hemingway, Boris Paternak, Dostoyevski, Tolstoy ve Richard Bach gibi yazalar, bu hayatı nasıl yaşamam konusunda bana ışık tutmuşlardır. Örneğin hayatım boyunca Anna Karenina’daki Levin karakteri olmak istemişimdir. Şehirde en iyi şekilde yetişip köye geri dönen ve köye öğreten biraz taşralı, biraz şehirli ama %100 milliyetçi Rus karakteri olmak için çırpınmışımdır. Onun bir bohem hayatı kabullenemeyişi, köylülüğü önemseyişi, vatanperverliği ve her şeyden öte, insana ve toprağa duyduğu sevgi ve özlem, bana aynı okuduğum şekilde ve heyecanla geçmiştir. Üniversite üçüncü sınıfta okuduğum bu karakteri hayatıma sokmam biraz zaman almışsa da çok kolay olmuştur.

İkinci önemli olay: Hayatımda ilk defa Bağ-kur’lu oldum; yani şirket kurdum.

Bugün kendi kendimin patronuyum. Ve daha da güzeli en büyük çalışanım kendim! Yıllardır öğrendiklerimi o kadar iyi, kolay ve hazır kullanabiliyorum ki danışmanlığımı yaptığım şirketler beni bünyelerine katmak istiyorlar. “Anıl Yiğit” gerçekten öncelikle bir Bursalı marka olmak hedefiyle koşarcasına ilerliyor. Kendimle ve ismimle gurur duyuyorum.

Üçüncüsü: MB’de kıdemli olmak ve hayatı sizlerle paylaşmak…

Bu arada Eric Van Buyten ismiyle niye yazdığımı merak edenler için anlatıyorum. Gerçek sebebi popüler olmak istememek açıkçası! Yazar kimliğimin kendi kişiliğimle karışmasını istemiyorum. Sonuçta profesyonel bir iş çıkardığımı düşünmüyorum. Ayrıca böyle bir amacım da yok zaten. Şayet bir kitap yayınlarsam orada gerçek ismimi kullanacağımdan emin olabilirsiniz. Öte yandan Eric Van Buyten, Anıl Yiğit’e göre daha atak ve daha özgür bir karakter ve bu söylemlerinden de belli. Geçmişte siyasi otoriteden ve sansürden kaçan birçok yazar gibi ben de biraz enteresanlık yaratmak, ama daha çok egzotik bir Hollandalı Türk yaratmak amacıyla koyduğum uydurma ismimle, yani Eric Van Buyten ( okunuşu Erik Fan Buıytın) olarak amacım gerçekten bir yabancı gibi farklı gözlerle yaşadığım Türkiye’de doğru bildiklerimi söylemek!

Seçkin yazarların, seçkin insanların yazanlık yaptığı, farklı görüşleri ve sunuşları korkmadan ve cesaretle sunabildiği bu ortamdan yani Milliyet Blog ortamından son derece memnunum. Ve galiba ilk defa bu sene tam anlamıyla kendimi MB’li hissediyorum. Bunu tanımlamaktan çok yaşamak taraftarı olduğum için daha fazla bir şey söylemek istemiyorum. Sadece tüm arkadaşlardan son derece memnun olduğumu özellikle belirtmeliyim.

Ve son olarak Güz Özlemi ile dost olmak!

En az bizim birbirimizi sevdiğimiz kadar sizler de bu durumu en az bizim bildiğimiz kadar öğrenmiş durumdasınız. Bizim aramızda Mevlana ve Şems misali yıllardır bir daireymişçesine dönen dostluğumuz benim hayatımdaki yaşama sevinçlerimden çocuklarım kadar büyük bir kısmını oluşturuyor. Hayat bana, bu amaçla, bir kadın beklerken, ondan daha müthiş bir erkek dost verdi. Bu konuda Allah’a minnet borcumu ödeyemem.  Aynı şekilde Güz Özlemi’ne herhangi bir borcum olmamasına rağmen, varlığına karşı kendimi borçlu hissederim. “Seni seviyorum seni yaratandan ötürü!”

2014 yılını uğurlayıp 2015’i karşılarken aklımda tek tümce: “En-el Hak!”

 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..