Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '21

 
Kategori
Felsefe
 

HAYATIMIZ LEGO

Hepimizin bildiği gibi Lego,çok sevilen bir oyuncak türüdür.Hemen hemen her konuda Lego'lar mevcuttur,istediğimiz alana ait oyunu alırız.Oyunun en önemli özelliği;temasına göre bir bütünün parçalara ayrılması ve sonra bu parçalardan tekrar bütünün tamamlanmasıdır.Ayrıca bir çok parçanın birbirine geçmesi şeklinde her türlü nesne inşa edilebilmektedir.Evler,kaleler,şehirler,uzay üsleri,anıtlar v.s.Aklımıza gelebilecek her konu bu oyunda mevcuttur.

Oyunun yaratıcısı,Ole Kirk Christiansen Danimarka'nın Billurd kasabasında yaşayan bir marangozdu. 1891-1958 yılları arasında yaşamıştır.Tahta oyuncaklar yaparmış.1934 yılında ise Lego adı ortaya çıkar. Yaptığı oyuncaklara Danimarka dilinde " LegGodt " ismini verir.Bu kelimenin anlamı " iyi oyna " dır. 

Lego,7 yaşından itibaren her yaş kategorisine hitap eden bir oyun türü olarak günümüzde de devam etmektedir.Ole Kirk Christiansen'in ilk inşa ettiği Lego oyuncağın tahta bir ördek olduğu belirtilmektedir. Bu oyuncağı eşinin ölümünden sonra çocuklarını oyalamak ve üzüntülerini hafifletmek için yapmıştır. Lego oyunu için 200 milyardan fazla lego ögesi üretilmiştir,üretilmeye de devam edilmektedir.

Aslında hayatımızın içinde bir oyun tarzı olan Lego oyununu gerçek hayatta da oynadığımız yadsınamaz bir gerçektir.Lego 7 yaşına gelen çocuklar tarafından bilinçli oynanmaya başlıyor diye belirtmiştik.Hayatımız da ilk okula başladığımız yaş olan 7 ile tamamen hafızamızda net olarak tuttuğumuz döneme denk gelmektedir.Veya diyelim ki bu yaş 5 olsun.

 

Bu dönemden itibaren,daha doğrusu doğduğumuzdan itibaren hepimize parçaları dağılmamış (lego gibi),bütün bir hayat sunulur.Biz bu hayatın bilincine 3-5 yaşlarından itibaren vakıf olmaya başlarız. Bize sunulan bu lego tablosunda artık her geçen saniyede toplam parçalar eksilmeye ve değişmeye(yaşlanmaya) başlar ve bir daha ilk gördüğümüz tabloyu yapmamız mümkün olmaz.Yaşımız ilerler,eğitim hayatımız biter,iş hayatı başlar,aile hayatımız değişir.İlk tablomuzun yerinde yeller esmektedir,her safhada hayatımıza yeni unsurlar eklenir ama bu eklenme eksilenlerin yerini tutmaz,artık kalan parçaları birleştirerek yeni bir tablo oluşturmak zorundayızdır.Zaman geçtikçe,bu sefer,tablomuzdaki parçaların bir daha göremeyeceğimiz,bulamayacağımız şekilde tablomuzdan çıktığına şahit oluruz.Onlar artık bizi terketmişler veya Dünya'yı da terketmişlerdir.O parçaların yeri hiç bir zaman dolmaz,bu bir arkadaş,dost veya aile yakınlığı olan birileri olabilir.İlk tablomuzda (legomuzda) diyelim 1000-2000 parça varken artık 500-600 ve giderekten çok daha az parçalar kalır.Legomuz lego olmaktan çıkmaya başlar,ya da biz oyundan çıkar duruma geliriz.Bizim yerimize yeni bir oyuncu,gene parçaların bir araya gelmesi ile yeni bir tablo ile sıfırdan başlar. 

Dünya'ya her gelen birey bu lego oyununa başlar ve bunun yanında da kendisine sunulan,ticari bir meta olan,Danimarkalı Ole Kirk'in Lego oyuncaklarından alabilenler de,o oyuncaklarla oynarken kendisinin de oyunun bir parçası olduğunu unutur.

Hayat legosu'nun en hazin yanı da,uzun yıllar geçtikten sonra,yaşları epeyce ilerlemiş yakınlarımızı görünce geçirdiğimiz o hazin tablodur.5 yaşından itibaren tanıdığımız insanların 70-80 yaşlarındaki tanınmaz halidir.Bu insan artık o bildiğimiz kişi değildir,zaman posasını çıkarmış ve artık o bireyi oyun dışına atmak için sabırsızlanmaktadır.Zaten de fazla sürmez ve onu bilgisayar değimi ile " delete " tuşuna basarak ekranımızdan kaldırır.Bu tablonun oluşması mutlak gerekliliktir.

Dünyamız'da,Milenyumlar,asırlar böylece akıp gider... " LegGodt " sözcüğünün anlamındaki gibi hayatımızı iyi oynayalım.

 

YILMAZ EKER 

 

 
Toplam blog
: 2
: 42
Kayıt tarihi
: 28.04.21
 
 

Tarih ve düşünce alanında yazılar. İst.Üniv.Edebiyat Fak.Klasik Filoloji,1980 mezunu İst.Üniv.Auz..