Hayde, at martini de bre Hasan!

Biz, böyleyiz işte! Gündemde biraz ses getiren olay oldu mu, her köşeden ahkâmlar kesilmeye, bütünü bir kenara atıp ayrıntılar üstünden fikirler yağdırılmaya başlanır hemen. Bir şarkı veya bir sesle kahramanlaştırılanlar sivriltilip, tamamına hâkim kılınır. Konunun işleniş şeklini, taşıdığı mesajı öteleyip magazin gözüyle yaklaşanlar, her kanalda seyircinin önüne temcit pilavı gibi aynı övgüleri getirir durur. Şimdi bu çarkın gündeminde ‘Av Mevsimi’ var! Film gösterime girmeden öne çıkartılan, senaryonun nereden esinlenip yazıldığı ve Cem Yılmaz’ın adıydı. Başta NTV olmak üzere, pek çok kanalda sürekli bunlar konuşuldu. Gösterime girdikten sonraysa Cem Yılmaz’ın ‘Hayde’ türküsünü seslendirmesi malzemeye dönüştürüldü. Medyanın tüm organlarında ‘Av Mevsimi’, bu türkü bar sahnesinden ibaretmiş gibi gösterildi! ‘At martini de bre Hasan’ misali gözüne kestirdiklerinden aldıklarını, köşelerinden sansasyonel biçimde vermek isteyenler, ‘Uysa da uydu, uymasa da uydu’ zihniyetinin alışkanlığıyla, atağa geçti. ‘Av Mevsimi’ oldu, ‘Aşk Mevsimi’… Kesik koldan ibaret kurban Pamuk’u seslendiren sanatçı Ezgi Başaran da, övgülere boğuldu bir gazetenin yazarı niyetine… Maksat çorbadan tuz, gündemin gözdelerinden nüfuz eksik edilmesin! Bu uğurda, böylesi ağır tempolu yapımın ‘polisiye dizi’ olması bile önerildi…  

Yavuz Turgul’un yılların ürünü çalışmasında Çetin Tekindor’un etkili performansını ya da Okan Yalabık’ın katkılarını anmadan, polisiye örgünün ardında topluma verdiği mesajı görmeden ‘Av Mevsimi, Hayde ile beyinlere işledi’ demek ne derece doğru? Ya da ‘Aferin Cem Yılmaz’a komedinin dışında da varlık gösterdi’ methiyesini dizmek yağcılık değil mi? Gerçek sanatçı komediyi de dramı da başarıyla canlandırır ki, Yılmaz daha önce de komedi dışında rol almıştı! Amaç, filmin reklamıysa bunun ‘Hayde’yle basite indirgeyerek değil, içerikteki unsurların öne çıkartılmasıyla yapılması daha bilinçlendirici olmaz mı? ‘Av Mevsimi’ üzerinden ava çıkanlara hatırlatalım dedik…  

Anibal Güleroğlu