- Kategori
- Deneme
Haydi gözünüz aydın!

" Koyunlar, ne de hoş meliyor!"
Ne ülkeyiz ama, altı milyon seçmeni bir çırpıda üretiverdik. Ne ölü dedik, ne de diri. Önümüze geleni seçmen kütüklerine yazıp, muhtarlıklara astık. Hani, iki yaşında dünyadan bir haber, bundan kırk yıl önce ölen kız, şu günleri bir görse, belki de mezarından çıkıp, kahrından oyuyla gereken cevabı verecekti!
Kömür, erzak yardımı artık kar etmiyor! Şöyle sıcak bir şeyler dağıtmak lazım! “Üçü bir arada mı?” yok canım daha neler! Kim ne yapsın onu! Düşünün, kağıtların üzerinde 25 YTL yazan, onunla çarşı pazarda alışveriş yapabildiğiniz ve bozdurup, bozdurup harcamaktan bitiremediğiniz, artanınla da tasarruf yapabileceğiniz İstanbul Belediyesi’nin çek yardımından bahsediyorum. Şimdi onlar moda! Bakınız Atalarımız “ Mart ayı dert ayı” derler. Siz rahat olun, öyle kriz geldi, ne yapacağız, beni işten attılar” diye de hiç üzülmeyin. Bir belediyenin teki çıkar, sizlere “Promosyon İş” bile verir. Sakın ola ki ümidinizi yitirmeyin. Allah’tan umut, belediyelerden yardım kesilmez!
Kavşaklar, TOKİ, Laleler, Kömürler, Çekler, Yardım Paketleri derken, belediyeler iyi çalışıyorlar! Şimdi de ellerinden geldiğince fakirliği ortadan kaldırmaya uğraşıyorlar. İşte hükümet, belediye işbirliği buna denir! Yalnız, ihtiyacı olmadığı halde onursuzca yardım alanlar ile çelik kapılar önüne yardım bırakan kuruluş görevlileri, Aydın’ın Nazilli ilçesinde, iki dayısı Çanakkale’ye gidip geri dönmeyen, babasının İstiklal Savaşı gazisi olduğu, çocukluğunda evini basan çetenin, teyzesi, anneannesi ve bir dayısını ayaklarından astığı, Atatürk öldüğünde ise ağlayıp, bayılan ve her gün namaz kıldığında Atatürk için dua eden üç çocuk, 10 torun, 5 nesli gören 102 yaşında ve İlçe Kaymakamı tarafından kendisine teklif edilen yardımı “ Haram” olur diyerek geri çeviren Hatice Aktaş’ın yanına uğrayıp, biraz olsun, “Onur dersi” almanızı tavsiye ederim.
Haydi gözünüz aydın!
Başbakan her aileye en az “ Üç çocuk” diyerek sonunda yapacağını yaptı. Kısa zamanda seçmen sayısını tavan yaptık! Şu işsizlik ve pahalılıkta, millet gece-gündüz demeden amma da çalışmış! Böylesi çalışkan insanların olduğu ülkemize kriz gelir mi dersiniz?
Haydi gözünüz Aydın!
Artık polislerimizden gönül rahatlığıyla “Kimlik” sorabileceğiz. Velev ki, olumsuz giden bir konuda protesto için meydanlara inmeyi bir vatandaşlık görevi hissettiniz. Sizler için Avrupa’dan özel olarak getirtilen, açılır-kapanır ve demirden yapılmış, kodumu insanı yere oturtan “Haydar”la sizlere tam vurmaya kalkan polise; “ Bir dakika kimliğinizi görebilir miyim?” deme fırsatını bulabilecek misiniz? O kargaşada kulağınıza sertçe gelen, “ Benim adım Haydar, Soyadım da Bibergazı” yanıtı ardından, dikkat edin de, gözlerinizde mor ve körlük belirmesin!
Haydi gözünüz Aydın!
Kurbanlık Koyunlar yine melemeye başladı. Allah korusun, bir yanlışlıkla onları da seçmen kütüklerine kayıt etmesinler! Sayıları da hiç yabana atılacak kadar değil. Başbakan boşuna; “ İkinci parti olursam başkanlıktan istifa ederim” diye söylemiyor. Mutlaka bir bildiği ve güvendiği bir şeyler vardır.
Sonuç olarak; Türkiye “ Kültür Devrimi”ni ( Okur-yazar demiyorum. Herkesin kitap okuduğu, araştırdığı, bilinçli üretici ve tüketici olduğu, konuları derinlemesine tartışıp doğru yolu bulduğu, bireylerden bahsediyorum) kazanamadığı sürece, yukarıda okuduğunuz kısır döngüler devam edip tarihteki yerini alacaktır. Biz ve bizden sonra gelen yazan ve çizenler de, yazmaya devam edecek. Hani “ Koyun gibi adamsın” dediğimiz, cahil kesimlerde, söylenenlere, “melun, melun” öylece bakıp, çobanlardan gelen komutlarla yaşamlarına devam edeceklerdir.
Kalın sağlıcakla…
06 Aralık 2008/ Bursa Ertuğrul ERDOĞAN