Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '10

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Hayvan deneyleri

Hayvan deneyleri
 

Deneylerde şempazeler,kediler,köpekler,domuzlar,fareler ve tavşanlar ; kobay olarak kullanılmaktadı


Tıp, ilaç, kozmetik gibi pek çok alanda hayvan deneylerine başvurulduğunu muhtemelen biliyorsunuzdur. Peki bu deneylerin nasıl yapıldığından ya da bu deneylerde ne kadar hayvan kullanıldığından haberiniz var mı? Sadece AB'de yapılan deneylerde her 30 saniyede 10 hayvanın bu amaçla öldürüldüğünü söylesem zannediyorum konunun ne kadar vahim olduğunu anlarsınız … Deneylerin bazılarında hayvanların gözlerine ya da derilerine çeşitli deterjanlar, kozmetik ürünler vb maddeler sürülüyor ve/ya püskürtülüyor, çeşitli amaçlarla hayvanlar aç susuz uykusuz bırakılıyor, kesiliyor, biçiliyor, yakılıyor, radyasyon, gazlara maruz bırakılıyor, ruj, deterjan, boya gibi maddeler zorla yediriliyor, ve tüm bu işkenceler (deneyler) yapılırken hayvanlar, çoğu zaman bir yere sabitleniyor. Belki haftalarca belki de aylarca orada öylece kıpırdamadan, buna yaşamak denirse, yaşamaya çalışıyor eğer bunca eziyete rağmen hayvan, hala yaşıyorsa öldürülüyor ve ölenlerle öldürülenler üzerinde araştırmalar devam ediyor…

HAYVAN DENEYLERİ GERÇEKTEN ETİK Mİ?

Cevap: Nasıl etik olabilir ki?

İnsanlarda sinir sistemi vardır, acı çekmemizin sebebi budur; hayvanlarda da sinir sistemi bulunur dolayısıyla onlar da acı çekerler, Peki o zaman insana bir deney uygulandığında göstereceğimiz tepkiyi aynı deney hayvana uygulandığında neden göstermeyiz? Çünkü ‘Türcülük’ eğilimi sarmıştır dört bir yanımızı; Evet yanlış duymadınız! İlk defa duydum o ne diyebilirsiniz Irkçılık nedir bilir misiniz? İşte buna benzer bir tutumdur ‘Türcülük‘. Yani bir türü diğer türlerin üzerinde görmektir’ Türcülük’. Eee yani diyeceksiniz yanisi şu; biz üstünüz hayvanlar uğrumuzda bilimsel çalışmalarda ölebilir. Peki Nazi Almanya sında nasıl bir görüş vardı dersiniz? Biz üstün Alman ırkıyız Yahudiler Alman ırkı için deneylerde ölebilir. Her halde söylemek istediğimi anladınız...

HAYVAN DENEYLERİNİN SONUÇLARI GÜVENİLİR MİDİR?

CEVAP: Tabi ki koca bir hayır! Gözlerinizi açın! Hayvan deneylerinin kesin sonuç verdiği falan yok sadece deneyin hayvanlar üzerinde oluşturduğu etkinin insanda da benzer bir şekilde görüleceği düşüncesinden hareketle deneyler gerçekleştiriliyor. Yani insanoğlu hayvan deneyleri olsa da olmasa da denek olmaktan kurtulamıyor. Bir sorun ortaya çıkarsa hayvan deneyleri sayesinde doktor kendini aklıyor. Hayvan deneyleri tabi ki de bilimin ilerlemesini pek çok hastalığa çare bulunmasını sağladı fakat şu da var ki bu deneylere güvenilerek insanlara yapılan uygulamalar pek çok insanın ölümüne ya da sakatlanmasına sebep oldu. Kısacası hayvan deneylerinde başarısız olan bir çok yöntem insanlarda işe yaradı, hayvanlarda başarılı olan bir çok yöntem de insanlarda uygulandığında feci şekilde çuvalladı. Kullanılan hayvana karşın sağlanan fayda gerçekten çok çok az…

HAYVAN DENEYLERİNİN ALTERNATİFİ YOK MU?

CEVAP: Olmaz olur mu? Tabi ki var; birkaç deney dışındaki tüm deneylerde kolayca uygulanabilir olan bu alternatif yöntemler, üstelik hayvan deneylerinden çok daha ucuza malolmaktadır...
Bunlar;
1)Bakteri kültürü
2)Hücre ve doku kültürü
3)Fiziksel, kimyasal testler
4)Veri bankaları
5)Bilgisayar
6)Görsel işitsel medyalar
7)Yumurta testi

HAYVAN DENEYLERİNDE NEDEN ISRAR EDİLİYOR?

CEVAP: Kapitalizm. Tıp enstitüsünün bir alt kolu olarak karşımıza çıkan Hayvan Deneyleri inanılmaz büyük kazançlar sağlanan bir sektör haline gelmiştir. Örneğin bir ilaç şirketi bir hastalığın çaresini bulur diğeri boş durur mu? O da aynı işe yarayan benzer bir ilaç bulmak için işe girişir ve hayvan deneylerine başvurur. Aynı durum tabi ki kozmetik enstitüsü için de geçerlidir. Bu hayvanlar öyle sokaklardan toplanmaz özel üretim çiftliklerinde üretilirler tabi bunun yemcisi , veterineri, nakliyatçısı vb pek çok insan ciddi paralar kazanır işte bu yüzden alternatif yöntemlerdense hayvan deneyleri tercih edilir.

Nedir 3R? Replacement, Rediction, Refinement kelimelerinin baş harflerinden oluşan 3R kuralı 1959 yılında zoolog olan William MS RUSSELL ve mikrobiyolog olan Rex L.BURCH adındaki iki İngiliz tarafından ortaya atılmıştır. 20 yıllık bir sürenin ardından 3R prensibinin öncülüğünü yapan bir çok organizasyon(ECVAM(AB), FRAME (İngiltere), ZEBET (Almanya), CAAT (ABD), NACE (Hollanda) kurulmuştur.
3R kuralı
1) Deney hayvanlarına ihtiyaç duyulmadan yapılabilen deneylerin hayvan deneylerinin yerini alması,
2) Deneylerde kullanılan hayvan sayısının mümkün olduğunca azaltılması,
3) Deney hayvanlarının duyacakları acının olabildiğince azaltılması prensibini savunur.

Ahmet Ufuk IŞIK

 
Toplam blog
: 15
: 1391
Kayıt tarihi
: 09.01.10
 
 

1989 yılında Zonguldak'ta dünyaya geldim. İlk ve orta öğretimimi Zonguldak'ta tamamladıktan sonra..