- Kategori
- Psikoloji
Hayvana Şiddetin Psikolojik Kökenleri
Geçtiğimiz günlerde sosyal medya üzerinde gördüğüm birkaç haber sebebiyle bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı duydum. Hepinizin hatırlayacağını düşündüğüm haberler olduğu için detaylara girmeden bahsedeceğim yazımda. İlki yol kenarında yatan köpeğin üstüne direksiyon kıran şoför, ikincisi ise yakın zamanda yaptığı şey çok matahmışçasına sosyal medya hesabı üzerinden gözünü çıkardığı kedinin fotoğrafını paylaşan genç bir kadın. Şu an bu yazıyı yazarken bile tüylerim diken diken oluyor. Çünkü yolda gördüğü bir köpeğin başını okşamadan geçemeyen veya bir kediyi çağırdığım zaman dönüp bana baktığında bile çok mutlu olan bir hayvanseverim. Elimden geldiğince ortak yaşam alanımızda bizim kadar hakları olduğunu bilerek yaşamaya çalışıyorum. Benim onlar için yapamadığım şeyler bile içime çoğu kez dert olurken televizyon ve sosyal medya üzerinde gördüğüm haberler adeta beynime bıçak gibi saplanıyor. Biliyorum pek çoğunuz benimle benzer duygular yaşıyorsunuz. Kiminiz onların varlığını kabul edip onlara saygı duyup uzaktan seviyorsunuz.
Öznellikten uzaklaşıp bilimsel gerçeklere dönmem gerekirse öncelikle 'hayvanlara neden zarar veriyorlar' sorusunu irdelemek istiyorum. Hayvanları ve insanları cezalandırmak, salgırdan davranışlarını ortaya çıkarmak, insanları etkilemek ve kontrol altına almak istemek, intihar girşiminin provasını yapmak, kendilerine acı çektirmek, şiddet mağduru olup bunu dışa vurmak ve sadizm başlıca sebeplerdir. Yasal olarak herhangi bir yaptırımı olmaması sebebiyle zarar vermek için hedef alınıyorlar. Bazı akıl hastalarının hayvanların içine şeytan girdiğini, kötü ruhlar tarafından ele geçirildiğini düşünmesi de nedenlerden biridir.
Şiddet uygulayan kişilerin ruhsal durumu incelendiğinde kişilik bozukluğu veya psikolojik bozukluğu olan kişiler olduğu ortaya çıkıyor. Zaten sağlıklı bir bireyin böylesine acımasızca insanlıktan nasibini almamış olduğunu kanıtlayan bir davranışı yapması beklenemez. Hayvana şiddet gösteren kişilerin ilerleyen zamanlardaki davranışlarında da şiddetin artarak devam ettiği yapılan araştırmalarda görülmüştür. Her dört çocuktan birinde ihmal, taciz ve şiddet e bağlı olarak hayvanlara zarar verme eğilimi görülüyor. Bu noktada ailelere büyük iş düşüyor. Çocuklar iki yaşından itibaren başkaları üzerindeki yansımalarını kavrayabilirken 4 yaşından itibaren ahlaki kavramları anlamaya başlar ve yine aynı yaşlarda bir hayvan beslemenin sorumluluğunu alabildiği gibi empati kurup duygusal alışveriş yapabilecek seviyeye gelir. Aile bireylerinin düzgün birer rol model olduğu huzurlu bir aile ortamında şiddet meyili en aza indirgenebilir. Ağaç yaşken eğildiği için toplumsal ve bireysel her sorun da olduğu gibi burada da çocukların eğitimi ve ihtiyaçlarını karşılamanın ne kadar büyük önem arz ettiğini görmüş oluyoruz. Uzun vadede yapılabilecek en güzel çözüm yolu buyken bugün caydırıcı herhangi bir yasanın olmayışı sebebiyle önüne geçilemeyen bir sorunla karşı karşıyayız en kısa zamanda sivil toplum kuruluşları ve duyarlı tüm Türk Halkı ile artan şiddet olaylarının karşısında durmaya ve gerekli yaptırımlar için elimizden geleni yapmaya davet ediyorum.