Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Sabiha Rana Melekler Yüreğinizden Öpsün

http://blog.milliyet.com.tr/sabiharana

30 Nisan '07

 
Kategori
Edebiyat
 

Hayyam ve aşk

Hayyam ve aşk
 

Ne kadar inerim derine, ne kadar çıkarım yukarı, Allah bilir.
İster rüya, ister düş, isterseniz gerçek deyin..
Yedi göğün tepesini mesken edindim.

Tek ki şimdilik açık vermemek için. Ne ruhumdan ne bedenimden.

Ona olan sevgimi ve hayranlığımı içime kattım.
Sonra vadesiz hesapladım kalbimin eksik duygularını.
Üşenmedim topladım bütün hayal kırıklıklarımı ve çıkardım şükürlerimi.
Kaderimi ikiye böldüm sonra da kısmetle çarptım.
Bir de baktım ki acılarım, yanıklarım, küllerim ve ayrılıklarımla birlikte Nişabur'a doğru savrulmaktayım.

Onun hayran olduğu yıldızları hükmederken gecelerime, inledi durdu arzularım.
(Emekleyen kalemimle birlikte)
Nefessiz içime çektim ve kokladım yol boyunca yıldız pırıltılarını.

Bende dünya gözüyle seyredeyim dedim alemi.
Bir o yana, bir bu yana çevirdim durdum başımı.
Aman Yarabbim, bir de ne göreyim?
Dünya pazarın orta yeri.
Herkes nefsine göre alış-veriş-te.

Bir tek!

Aşk bakmamış dünyanın ne gelişine ne gidişine ne alışverişine..

Aşk!

Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Hayyam'la Yasemin'in ve daha nice kara sevdalıların, kalp atışlarına göre yaşarmış.

İşte böyle bir aşk içinde yaşayan Çadırcı, ara sıra buluşmuş, oynaşmış, koklaşmış sevdiğiyle yıldız evinde..
Birbirlerinin parmakları, parmaklarında dudakları, yıldızları sayarlarmış gecelerle birlikte.
Günler durak değil ki dursun, varsın şeytan kovalasın demişler ve günleri hiiçç üşenmeden itmişler..

İnsanın aç gözlü babası olursa, otursa altın taşa ne yaza?
Bir kaç top kumaşa, satar kızını yaşlı bezirgana.

Her gece yanındaymış gibi düşünür ve sımsıkı sarılırmış hasta sevdiğinin cılız titreyişine.
Dua eder ve yalvarırmış Allah'a.
Hiç olmazsa, yattığı yerde bir sıcaklık, ruhuna bir ferahlık olsun istermiş.
Bedenlerini ve üşüyen yüreklerini hayalleriyle ısıtırlarmış..
Onların yaralarına hiç merhem olmamış zaman ve hınzırca gelip geçmiş, hayatlarından.

Anka Kuşu, nasıl da gururla uçuyormuş o gün gökyüzünde.
Kucakladığı gibi Yasemin'i, süzülmüşler birlikte Kaf Dağına düğün evine.
Altın sırmalı kaftan nede yakışmış sana Hayyam diye seslenmiş bulutlardan.
Elinde bakraç, içinde sütlaç, san ki gümüşten bir sevinç içinde, gülmüş sevdiğinin sesine.
Yıldızlardan taç yapmışlar Yasemin'e melekler ve takmışlar gerdeğinde ipek tellerine.
Severek sevişerek gizlice ama gönlüyle gelin olmuş Yasemin sevdiğine.
Sunmuş kendisini kınalı elleriyle Hayyam'a çeyizin diye.
Kaldırıp kadehlerini vurmuşlar dünyanın dibine ve kutlamışlar birlikte iki sevgili. Hak ettikleri cenneti..


Ne zaman aşık idim, namı diğer çadırcı'yı, Ömer Hayyam'ı bildim.
Dediler, o şimdi Nişabur'da kiraz ağaçlarının altında uyuyor.
Aynı gün hiç tereddüt etmedim ve kalbimi kiraz ağaçlarının baharına emanet ettim.
O gün bugün derken, içimdeki baharlar kime güvenir şimdi?

Var olduğum çağdaş zamanların günlük aşkları ve koşuşturmaları içindeyim.
Çin çin yüreğim, seni anıyor, seni arzuluyor, seni yazıyor.

''Sen Aşk'sın''

Ömer Hayyam: (Ebul Feth Ömer bin İbrahim), Selçuklu döneminde yetişen ünlü şair ve bilgindir. 1044 yılında Nişabur'da doğdu. Düzenli bir öğrenim gördü. Mantık, felsefe, matematik ve astronomi konularında çalıştı. Horasan'ın büyük şehirlerinden Belh, Buhara ve Merv'i gezdi. Bir aralık Bağdat'a gitti. Büyük Selçuklu sultanı Melikşah'tan çok yakınlık gördü. Saraylarda toplantılarda bulundu. Çeşitli bilimlerde çok sayıda değişik eserler verdi. Rubaileriyle ün kazandı. Rubai türünün kurucusu sayılır. İki yüz kadar olan rubailerinde açık, akıcı, yumuşak ve anlaşılır bir dili vardır. Akılcı bir bilgindi. Aynı zamanda çağının en iyi bir matematikçisiydi. Rubaileri ve diğer eserleri batı dillerine çevrilmiştir. Çok güzel olan matematik çalışmaları ve buluşları da vardır. 1123 yılında ölmüştür.

Rubailerinden:

İnsan bastığı toprağı hor görmemeli.
Kim bilir hangi güzeldir, hangi sevgili.

Duvara koyduğun kerpiç yok mu, kerpiç?
Ya bir Şah kafasıdır, ya bir vezir eli!

Ovada her kızıl lalenin teni, bir padişahın kanıyla beslendi.
Yerden biten şu mor menekşe yok mu?
Bir güzelin yanağındaki bendi.

(Hayyam)

Resim ve özgeçmiş:metu.edu.tr

Sabiha Rana

 
Toplam blog
: 1989
: 4996
Kayıt tarihi
: 26.10.06
 
 

Gazeteci - Yazar (NLP Uzmanı - İlişki ve Yaşam Koçu) Yaşarken dünyayı dolaşmayı, topraktan güneşe..