- Kategori
- Bebek - Çocuk
Heder Olan Çocuklarımız
Bilim insanları, ana-babaları uyarıyor:
“Çocuğunuza, tehlike kavramını anlatın, size güvenmeyi ve sizinle paylaşmayı öğretin, mahrem alanlarını öğrettikten sonra korunmak için yapabileceklerini de belli aralıklarla hatırlatın. Bilinçli bir çığlık, bilinçsiz bir anne babadan daha koruyucudur…”
Çocuklarımıza bunları öğretmek ailenin görevidir, tamam da; sorunun kaynağına neden inmiyoruz.
Okuduğum gazetenin bugünkü manşeti, “Türkiye Leyla ve Eylül’ün yasını tutarken Hatay ve Bitlis’te kaybolan Ufuk ile Yusuf’tan da acı haber geldi”.
Son 10 yılda cinsel istismara uğrayan çocuk sayısı 250 bin. 2017’de 387 çocuk cinsel istismara uğramış, 409 kadın da cinayete kurban gitmiş.
Bu veriler uyarıcı değilse bizi başka ne uyandırabilir?
İçinde yaşadığı ortam tehlikeler içeriyorsa ana-babanın alabileceği önlemlerle çocuğun ne kadar korunabileceğini düşünmemiz gerekir. Kaldı ki, ailelerin önemli bir bölümü de önlem alabilme olanaklarından ve yetisinden yoksundur. İstismara uğrayan çocuklarımızın coğrafi dağılışı böyle söylüyor.
Çürümenin hızla yayıldığı bir toplumda korunmaya çalışılan çocukların da hiçbir zaman tam olarak güven içinde olamayacaklarını kaydedip soralım:
Eğitim, eleştirel özgür akıl ve bilim temelinde yapılandırılmazsa,
Tacizlerin sorumluları, görünmez bir koruyucu zırh içinde ahlaksızlıklarını sürdürür ve topluma örnek oluşturacak caydırıcı yaptırımlarla karşılaştırılmazlarsa,
Sorumluluk orununda olanlar olaylara sırtlarını döner ve çoğu kez bir kınama açıklamasından bile kaçınırlarsa,
Her yıl binlerce çocuğumuzun yaşamlarını karartacak yaralar almasını, heder olmasını hangi aile önleyebilir?
Çocuklarımızı korumaya niyetiniz varsa akla ve bilime dönün. Eğer bir çocuk tehlikedeyse, bütün çocuklarımız tehlike içinde demektir.
“Andımız” ı geri getirmekle işe başlayın:
"Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!"