Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '09

 
Kategori
Mizah
 

Hem şopcu, hem Ergenekoncu

Hem şopcu, hem Ergenekoncu
 

Adam bir kez daha sandalyede oturmakta olan adama bağırdı.

-Bütün bildiklerini istiyorum ulan! Hepsini.

Sandalyede oturan adam hatırladığı en son anı düşünmekteydi. İşe gidiyordu. Trafik ışıklarını bekliyordu. Birden bire beyaz bir araba önünde fren yapmıştı. Ondan sonrasını bir türlü hatırlayamıyordu. Neredeydi, ne oluyordu bir türlü idrak edemiyordu.

-Bildiklerimi söyledim daha ne istiyorsunuz ki?

Sorgulayan adam saatine baktı, bugün "Yaprak Dökümü" vardı, bari ona yetişsem diye düşündü. Bu adam epey zorlu çıkmıştı. Onu uğraştıracağa benziyordu.

-Bak şimdi her şeye baştan başlıyorum. Seni Cumhuriyet mitinginde görmüşler. Doğru mu lan bunlar. Söylesene.

-Beyefendi kaçıncı kez söyleyeceğim. Benim iş yerim meydanın diğer ucunda. Bazen orada bir sürü eylemdir, mitingdir bir sürü toplantı oluyor. Ben bilseydim içinden geçmezdim.

Ama adamın kafası basmıyordu ki. Şimdi yalan söyleme diye bağıracaktı tekrar. Bir saattir daha katılmadığı o mitingle ilgili sorular soruyordu.

-Yalan söylüyorsun.

Tekrar baştan başlayacaklardı, bunu biliyordu ama başka çaresi yoktu ki.

-Tamam bir konu var önce onu çözelim aramızda. Bu defa ses tonu çok candan, çok yumuşak geliyordu. Elini omzuna atarak,

-Bak sen temiz yüzlü birine benziyorsun, dürüst ol, canımı ye.

Artık sabrı kalmamıştı, iyi bir küfür etmek üzereydi ama kendini tuttu.

-"Benim oğlum iki üniversite bitirdi. Bir senedir işsiz." dedi. Konuyla ilgisi olmayan bir şeyler söylemek istemişti. Sorgulayan, adamın ufaktan kafasının dağıldığını hissetti. Belki de numara yapıyordu diye düşündü son anda.

-Bu yüzden mi mitingleri organize ettiniz? dedi. Sakince. Adam çözülecekti.

-"İşsiz işte. Malum kriz de var. Memur ol dedim, az alırsın ama işin garanti olur. Tamam dedi, ama memurda alınmıyor ki bugünlerde." dedi. Sanki hipnoz olmuş gibi konuşuyordu.

-Demek hepiniz memurdunuz. Aranızda yazar, profesör, gazeteci yok muydu peki.

-Senin gibiler kapağı atmış işte bir yerlere. Oğlum atamadı.

-Bırak şimdi, siz kaç kişiydiniz onu söyle.

-Bilmem ki, çoktur ya. Nerden baksan beş milyon işsiz vardır. Oğlum da onlardan biri. Hem de iki tane üniversite bitirdi, aslanlar gibi.

-"Tamam o iki tane üniversitenin rektörlerinden bahset bana, onlar da işin içindemiydi?" dedi. Ve ardından bir sigara yaktı. Adam konuşmaya başlamıştı. Şuna bir sigara versem, daha da öter diye düşündü.

-Al bir sigara yak.

-Sağol içmem ben. Hem yasak sanıyordum kapalı yerlerde. Dedi. İyi hissetmiyordu. Rahatlamak için kendini evde hayal etti. Çekyata uzanmış, elinde kumanda zapping yaparken. Soruları bitse, gideceğim ama bitmiyor ki diye mırıldandı.

-Ne dedin ne? Söyle darbeyi kimlerle yapacaktınız. Sizi gidi darbeciler sizi.

-Kerata deseydin bari. Dedi, artık iş ciddiyetinden iyice çıkmıştı.

-Kes, cıvıma. mitingin olduğu güne dönelim şimdi.

-Dönelim

-Oraya toplanmış binlerce insan, bağırıyor, çağırıyor slogan atıyor. Bunlar senin ilgini çekmiyor, aralarından çekip gidiyorsun öyle mi?

-Öyle oldu galiba.

-Nereye gittin peki.

-Dediğim gibi dükkanıma.

-Dükkanda ne yaptın. El bombalarını saydın tabi.

-Ha evet. Sonra tanksavar mayınlar vardı, onların dökümünü yaptım. GPS güdümlü füzeler var, onları sildim. Yeni gelen bazukaların kataloglarını düzenledim. Sonra müşteri beklemeye başladım.

Al işte adam konuşuyordu. İnanamıyordu. Amirini aramak üzere elini telefona attı. Ama yok dedi, her şeyi yazılı alıp, önüne atacağım dedi kendi kendine. Artık bu işte ne kadar iyi olduğunu kanıtlama vaktiydi.

-Demek silahları dükkanda saklıyorsun. Bu kadar rahatsınız, ulan siz kime güveniyorsunuz. Dedi bağırarak. Sinirlendi ama içi kıpır kıpır ediyordu. İzlediği görüntülerden adamdan o şüphelenmişti; o sorguya alınmasını istemişti.

-Tamam şimdi sakin ol. Korkma. Bana dükkanın adresini ver.

-Tabi. Meydanın sonunda. Pasajın ikinci katında. Dükkanımın adı da, Ergen Shop. Buyrun gidin araştırın. Dedi. Bu adam şimdi bunlara inanır da dükkana giderse iyi olmaz diye düşündü. Ama olsundu. Yaptığı her şey yasaldı.

-Aferin. Böyle ol canımı ye. Çay söyleyim mi, içer misin bu ara. Cevabını beklemeden, elini telefonuna attı. Yerinde duramıyordu.

-Sami sen misin, bak ciğerim, sana bir adres vereceğim oraya gidin. Gazetedir, televizyondur kim varsa arayın, onlarla beraber gidin. Konuşması bitince gidip adamın sırtını sıvazladı. Yerinde duramıyordu. Kalbi küt küt atıyordu. Çok büyük bir balık yakalamıştı. Ve bu balık sayesinde adı sanı yürüyecekti.

Odanın etrafında yarım saat boyunca volta attı. O kadar mutluydu ki, tarifi imkansızdı. Senelerdir beklediği başarıyı yakalamak üzereydi. Bir sigara yakmak için duraksadı, o anda telefonu çaldı. Tereddütsüz açtı hemen,

-Söyle Sami. Buldunuz mu bombaları?

-Ne? Şop muymuş. Tamam oğlum şop olsun. Darbe şop, darbe şop diyerek gülmeye başladı. Ama Sami’nin ses tonunun değişmemesi onu ürküttü bir anda.

-Gazetecilerde mi gördü? Tamam görsünler diye çağırdık zaten. Ne. Seks şopumuymuş? O ne demek oluyor Sami. Neeee! Allah bittim ben diyerek bağırdı. Dizleri üzerinde yığılıp kalmıştı.

Sandalyedeki adam ise gülüyordu.

-Tarihe geçeceksin. Sen ve Sami. Seks Şop basan; bu baskını kameralar eşliğinde yapan ilk, diyerek gülmeye devam etti. Bu defa kendini mutlu hisseden oydu ne yazık ki.

 
Toplam blog
: 29
: 527
Kayıt tarihi
: 05.02.09
 
 

"Yaşadığım kentleri sevmem. Daha doğrusu yaşamak zorunda olduğum kentleri. Onlar da beni sevmez. ..