Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '22

 
Kategori
Deneme
 

Henüz doğmamıştım

Henüz doğmamıştım. Plasentamın içinde fink attığım günler de geride kalmıştı. Kabına sığmayan, yeri dar gelen ve çıkıp bi nefes almak isteyen ve belki bunları fetüslükten bebekliğe terfi etmenin heyecanı ile yapandım. Taklalar attığım mekanımda sağı solu tekmeleyen, yumruklayandım. Olması gereken de buydu zaten.

 

Birden, planlı olduğu gayet belli, bir saldırıya maruz kaldım. Hatırı sayılır bir kalabalık, ellerinde dosyalarla plasentayı bastı! İşin tuhafı gayet sakindim ve sanki loş bir odada ve baş köşede kendinden emin oturuyordum. Karşımdaki insan sürüsü de çok profesyonel bir ekipti. Hem birbirlerine hem de bana karşı saygılı ve naziktiler. Ne için orada bulunduklarının anlamı biliyor ve bunun gereğini yerine getirmekte ustaca davranıyorlardı. Çok geçmeden ben de anladım niyetlerini: Her biri sunum yapıyor ve kendi milletlerini seçmenin bana getireceklerini ve benden götüreceklerini anlatıyorlardı. Anlatım için kullandıkları süre, üslup, tonlama aynıydı. Yine de hepsinin birbirinden farklı olduğunu kulağıma fısıldayan detaylar da fazlasıyla mevcuttu. Hepsi temsil ettiği milletin ortalamasının bir yansımasıydı ve giyim kuşamlarından kilolarına, duruşlarından bakışlarına kendilerini ele veriyorlardı. Karar verici olmanın ağır sorumluluğunun altında kalmaktan ziyade, seçici olmanın getirdiği üstünlüğün tadını çıkarmayı tercih ettim. Kendimi ayrıcalıklı hissettim; herkesin bu yollardan geçtiğinin farkında olmadan.

 

İçerideyken kulağımın aşina olduğu seslere yakın tınılarla konuşan tek bir kişi vardı içlerinde. Işıltılı bakıyordu bana ya da ben, öyle olsun istediğim için, öyle görüyordum. Ondan çok daha gösterişlileri olduğu kadar, yüzüne bakılamayacak durumda olanları da vardı. Belki, orada bulunan, benden başka, herkes bu sunumun sonucunu biliyordu ve yine de olmazsa olmaz bir ritüeli yerine getirmek için orada bulunuyordu. Hepsinin sunumu biter bitmez mekan dışından gelen ve fakat mekanı dolduran dış ses ‘tercihin?’ dedi. Aynı anda mekan bomboş kalmış; geldikleri gibi gitmişlerdi.  Vereceğim cevapla ilgilenen bir Allah’ın kulu yoktu içlerinde. Az önce yaptıklarıyla şimdikiler çok tutarsızdı. Öfkelendim, deliye döndüm. Beni umursamamaları ve sıradanlaştırmaları mıydı deliye dönmeme neden olan, yoksa tutarsızlıkları mıydı, çözemedim. Bu kadarını bile soracak durumda değildim ki; çözüm üretebileyim. Hem akmayan zaman da tersine dönmüş, maruz kaldığım durumları enikonu düşünüp tartacak fırsatı da elimden almıştı.

 

Al işte! Tüm bu başıma gelenler yetmezmiş gibi şimdi de iki el kafama sarılmış beni çekiştirip duruyordu ve ben yapmaya çalıştığını ne görüyor ne de anlıyordum. Zaman benden habersiz yeni oyununu sahneye koymuş, olduğu yerde ses çıkarmadan ve kıpırdamadan duruyordu. Çaresizce zamanın geçmesini ve o iki elin kafamı rahat bırakmasını bekledim. Günler, aylar, mevsimler, yıllar ve hatta asırlar sonra kafamın rahatladığını ve nefes aldığımı hissettim. Aynı anda beni öfkelendiren muamelenin aklımın orta yerinde asılı kaldığını fark ettim. Gayri ihtiyari ve bağıra bağıra ağladım. Cevabımı beklemeden ortadan kaybolmalarının bana çok koyduğunu o zaman anladım.  Gülümseyen, ışıltılı gözlerle bana bakan ve tanıdık bir sesi olan insanın kucağında olmak, geç de olsa, yatıştırdı beni.        

 

Gülünç değil mi? Hatta saçma. Ve hatta saçma sapan. Anormal... İnsanı tercihinden ya da tercih edemeyeceği, ama ruhuna yapışmış, gerçeklerinden dolayı ötekileştirmek normal mi pekiyi?  Herhangi bir nedenden dolayı ve durmadan insanları bölmek, ayrıştırmak, kategorize etmek normal mi? Taraf olmaya zorlamak, olmayanı bertaraf etmeye girişmek; ister birey, ister kurum, ister takım, parti,devlet ve ister ideoloji olarak kendinden başkasını tanımamak, benden/bizden olmayanlara, göstere göstere ya da sinsice, meydan okumak ve bunları yaparken rasyonel ve fakat subjektif bir mantık içinde hareket etmeyi tutarlılık/gereklilik nişanesi olarak kabul etmek ve hepsini hayatın gerçeği paydasında buluşturmak olağan mı?    

 

Plasentayı basan insan görünümlü kalabalığın reklam ve pazarlama faaliyetlerine girişmemesinin nedenini şimdi şimdi anlıyorum. Hangi tarafta olursam olayım değişen bir şey olmayacak; insan soyu bildiğini okumaya devam edecekti onlara göre. Onların görüp geçirmişliği tercihimi gözümden anlamalarını da sağlamıştı. Belki hiçbirini can kulağı ile dinlemediğimi de fark etmişlerdi.  Büyük adamlarmış vesselam. Bırakın empatiyi, hoşgörüyü ben onlara tahammül dahi edemedim.

6/1/2012

 
Toplam blog
: 25
: 201
Kayıt tarihi
: 28.01.13
 
 

'olan biten her şey başka türlü olması mümkün olmadığı için öyle olmuştur'.. ..