- Kategori
- Aile
Henüz zaman varken lütfen onu arayın
Annem ve babamla bilikte çekilen çocukluk resmim
Henüz zaman varken lütfen onu arayın
Dün gece yarısı gözyaşları içinde uyandım. Rüyamda annemi görmüştüm. Yine bana gülümsüyordu.
Annemi kaybedeli tam 4 yıl oldu. Aradan geçen yıllar içimdeki acıyı da özlemi de yok edemedi. Tek tesellim, ona her zaman değer vermemdi. Yıllar önce yakalandığı amansız hastalığı yenemedi.
Okula gönderilmediğinden, hayatta en büyük ideali bizi okutmaktı. Dört çocuğu ve eşi için her özveriye hazırdı. Çocukluğumun en haylazlığını onun sayesinde özgürce yaşayabildim.
O soğuk kış günlerinde okula giderken, saçlarımdan akan ve ayakkabılarıma kadar dolan yağmur sularından çektiğim çileyi, yarım metrelik karda okula varma çabalarımı, dayanılır kılan onun şefkati ve bitmez tükenmez hoşgörüsüydü.
Biz daha uyanmadan erkenden kalkar, sular akmıyorsa metrelerce uzaktaki kuyudan su taşır, sonra da buz tutmuş elleriyle sobayı yakmaya çalışırdı.
Ne zaman bir şeye üzülsem, beni arar, “Seni üzen nedir?” diye sorardı. Ben her defasında buna şaşırırdım.
“Annem, bunu nasıl hissediyorsun?” diye sorduğumda; “Ana yüreği evlatlarıyla ilgili her şeyi hisseder,” diye cevap verirdi. En içinden çıkamadığım anlarımda o benim dert ortağım ve akıl hocamdı. Bana getirdiği çözümler hep doğru çıkardı.
Üniversite hayatım, öğrenci olaylarının yoğun ve zor olduğu bir dönemde geçti. O dönem yaşadıklarım ayrı bir yazı, hatta bir kitabın konusudur. O zor günlerimde, beton duvarlar arasında, soğuk kış gecelerinde, ördüğü yün eldivenler, ellerimden çok yüreğimi ısıtırdı. Bir de “Oğlum istediğim gibi olmadı, gözlerim eskisi kadar iyi değil,” derdi ya, işte o an yüreğim daha bir dağlanırdı.
Başıma bir olay geldiğinde, içine gömdüğü gözyaşlarıyla, ”Üzülme, sen bunu da yenersin, benim oğlum asla yenilmez, ” derdi ya, onun bana olan inancı gücüme güç katardı.
Zaman, annemin şefkatini de, elleriyle yaptığı tarhana çorbasının sıcaklığını da yok edemedi. O anları zihnimde hep kara kare sakladım. Beni ayakta tutan bu anılar ve onun bana öğrettikleriydi.
Kin tutmamayı, hoşgörüyü, affetmeyi, yargılamamayı, koşulsuz sevmeyi; onu düşmanlarına bile “Dua ederken,” gördüğümde öğrendim.
Halen hayaller kurmayı başarıyor, öyküler, romanlar yazabiliyorsam, bunu annemin çocukluğumda anlattığı masallara borçluyum.
Sihirli elleriyle, bulgur pilavı, yeşil soğan ve ayranla kurduğu sofraları bir şölene dönüştürdüğünü dün gibi anımsıyorum. Tüm aile bir araya gelmeden sofraya oturulmazdı. O akşam herkesin sorunları konuşulur ve çözüm aranırdı. İşte ben, ailenin önemini ve kutsallığını böyle öğrendim.
Bir Hint atasözünde “Kazıdığınız acı kadar mutluluk doldurursunuz,” deniyor Ya…
İşte benim annemden öğrendiğim en önemli şey, acılardan mutluluk yaratmaktı. Elbette hayatın engebelerine ve engereklerine dayanmayı da…
Bana sıklıkla, “Oğlum, senin hep bir yanın çocuk kaldı, ama her yanını sardı. Büyü artık,” derdi. “Böyle” derdi ama o benim büyüdüğümü asla göremedi. Ben ancak onu kaybettiğim gün büyüdüm. Çünkü artık “Annem,” diyebileceğim kimsem yoktu.
Lütfen zaman varken annenizi, babanızı ve tüm sevdiklerinizi arayın. Onların sizin için değerli olduğunu ve onları sevdiğinizi söyleyin. Sevgi sözcüklerini kullanırken cömert olun. Sonra ki pişmanlık fayda vermez.
Cengiz Hortoğlu