Hep demokrasi, tam demokrasi!....

Ankara sıcak günlere sahne oluyor bu günlerde. Bildiğiniz gibi Anayasa mahkemesi Ak partinin kapatılması hakkında açılan davayı görüşüyor. Ülkemizin önde gelen basın kuruluşları da bu partinin kapatılacağı yönünde her gün haberler yapmak ta ve yazarlar çeşitli yazılar yazmaktadırlar.

Ülkemizde 1946 yılında başlayan çok partili hayat ile demokrasinin önü açılmıştır. Ülkemizin güzel insanları geldiğimiz güne kadar demokrasiyi benimsemiş ve benimsemeye devam edecektir.
Türkiye daha önceden Anayasa Mahkemesi kararları veya başka sebeplerle siyasi parti kapatmıştır. Ama bu kapatmalar demokrasiyi güçlendirmemiş tam tersi gevşemelere, çözülmelere ve dağılmalara sebep olmuştur.

Bu nedenle Türkiye’nin siyasi parti kapatarak elde edeceği hiçbir yarar yoktur. Bu nedenle ümit ediyorum Anayasa Mahkemesi İktidar partisini kapatmayacaktır.
Çünkü, Cumhuriyet Başsavcısı iktidar partisinin kapatılması için temel olarak üç iddia ileri sürmüştür.
1) Başbakanın İslam dinini savunduğunu,

2) İmam Hatip Liselerinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesine çalışıldığı,

3) Başörtüsü yasağının kaldırılması için gayret gösterildiği iddianamede ileri sürülmüştür.

Bu iddialar teker teker incelendiğinde şu gerçek karşımıza çıkmaktadır. Cumhuriyet yönetimi kurulurken büyük Atatürk Diyanet İşleri Başkanlığının kurulmasını bir anayasa kuralı olarak kabul etmiştir. Bu bütün kurallar anayasalarımızda yer almıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı Başbakanlığa bağlı bir kurumdur.

Bir devlet bakanı bu kurumla hükümet adına ilgilenmektedir.
Bunun anlamı hükümetin ve dolayısıyla Başbakanlığın Diyanet İşleri Başkanlığı ve onun görevleri ile ilgilenmek ve sorunlarını çözmek görevi vardır. Bu hiçbir şekilde laikliğe aykırı bir tez olarak kabul edilemez.

İkinci konu İmam Hatip liseleridir. Bu liselerde devletin resmi okullarıdır. Diğer okullarla ilgilenildiği gibi bu okullarla ilgilenmek devletin asli görevlerindendir. Bu ilgi hiçbir şekilde laikliğe aykırı kabul edilemez. Bu okullar İran ‘dan bize gelmediler. Kendi içimizdeki okullardır.

Kapatma gerekçesinin üçüncü gerekçeci başörtüsü yasağının kaldırılmasıdır. Anayasa ve kanunlarda başörtüsü yasağı ile ilgili olarak hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle ülkenin önemli sorunlarından birisi başörtüsüdür. Kişilerin, okumu ve çalışma haklarını ortadan kaldırmaktadır. Hükümet ve Başbakan bu haksızlıkları önlemek için gereğini yapmakla hükümlüdür. Bu nedenle Yüksek mahkeme bu gerçekleri dikkate alarak red edeceği beklentisi içindeyim.
Anayasanın 9. maddesinde mahkemeler millet adına karar verir. Anayasa Mahkemesi de bir mahkeme olduğuna göre; iktidar partisinin kapatılmasında millete ve devlete hiçbir yararı yoktur.

Aksine dava açıldığı günden beri ekonomideki durgunluk, yabancı yatırımcının Türkiye’ye gelmemesi gibi konular Türkiye’nin aleyhine olan gelişmelerdir. Bütün bunlara ilave olarak Türkiye uluslararası alanlarda tartışılmakta ve geri kalmış ülkeler arasında sayılmaktadır.

Ülkemizin itibarının zedelenmesi ve istikrarın bozulmaması adına ben iktidar partisinin kapatılmayacağını umuyorum. Madem demokrasi her kes için, her zaman demokrasi.