- Kategori
- Gündelik Yaşam
Hep hayal kurarak yaşamaya alıştık artık
Hala Sultan Tekkesinden goruntu Larnaka
Halimiz neye benziyor diye düşündüm.
Diyarbakır’da bir küçük çocuk ölmek istediğini söylemişti kameralara.
Nedeni çok ilginçti.
Cennete giderse eğer orada istediği kadar kola içebileceğini düşünüyordu.
O çocuğun kola içme hayalleri gibi biz de “varız” diyen halimizin kabülünü bekliyoruz.
Azıcık yaşanmış geçmişimize baktığımızda;
Sorumluların yarattığı sorunlu bir süreç önümüzde bir sis perdesi gibi hala buğulanıyor.
Boğazına sarıldıkları bir ülkede, boğazı sıkılan insanlar gibi nefes almakta zorlanıyoruz.
Hep bir huzur, bir aydınlık ve bir gelecek arayışı içinde sürünüyoruz.
Umutsuzluk ve mutsuzluk cabası.
Farkında mısınız aslında biz tasarlanmış bir topluma dönüştük.
Tasarlanmış bir toplum nasıl mutlu olabilir ki?
Tasarlanmış bir mutluluk görüntüden öte gider mi?
Bize gerçek mutluluğu yaşatacak suprizleri yaratmayı çoktan unuttuk.
Üretmeyi unuttuğumuz gibi.
Bizim için bize sunulanlarla yetiniyoruz.
Oysa tasarlananın asla mutluluk vermeyeceğini biliyoruz mutluluk gerçek yaşamın içindeki sürprizlerde gizlidir.
Bir eli yağda bir eli balda olduğumuz sanılsa da aslında elimiz de ayağımız da uzandı mı Akdenizin ortasında ve yalnızlığımızlayız sadece.
Genzimize kadar yandığımız iyot tadından aldığımız keyif ve yağmurla rüzgarın kokusundan aldığımız umutla hala ayaktayız.
Ülkede bağlar üzümler de tükendi ama bir şarap fabrikasının mahzeninde bir de meşe kokan serinliğinde ispanyol gitarı dinlemeyi hayal edecek kadar da güçlüyüz hala.
Fırtınaları yaratan sebepler olmak yerine hep fırtına öncesi sessizlikle yetindik.
Umutlarımız da hayallerimiz de sadece sessizlik olarak kaldı
Yanlışların ulaştığı boyutlara yetişemeyen doğrular olarak ayrıştık.
Gökkuşağı gibiydik önceleri tüm renkler bizimdi ama şimdi binbir renge dönüştük.
Ait olmadan yaşamaya mahkum gibiyiz.
İşte bu yüzden hayal kurarak yaşamaya alıştık bir kere.
Hayalleri olsun biz yönetiyoruz nasılsa.