- Kategori
- Gündelik Yaşam
Her anını doya doya yaşa

alıntıdır
Garantisi olmayan günler tüketiyoruz. İnsanoğlu kuş misali; bugün burada, yarın dünyanın bir başka ucunda. Ve gün içinde her an tehlikelere yakınız. Mucizeler olduğu gibi tatsız olaylara da açığız.
Kıymetini bilmediğimiz ne varsa birden değerli olabiliyor gözümüzde. Söylendiklerini bile özlüyor insan bazen.
Bugün yanında olan yarın hiç erişilmeyecek kadar uzakta oluyor mesela. Zamanın makarası hiç geri sarmıyor ne yazık ki…
Adını koyamadığımız ne varsa zaman kaybı oluyor bazen. İnce eleyip, sık düşünürken bir de bakıyoruz hiç istemediğimiz biçimde tüketmişiz belli zaman dilimlerini.
Sıkıldığı rutini bile özlüyor insan. Her gün yaptığı işlerden bir zaman sonra sıkılsa da, öyle bir an geliyor ki her günkü rutine özlem duyuyor.
Ömrün her anı böylesine kıymetliyken kim yaşamak istediği gibi yaşıyor? Kim içinden geldiği gibi tüketiyor hayatı?
Belki sayıya döksek bir elin beş parmağını geçmeyecek.
Robin Sharma’nın “sen ölünce kim ağlar?” isimli kitabında okumuştum birkaç kez;
“Kendi cenazeni düşün sağ iken” diyordu. “Ve öyle bir yaşa ki, doğduğunda herkes gülerken sen ağlıyordun, öldüğünde herkes ağlarken sen gülebil.”
Aslında bu çok geniş kapsamlı bir anlatımdı.
Doyasıya yaşa, hayattan alacaklı, geçmişe borçlu kalma.
“Keşkeler” “iyi ki” lere dönüşsün.
Hata insanlar için, her hatayı bir kez yap, ikinciye gereksinim duyma.
Ne demişler “dünyada yapılacak onca hata varken sürekli aynısını tekrar etmek aptallıktır.”
İnsanları olduğu gibi kabul et, edemiyorsan seni üzecek yönlerini umursama.
Evet kendini ezdirme ama beynini de bir başkası için gereğinden fazla yorma.
Hayat öyle kısa ki…
Her gün sana sunulmuş bir mucize;
Her anını doya, doya yaşa.