Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mart '13

 
Kategori
Öykü
 

Her biri kristal parçalarıydı…

Her biri kristal parçalarıydı…
 

Gündüz, güneş ışığının peşinde, trenin ve demiryolunun en güzel görüntülerini yakaladıktan sonra, bir de bunu gece çekimleriyle zenginleştirmek ve önümüze nasıl bir dünya serileceğini görmek istiyoruz…

Akşam oldu… Saat altı buçuğa varıyor…

Demiryolunun kıvrımlandığı ve bizim hayalimizde oluşturduğumuz kareye ulaşacağımız mekanda beklemeye koyulduk treni… Önce aracın dışında hazırlığımızı yaptık; on- onbeş dakika sonra gelecek çünkü… Dakikalar geçti ama trenden ses seda yok!

Haber alıyoruz makinistten, yanlış anlaşılma var… Bir saat daha beklememiz gerekiyor… Bu soğukta dışarıda beklemek akıl karı değil… Hemen aracın içinde alıyoruz soluğu… O kadar soğuk ki içeride bile atkımızı, beremizi gevşetemiyoruz … Dışarıda bir süre daha bekleseydik buz kütlesi olurduk herhalde…Gerçi bu ayazı kesintisiz yarım saat deneyimledik…

Uzaktan köpek sesleri kulaklarımızı tırmalamakta… Gecenin bu kör karanlığında aniden neyi duysak; neyi, kimi görsek kendimizi korku filmlerinin en vurucu sahnesinde sayıyoruz…Çevre o kadar korkunç ki sesler, görüntüler birbirine karışmış durumda…Beynimizde, bilinçaltımıza attığımız en ürkütücü imgelemler uçuşmakta…Bu anlarda hayal gücünün sınırları sonsuz…

Yakınımızda hiçbir ışık kaynağı yok… Sadece, uzaktaki köyün evlerinden sızan sarı ışıklar var… Çevremiz boş tarlalarla çevrili, canlılar buradan ırak…Yamacımızdan ya da ileriki yoldan geçen tek tük otomobiller bu ıssızlığı bir nebze olsun kırıyor…

Bu zifiri karanlık, kimsesiz, üç- beş yıldızın ara ara göz kırptığı yerde beklemek, en sıkıcı olanı…Gerçi beklemenin türlü türlü halleri var; bazıları bizi nefessiz bile bırakabilir… En azından burada “Godo” yu beklemiyoruz ve eninde sonunda ulaşacağız istediğimize…Ama bir şeyleri hep bekleriz; büyümeyi, daha az acı çekmeyi, daha çok mutlu olmayı, aşık olmayı, artık kangren olmuş ilişkimizi bitirebilmeyi…

Bir saat geçti… hızlı geçti diyemem!

Her birimizin kafasından, diğerlerine kapalı türlü türlü fikirler geçti; hayatlarından kareler gözlerinin önüne geldi…

Hep hiç ummadığınız anda; aklımızda olduğunun farkında bile olmadığımız görüntüler; en sıkıntılı, en zayıf anlarımızda karşımıza çıkar…

Görünürde birbirimize sardırarak; bu anların hızlıca geçmesini sağlamaya çalışsak da nafile feryatlardı bunlar…

Yeniden araçtan aşağı indik…Ayaz yüzümüzü minicik neşterlerle kesiyor sanki…

Çok uzakta trenin ışığı göründü… İlk göründüğünde karanlık her yere hakimdi; sadece onun ışığı bu hükümranlığı kırdı…Önce iki ışık huzmesi göründü… Ama ışığın asıl kaynağını seçemiyorduk…Bu ışıklar o kadar uzağa ulaşıyordu ki rüya ülkesine giden yolu keşfetmiş hissediyordun kendini… Daha sonra tren göründü…Vagon pencerelerinin her biri minicik kristal parçalarıydı ve sen onları elini uzatıp tek tek toparlayacaktın… Sonra yeniden geldiği masal âlemine arkasında pırıltılar bırakarak geri döndü... Biz de onu gözden kaybettik…

Görünmez olduğunda, sanki lütfettiği aydınlığı bizden ansızın geri aldı…

Orada bunu düşünmeden edemiyorsun; bize emek harcayan, zamanlarını, duygularını paylaşan insanlar; bize mucize yaratan her şey birden bire çıkabilir hayatımızdan…

 

 
Toplam blog
: 58
: 484
Kayıt tarihi
: 04.01.12
 
 

Kendinin farkında olmakla başlar herşey.  Akar giderken birşeyler insan tutunmak ister hayata. Bu..