- Kategori
- Bebek - Çocuk
Her çocuk üstün yetenekli mi?
Gerek yapılan araştırmalar gerekse konunun uzmanları, her çocuğun üstün bir yeteneği olduğu görüşünde birleşiyor. Testlerle ölçülebilen IQ ise aslında insan beyninin özellikleri arasında çok küçük bir yer tutuyor.
Benim kızım erken okumaya başladı, benim oğlum süper bilgisayar kullanıyor acaba üstün yetenekli mi? Çocuğum yerinde duramıyor, düz duvara tırmanıyor acaba IQ’su yüksek mi?
Velev ki IQ’su yüksek. Ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz?
Birçok sorunuza cevap bulabileceğiniz bir kitaptan söz edeceğim bugün. Kitabın adı “Her çocuk üstün yeteneklidir.” Dr. Bahar Eriş bu kitapta pek çok soruya yanıt vermiş. Yetmemiş, onlarca kaynak kitap bilgisi de vermiş.
Kitabından yola çıkarak, Dr. Bahar Eriş ile gerçekleştirdiğimiz sohbetimizin ilk konusu “çocuğumuzun üstün yetenekli olduğunu nasıl anlarız?”oldu.
Serap Torun: Ebeveyn, çocuğunun, üstün yeteneği olup olmadığını nasıl anlayabilir?
Dr.Bahar Eriş: Bu konuda Fazıl Say örneğini vermeyi seviyorum. Fazıl Say nasıl Fazıl Say olmuş? Annesi o daha küçücükken bütün müzik enstrümanlarını önüne dizmiş. O en çok piyanoya ilgi göstermiş. Diğer enstrümanları es geçerken, piyanonun başına oturunca uzun süre kalkmamış. Annesi zeki bir kadın, eğitimli. Bu ipucunu yakalayınca, buradan devam etmiş. Çocuğun tutkusunu desteklemiş, müzik aşkını canlı tutmak için uğraş vermiş. Belli bir yaşa gelince özel hocalar tutmuş, düzenli çalışma disiplinini yerleştirmiş. Çocuk 2-3 yaşlarından itibaren belli alanlara olan ilgisi ve tutkusunu belli etmeye başlar. Yani ailelerin keskin gözlemciler olması çok önemli. Ailenin kaçırdığını bazen keskin gözlemci olan bir öğretmen de yakalayabilir. Burada kilit nokta, dikkatli gözlem.
Aile, çocuğun izinden mi gitmeli yoksa çocuğu mu bir yöne çekmeli?
Ailelerin çocuğun izinden gitmesi çok önemli. Bazen aileler çocuğun tutkuları yerine kendi tutku ve isteklerini çocuğa empoze etmeye çalışabiliyor. Hayatta kendi başaramadığı ya da kendi yapmak isteyip de olanak bulamadığı şeyleri çocuğunun yapmasını isteyebiliyor. Çocuğun hangi alanda gerçekten potansiyeli olduğunu bu şekilde saptayamayabilirsiniz. Çocuk ailenin istediği yolda ilerleyip, asla kendini gerçekleştiremeyebilir.
Örneğin dans alanında yetenek potansiyeli taşıyan bir çocuk ailesi istiyor diye istemediği halde fen alanına itilebilir. Hitler ressam olmak istemiş, babası istememiş. Diğer taraftan Picasso’nun babası ressam olsun istemiş, ama Picasso da istemiş, sonuç ortada.
Bir yeteneğin, “üstün yetenek” durumuna erişmesi için nelerin bir arada olması gerekir?
Yüksek potansiyel her zaman ileride üstün yetenekle sonuçlanır demek değil. Üstün yetenekte asıl önemli olan, genetik avantaj, tutku ve disiplinli bir çabadır. Diğer taraftan çocuk her zaman doğal eğilimi ve yeteneği olan alana ilgi duymayabilir. Dansa çok yeteneği vardır, ama tutkusu ilgisi yoktur, matematiğe aşıktır. Tutkusuz, zoraki bir çalışmadan üstün başarı çıkması çok zor. İlk başta ailenin iteklemesiyle öne geçen çocuk, bu dış motivasyon desteği sürmezse ya da tutku kaybolursa o alanda üstün yetenek düzeyine ulaşmayabilir.
Ya da şöyle diyelim, çok çalışma sonucunda üstün başarı çıkabilir ama bunun mutsuz bir başarı olması çok olası. Başarılı ve mutlu olmak da mümkün; bunun kuralı da bir alanda doğal genetik avantaj, bu alana duyulan tutku, yoğun çaba, sıkı bir eğitim, çevre desteği. Tutku varsa çalışmak çalışmak gibi gelmez zaten. Tutkulu çalışma bir gün üstün yetenekle sonuçlanır; tutku da içten gelen bir şeydir, siz zorla bir çocuğun bir alana tutku duymasını sağlayamazsınız.
Üstün yetenekli yetişkinlerin çocukluk dönemlerine dair araştırmalar, bu çocukların ailelerinin öncelikle çocuğun ilgi ve potansiyel alanının ne olduğunu tespit edip o alanda destek verdiğini gösteriyor.
Yani çocuktan yola çıkarak, onun liderliğinde ilerleyeceksiniz. Bu birinci kural. Erken dönemde ailenin yapabileceği en iyi şey, çocuğu mümkün olduğunca farklı etkinlik, materyal, deneyimle buluşturmak. Müzeler, sanat, birlikte oynanan oyunlar, spor, müzik, resim, bol sohbet... Ne kadar çok farklı faaliyet yaparsanız o kadar iyi.
Farklı faaliyet demek her saniyeyi faaliyete boğmak demek değil. Çocuğa nefes aldırmalısınız. Yoksa çocuğu boğarsınız, motivasyonu ve yaratıcılığı öldürürsünüz. Yaratıcılığı harekete geçiren sıkıntı ve boş zamandır. Ayrıca çocuğun her anını aktiviteyle doldurursanız çocuk aktivite bağımlısı olur. Aktivite olmayınca sudan çıkmış balığa döner. Sonra okulda da sıkılır.
Öğretmenler de yeteneğin keşfinde çok büyük rol oynuyor. Ailenin çocuğunu tanıyıp öğretmene anlatması çok önemli. Her öğretmen bilinçli değil maalesef. Bazen de tam tersi, ailenin fark etmediği çocuğu öğretmen fark edebilir. Dolayısıyla aile ve öğretmen işbirliği çok faydalı.
Dr. Bahar Eriş kimdir?
Bahar Eriş, 1998’de Fulbright bursuyla ABD’nin New York şehrine giderek, Columbia Üniversitesi’ne bağlı Teachers College’da üstün yetenek alanında master ve doktora yapmıştır. A.B.D’de olduğu 6 yıl boyunca okul öncesi kurumlarda öğretmen olarak çalışmış, 2004’te Türkiye’ye döndükten sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde konuyla ilgili dersler vermeye başlamıştır. Şu anda Bahçeşehir Üniversitesi Üstün Yetenek Eğitimi merkezinde Yardımcı Doçent olarak görev yapmaktadır.
Serap Torun
Twitter: https://twitter.com/seraptorun73