- Kategori
- Kişisel Gelişim
Her gününü son gününmüş gibi yaşa. Zira bir gün haklı çıkacaksın.. Ya da bir dert ağacı ek...
Bizim zamana ait çok satanlar serisinden olan 'Tavuk Suyuna Çorba' kitaplarından birinde, hepimizin yoğun ve stresli bir günün ardından ailemize ya da evlerimize sırtımızda ne gereksiz ve büyük yüklerle geldiğimizi ve hem kendimize ve hem de onlara (yakın zamanda unutulması muhtemel) ne önemsiz problemler yansıttığımızı göstermesi bakımındandikkatimi çekti ve benim de düştüğüm bu hatayısizinle paylaşmanın uygun olacağını düşündüm; Zihnimiz ve ruhumuzu o kadar fazla yoruyor ve insanları sayemizde o kadar mutsuz ediyoruz ki...
Bakınız anlatmak istediğim aslında neymiş??
Eski çiftlik evini restore etmek için tuttuğum marangoz, işteki ilk gününü zorlukla tamamlamıştı.
Arabasının patlayan lastiği onun işe bir saat geç gelmesine neden olmuş,
elektrikli testeresi iflas etmiş ve şimdi de eski püskü pikabı çalışmayı reddetmişti.
Onu evine götürürken yanımda adeta bir taş gibi oturuyordu. Evine ulaştığımızda beni, ailesiyle tanışmam için davet etti. Eve doğru yürürken küçük bir ağacın önünde kısa bir süre durdu, dalların uçlarına her iki eliyle dokundu.
Kapı açıldığında; adam şaşırtıcı bir şekilde değişti. Yanık yüzü tebessümle kaplandı, iki küçük çocuğunu kucakladı ve eşine kocaman bir öpücük verdi.. Daha sonra beni arabaya yolcu etmeye geldiğinde; ağacın yanından geçerken merakım daha da arttı..
Ona eve giderken gördüğüm olayı sordum.. 'O, benim dert ağacım,' dedi.. 'Elimde olmadan işimde bazı sorunlar çıkıyor, ama şundan eminim ki o sorunlar evime, eşime ve çocuklarıma ait değil.. Bunun için bu sorunları her akşam eve girerken o ağaca asıyorum.
Sabahları tekrar onları oradan alıyorum. Ama komik olan ne biliyor musunuz? Ertesi sabah onları almaya gittiğimde, astığım kadar çok olmadıklarını görüyorum ...
Sevgili arkadaşlar yıllar önce aynı hikayenin benzer bir versiyonunu; adamın evinin önünde bulunan elbise askısı metaforu ile dinlemiştim..
Dertlerimizi yüklediğimiz (özekllikle iş yerine ait havadan sudan problemleri) ceketimizi (hayali de olabilir tabi ki) elbise askısına asıyor ve ertesi güne kadar asla askının yanına uğramıyorduk..
İster kapının dışındaki bir objeye ister hemen dışarıdaki elbise askısına asınız, ama mutlaka ki onlarla eve, ailenize ya da çocuklarınızın yaşam alanına girmeyiniz..
Hayat o kadar kısa ve dert dediğimiz şeyler o kadar muğlak ki ertesi güne neredeyse hiç bir izi kalmayacak,tölerans seviyeniz ile o anda aşma ihtimalinizin yüksek olduğu bu kısır döngüden kurtulmak ve bir dakikasını bile sıkıntılara feda etmemek,,
İşte asıl başarmanız gereken ve insanların sizi sevmesine neden olacak kişisel durum bundan ibarettir..
Unutmayınız ki mutluluk gibi mutsuzlukta bulaşıcıdır veailedeki tek bireyin mutluluğu diğerlerini de mutlu etmek üzere katalizör gibi çalışacağı gibi sizin mutsuzluğunuz da her gece ve her gün onları da mutsuz etmeye yetecektir..
Bu akşam sıkıntılarınızı askıya asarak evinize girip onları kapıdan içeri almamaya çalışınız..
Şüphesiz bir alışkanlığı kırmak adına zor bir mücadele olacaktır ama kazanan siz olacaksınız ve ışık saçan ruhunuzdan beslenen ve kendilerini sayenizde güvende hisseden yakınlarınız...
Mutsuzluğun kapınızdan içeri ulaşamayacağı günler görmeniz dileğiyle..
(Çetin TARI)