Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Ocak '09

 
Kategori
Siyaset
 

Herkes için demokrasi... Genel Kurmay'ın ışıkları yanarken... / "Türkiye Defteri"

Herkes için demokrasi... Genel Kurmay'ın ışıkları yanarken... / "Türkiye Defteri"
 

Atatürk ve Genel Kurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, bir tatbikatta...


Türkiye'nin seçkin siyaset ve düşün insanlarından İsmail Cem, en cevval zamanlarında ürettiği, "Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi"ndeki sunumda şöyle diyordu:

"Türkiyenin geri kalmışlığı bir Afrika ülkesinin geri kalmışlığı değildir. Koskoca bir geçmiş ve geleceği olan, sağlam temelleri hala direnen ve kendini ileriye götürecek birikimi, çeşitli alanlarda gerçekleştirmiş bir toplumun geri bıraktırılmışlığıdır!... "

Ve özetle "Türkiye öteki geri kalmış ülkelerle kıyaslanmayacak kültüre, tarihe, devlet geleneğine sahiptir; stratejik öneminden, folklor çeşitliliğine uzanan ayrıcalıkları, bölgesel liderliğin potansiyal gücü, kalkınmanın insan ve kaynak şeklindeki hammaddeleri vardır. Ve bütün bu özelliklerine, 200 yıllık çabalarına rağmen Türkiye, geri kalmışlığını aşamamış bir ülkedir. Temeldeki bozukluğun, 600 yıllık tarihin ve günümüzdeki genel durumun incelenmesi sonucunda ortaya şöyle bir gerçek çıkar: Türkiye'nin asıl meselesi kalkınmayı sağlayacak birikimlerin yokluğu değil, yanlış yönde ve biçimde, kalkınmaya önder olamayacak sınıf ve zümrelerin önderliğinde kullanılmış olmasıdır. Birikimleri harekete geçirecek dinamiklerin yeterli olmayışıdır... Türkiye'de bin yıllık bir kültürün süzgeçinden geçmiş insan birikimi de vardır, hatta sermaye de... Mesele bunların yanlış kullanılmasından ya da hiç kullanılmamasından doğuyor.."

12 Eylül, kalkınmaya önder olabilecek, ülkeyi ileriye götürebilecek ülkenin demokrat, yurtsever, ilerici, aydınlanmacı birikimlerini de bir kuşak yok edince, meydanlar acemi politikacılara, ülkücü milliyetçilere seçenek olarak doğan milliyetçi UKO'yla başlayan PKK, Hizbullah'lara ve bağlaşıklarına kaldı; işini bilen, şabloncu liderler çoğaldı ve baş tacı edildi!... Şeyhlik ve tarikatçılık zirve yapmaya başladı... Teşkilat-ı Mahsusa artıkları, Hamidiye Alaylarının artık zihniyetleri teyakkuza geçti... Büyük amcalarının da katkısıyla motive olup(!), sarmaştılar, bağlaştılar... Ağırlıkla gündemi belirleyip, siyaseti hep işgal ettiler... Hükümetler, yanlış siyasi kararlarıyla ülkenin maddi kaynaklarını gereksizce ve pervasızca harcadılar... Basiretsiz liderler, ekonomi iç ve dış dinamiklerin etkisiyle büyürken, ülkeyi geriye, karanlıklara götüren, dünya egemenlerinin bölgesel amaçlarına uyumlu işleri sürdürdüler... Ve bazı yanlış işler de, Susurluk'a kadar geldi, dayandı...

12 Eylül 'ün kabul edilen (!) anayasası, hukukumuz ve bunların uygulanış biçimleri, yaklaşık 30 yıl sonra günümüzde de, insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti kavramlarının nerelerde olduğunun bir göstergesi olarak, "Ergenekon" sürecinde de karşımıza bir şekilde çıkartılıveriyor.. İki ucu keskin bıçak misali... Demek ki, elitlerin dışında, sözümona, ''Sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kitle'' olmanın, en demokratik örneği, eski(!) MGK Genel Sekreteri emekli OrgenerakTuncer Kılınç, Prof.Yalçın Küçük, eski(!) YÖK Başkanı Kemal Gürüz, Özel Harekatçı İbrahim Şahin, eski(!) Harp Akademileri Komutanı Kemal Yavuz, eski(!)Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Sabih Kanadoğlu ve gene eski İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan'ın, Ergenekon sürecinde kaynaştırılabilmesi!.. Bu durum, hep ertelenmiş demokrasinin, bir gün herkes için gerekli olduğunun çok somut bir göstergesi!... Ve sanki, kabaca o Kızıl Elmacılar'a karşı, garip bir refleksle oluşturulan, Yeşil Elmacılar olarak nazikçe tanımlayabileceğimiz bir yapılanmanın siyasi güdümü ve yanlış yönlendirmesiyle, şu veya bu şekilde de olsa, Avrupa örneklerine uygun ve paralel(!) bir şekilde başlatılan bir yasal sürecin, düştüğü traji-komik haller!...

Bu gün ülkede demokrasiyle ilgili bazı çifte standartlar, biraz da ölçüsüzce bozuluyor... Bu yüzden, "Genel Kurmayın Işıkları", gene geç satlere kadar yanıyor!... Genel kurmay Başkanı, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la acil toplantılar düzenliyor!...

Bundan altı-yedi yıl önce, savcılık, Susurluk Davasında hüküm giyen bir subaya, basına yaptıkları beyanlarla destek veren, bazı emekli generalleri ifade vermeye çağırdığında, kendileri gelip ifade vermek nezaket ve zahmetine katılmamışlardı!... İlginçtir, savcılık da, bu demokratik(!) tepkiden bir zaman sonra, Anayasamızın, "Görüş açıklama özgürlüğüne" istinaden, "Suç olan eylemi övmek" soruşturmasını, demokrasiye uygun bir şekilde kaldırıvermişti...

Bu demokrasideki çifte standartlık, herhalde, AKP'nin demokrasi anlayışının ve uygulayışının bir gereği olarak, Ergenekon sürecinde bile olsa, doğru anlamda ortadan kaldırılmıyor... Kanaatimizce bunun dıştan ve de dipten gelen bir dalgası var... Nazım Hikmet'in vatandaşlığa iade sürecindeki zamanlama bile, maalesef bununla bağlantılı... AKP'de kendi bekası için, bu "Altın Fırsatı" en iyi şekilde, doğal olarak değerlendirmeye çalışıyor; biliyor ki, ciddi bir şekilde bir kez tökezlerse, hemen yeni seçenekler aranmaya başlanacak ya da yaratılacak!...

Üzüntü verici olan şey; bu coğrafyada dış dinamiklerce ülkenin geleceğine yönelik değişimlerin sorgulanıp, programlanmaya çalışıldığı zamanlarda, gerekli demokratik, kültürel, yasal ve siyasi dönüşümleri yapma becerisi içinde olabilecek, o gerekliliği içinde duyabilecek, "Ulusal Birlik Hükümetinin" zorunluluğunun, hala idrak edilememesidir...

10.1.2009 / Tarabya

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara