Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

08 Mayıs '09

 
Kategori
Güncel
 

HERŞEY BİR SÜREÇ

HERŞEY BİR SÜREÇ
 

Kışlar da bitecek yazlar da...


Her şey bir süreç aslında, kimi zaman uzun süren, sürdüğüne bıktıran kimi zaman da göz açıp kapanıncaya, ne olduğunu bir türlü anlayamadığın, şaşkınlığınla geçen zamanlar. Kimi zaman bitse de kurtulsam kimi zaman da bitmesin diye dua ettiğin... Yaşarken, anladığın-anlamadığın, bildiğin-bilmediğin ne varsa süreçlerin içinde. Bazen de durağanlık çıkar tombala torbasından sana, sanki doğduğundan beri bu süreçte yaşarsın, öylesine tanıdık öylesine sendenmiş gibi siner bir türlü çıkamazsın içinden. Birini telaşla bitirirsin, için pır-pır eder bitmesin diye, birini insanüstü bir sabırla bitirirsin, ne zaman son bulacak bu durum diye. Ne yaşarsan yaşa hepsi süreçler kapsamında;

- Kocamı öyle bir seviyorum ki, yürüdüğü yoldan kıskanıyorum. Onu göremezsem yaşam duruyor sanki... Geçer, geçmez sanılan sevgilerin bile üzerlerine soğuk-soğuk dondurucu yalnızlık rüzgarları eser, büyütme gözlerinde. Geçer, giderse öleceğini sandığın insanların suretleri bile silik birer anı olarak kalır belleğinde, hemde hiç bir ifade katmaz o surete geçmişte hissettiğin hisler.

- Bu yokluk canıma tak ettirdi, her şeyimiz var çok mutluyuz ama bu sıkıntılar... Öyle bir servete dönüşür ki zamanla sıkıntıların, zemin bile gıcır-gıcır parıldar varlığını yansıtarak. Ama sen, o yokluk zamanlarındaki mutluluklarına özlemle bakarsın, için cız ederek. Bilsen bir şansın daha var, sahip olduğun her şeyi bırakıp zamansızlık içinde zamanın içine sıkışmış o mutlu tabloyu kucaklarsın, özlemle. Üzülme bu da bir süreç, geçer. Ne yokluk ne de varlık yapışırlar yakana, hepsinin bir süreci var. Ne sıkıntılarını büyüt ne de varlığını gözlerinde.

- Sen ne diyorsun, o öyle biri değil ASLA. Ben şaşarım ama o şaşmaz kesinlikle... Şaşar, hiç şaşırma. Şaşmaz beşmez bir Allah derler. İnsan da şaşar zamanla zamanın içinde. Şaşmayan sadece zaman kendi yolunun üzerinde, bir tek o beklemez kimseyi, şaşmaz süratiyle. Karşındaki insanda şaşar sen de. Kime olursa olsun güven duvarının da bir devrilme zamanı geliyor bazı durumlar karşısında. Güven, ama hiç kimseyi o kadar da büyütme gözlerinde.

- İçinden çıkamıyorum, boğuluyorum, dayanamıyorum artık, ne zaman son bulacak bu çilem... Çilelerin bile bir çekim süreleri var, çileler bittiğinde sen o gençlik yıllarındaki enerjiyi ararsın çektiğin çileleri hiç düşünmeden. Çilelerde çekildikleri zaman yakarlar insanın canını zamanı geçtiğinde onlar da yitirirler anlamlarını. Öyle uzak öyle yabancı gelirler, bu sebeple onları bile büyütme gözlerinde.

-Öyle mutluyum ki, sonsuzluğa kadar sürsün istiyorum. Kimsede yok bende olanlar, herkes de hak etseydi kimse benim kadar çabalamadı ki... Çabaladılar ama olmadı, sende marifet sende sanarak şımarma sakın, bugün seni havalara uçuran mutluluğun yarın feci bir düşüş olabilir, biraz sağlam bas ayaklarını. Emanetçi bile değilsin sahip olduklarına, sadece refakatçisin o da bir süreliğine...

-Bıktım bu okuldan, doğduğumdan beri okul yollarında çürüdü hayatım, artık her şeyden sıkıldım... Yapma ne olur, geçecek hemde öyle bir hızla geçecek ki hep bu günlerdeki sorumsuzluğu-sorunsuzluğu arayarak geçireceksin ömrünü. Çürüdü dediğin hayatının çok başlarındasın henüz, belki de emekleme zamanı, yapma ne olur bırak tadını çıkar, bir daha ayakların hiç bu kadar hafif adımlı olmayacak.

-Bu soğuklardan, kalın giyinmekten, erken kararan akşamlardan çok sıkıldım, yaz gelse de... Bırak üşü biraz, hele sıcacık bir mekanın varsa başını sokacak. Yaz sıcaklarından da sıkılıyorsun, o da bitsin diye tutturuyorsun, öyleyse neden bu telaş? Kaç kış gördün bitmeyen ya da hiç denk geldin mi sonsuzluğa süren yaz?

-Ben onlardan vaz geçemem, onlarsız anlamım yok, onlara bir şey olursa ölürüm... Ölmezsin merak etme, hem daha kimse ölmeden karanlıkları erkenden üstüne çekme. Onlara bir şey olsa, canın acıdan yakar kavurur seni ama karnının açlığı tüm acılarının geçer önüne kalkar yemek yersin sanki o ölüm senin yanından geçip de en sevdiğini almamış gibi. Açlığın biter özlem gelir oturur yüreğinin üstüne, o bile zamanla kaybeder ağırlığını. Aslolan hayattır, sen hayatın içindeki süreçlerden geçersin.

-Bir gün istiyorum kendime ait, bu çocuklar ne zaman büyüyecek, hiç uyutmuyorlar geceleri, bir kahveyi bile rahatça içemiyorum, ... Beş kahve içim süreleri senin olacak ve sen ne zaman büyüdü bu veletler diye şaşıracaksın, sanki sen hiç yokmuşsun onlar büyürken yanlarında gibi. Ellerin bile başka yorgun gözükse de sen zamanın bolluğunun içinde belki de çok sıkılacaksın onun için üzülme ne olur, geçecek bu da sonuçta süresi belli bir süreç.

-Şu hastalığım bir geçsin, ölene kadar bir şey istemem hayattan... İsteyeceksin, hastalığın geçiciyse hele hiç hatırlamayacaksın belki de çektirdiği sancıyı ve insansan hep bir şeylere ihtiyaç duyacaksın ve hiç bitmeyecek taleplerin. Taleplerin getirileri yenilerini doğuracak sana sormadan. Ancak o an geldiğinde bitecek isteklerin ya da dönmeyecek olacak istemek için dilin.

-,,,,,,,,,,

Uzar gider bu sıralamalar. Bir düşün neler atlatmadın bu güne kadar, neler nelerle yer değiştirdi zaman ilerledikçe zeminin kayganlığında. Bir bakarsın olsun diye dua ettiğin, bitsin diye yalvarışa dönüşmüş. Bir bakarsın gitsin dediğin en çok aradığın olmuş. Şaşarsın süreçlerin sonunda. Hatta öyle bir süreç gelir ki, hiç bir şeye şaşırmaz olursun bilmiş bilmiş bakan gözlerinle. Ki insanı en çok bu yaralarmış. Bütün duygularından arınmış, her şeye hazırlıklı, bir parça hesap karışmış içine yanlış süreçler içinde yanlış programlanmış bir parça robot karışımı. Süreçler mi büyütür insanı, süreçler de yaşananlar mı? Bilmiyorum, o da zamana göre değişkenlik gösterebilir, programımda öyle kayıtlı. Net bildiğim, her şey bir süreç ve hiç bir süreç, yaşam dahil sonuçsuz değil.

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..