- Kategori
- Sosyoloji
Hey gidi günler hey
Geçmişi iyi anlamak lazım ki geleceği de iyi görebilelim. Millet olarak geçmişiyle övünmeyi, sadece lafta yaşatma alışkanlığı giderek yaygınlaşıyor. Bizlere övünülecek bir geçmiş bırakan atalarımızla ne kadar övünsek elbette azdır. Fakat başka bir boyuttan baktığımızda, acaba bizim de gelecek nesillere övünülecek bir geçmiş bırakma sorumluluğumuz yok mu? Eğer olmadığını düşünürsek büyük bir bencillik etmiş oluruz.
Geçmişimizin övünülecek tarafı dışında örnek alınması, örnek alınabilmesi için de iyi öğrenilmesi gerekir. Zaman zaman hepimiz sıkıntılara düşebiliriz ya da hedefimizi şaşırabiliriz, bunlar her insana uyan zayıflıklardır. İbret almasını bilenler için de en iyi pusula geçmişimizdir. Şu güzel sözde olduğu gibi “Geldiği yeri bilmeyen gideceği yeri bilemez.” Bizim geldiğimiz yer belli, millet olarak bunu da dünya insanlığına kanıtlamışız.
Birkaç örnekle geldiğimiz yeri hatırlayalım. Hey gidi günler hey! Dediğimiz o zamanları.
Ticaret yaşamımız dürüsttü… Londra Ticaret Odasının duvarında şu söz asılıydı. “Türklerle alıveriş yap yanılmazsın.” Şimdi ne oldu da ticari yaşamımız güvensizliklere mahkum oldu. Hollanda Ticaret Odasının toplantılarında da oylama yapılırken oylar eşit çıktığında, Osmanlı ile ticaret yapan tüccarların oyu iki oy sayılırdı. Şimdi acaba bu itibarımızı koruyor muyuz? Ne yaptık ki artık aynı gözle bakılan bir millet olmaktan uzaklaşıyoruz. Bu şanlı ve şerefli milleti özünden uzaklaştırma çabaları asla amacına ulaşmamalı.
Dükkanlarımızı kilitlemediğimiz halde ancak yılda dört-beş hırsızlık vakası gerçekleştiğini de yine Fransız Dr. Brayer hatıralarında anlatıyor. Sokak adabımız ve medeniliğimiz de yine Avrupalılar tarafından imrenilerek anlatılmış, yazdıkları eserlerde. Comte de Marsigli “Türkler yere tükürmezler yutkunurlar.” Diyor. Yine Fransız General Comte de Bonneval bizimle ilgili şöyle hüküm veriyor: “Haksızlık, murabahacılık, inhisarcılık ve hırsızlık gibi suçlar, Türkler arasında meçhuldür.”
Okuduklarınızın hepsi yabancıların bizlerle ilgili izlenimleri, bizden örnekler vermedim ki geçmişiyle övünen bizlerin haklılığı objektif olarak ortaya konulmuş olsun. Fakat burada sorulması gereken önemli bir soru var. Peki nasıl oldu da biz oralardan bu günlere geldik. İşte bu sorunun cevabı da o günün insanının iyi irdelenmesi ve yaşam anlayışının iyi tahlil edilmesiyle verilebilir. Bu soruya ister seniz biz değil de ünlü yazarımız Yahya Kemal Beyatlı’nın şu cümlesiyle cevap verelim. “Eski Türklerin bir dini hayatları vardı, dini hayatları olduğu içinde çok şeyleri vardı; yeni Türklerin de dini hayatları olduğunda çok şeyleri olacak.” Geçmişimizden ve değerlerimizden uzaklaşmanın bedelini ağır ödediğimiz günümüzde, geldiğimiz yere tekrar tekrar dönüp bakmak ve gideceğimiz hedefi de ona göre yeniden belirlemek zorundayız.
İsmail ÖZ