- Kategori
- Kişisel Gelişim
Hey müdürüm… sen hiç personel olmadın mı?

İnsan doğasındaki en derin prensip takdir edilme isteğidir. William James
İnsanlar iki türlü tatmin için çalışırlar birincisi maddi ikincisi ise manevi tatmin. Ben bugün ikinci tatminkârlık yani maneviyat üzerine duracağım ve bu tatminkârlıkta motivasyonun öneminden bahsedeceğim. Öncelikle personelimizi iyi tanımalıyız ve iş yükünü iyi analiz etmeliyiz. Bunu da insan kaynaklarından gelen CV’sene bakarak değil birebir konuşarak ona zaman ayırarak başarabiliriz. Çeşitli meslek dallarında çalışan birçok arkadaşım var, ben perakendecilikten bahsedecek olursam şartları çok iyi biliyorum. Alışveriş merkezlerinin açılmasıyla başlayan uzun mesai saatleri, sürekli olarak ayakta durmanın verdiği yorgunluk hissi, yüzlerce müşteriye hizmet vermenin yarattığı baş ağrısı, depodan ürün çıkartma ve sürekli reyon düzeltmenin neden olduğu bel ağrısı derken bu konu gittikçe uzuyor. Bu bahsettiğim birçok sıkıntıya insanlar ihtiyaçları ve idealleri olduğu için boyun eğmekte ve çalışmakta.
Bu yoğun ortamda çalışan personel için emeğinin görülmesi ve taktir edilmesi çok önemli bir motivasyon aracı olarak kullanılabilir. Motive etmek harekete geçirmek anlamından türeyerek bugünkü halini almıştır. Yalnız motive etmek sözlerinizle karşınızdakini etkilemek ona enerji vermek onu harekete geçirmek o kadar da basit bir olay değildir. Çünkü personelinizin aklında sizle ilgili sürekli kendini anlamayan bir yönetici tablosu vardır. “O müdür zaten ne bilecek bizim çektiklerimizi” düşüncesi araya bir beton duvar gibi girmekte ve personel ile yöneticisini ayırmakta. Bu durumda personelin de yöneticinin de haklı durumlar var tabii ki.
Benim tavsiyem tahsiliniz ne olursa olsun göreve başlamadan önce şirketin değişik departmanlarında kısa sürelide olsa çalışmanız olacaktır ama öyle işin ucundan tutar gibi değil gerçekten ceketinizi bir kenara koyup kolları sıvıyarak başlamanız size daha öğretici olacaktır. Bu durumda değişik departmanların değişik problemlerini daha yakından görüp bu departmanlarda çalışan personelinizi anlamanız daha kolay olacaktır. Hatta öğrencilik yıllarınızda part time olarak çalışmanız ileriki yıllarda size çok büyük kolaylıklar sağlayacaktır. Ben bir satış yöneticisinin mutlaka orta vadade satış ile birebir ilgilenmesinden yanayım. Aksi taktirde sadece diploma ile bir yerlere gelen arkadaşlarım görevlerine adaptasyon süreci çok uzun oluyor. Bu şekilde yönetici olamazsınız demiyorum, sadece gerçek yönetici vasıflarını taşıyorsanız daha geç gerçek ve personeli tarafından sayılan ve sevilen bir yönetici olursunuz.
Şimdi ne yapmalıya gelelim zaten satıştan gelen yönetici arkadaşlarım biliyor ki kendilerine destek çıkan, kötü günlerinde yanında olan en azından hiçbir şey yapamıyorsa dinleyen yöneticiler her zaman iyi yöneticilerdir. Personelimize ayda bir kez de olsa ona özel bir zaman dilimi ayırarak sohbet havasında konuşalım. Onlara bildiklerimizi müşterileri karşısında veya herhangi bir problem karşısında neler yapmaları gerekiyor öğretelim. Arada sırada da olsa yaptıkları satış için, düzenledikleri depo için, tuttukları kasa için, temizledikleri yerler için teşekkür etmeyi herkesin yanında onure etmeyi ihmal etmeyin. Herhangi bir hatalarını görürseniz asla başkalarının yanında uyarmayın. Çekin bir kenara birebir ikazda bulunun yaptığı hata ne olursa olsun başkalarının yanında gururlarını kırmayın. Arada sırada dışarıda bir çay içmeye çıkartın orada müdür olmayın orada bir abla veya bir abi olun, o sıcaklığı hissettirin.
Başarılı olmak istiyorsanız bunun yolu personelinizin mutluluğundan, size olan saygısından geçer. Motivasyon yaratmak için stiliniz ne olursa olsun ne yaparsanız yapın yeter ki içten ve samimi olsun aksi taktirde personeliniz sizin içten olmadığınızı anlarsa yapmış olduğunuz her şeyi bitirirsiniz.
Yönetici olmak masa başında insanları yönetmek değil sahada beraber mücadele etmektir.