- Kategori
- Güncel
Heyet-i Nasiha'dan günümüze akil adamlar...

Açılım açılım derken, öylesine bir açıldık ki; açılımın tüm gereklerini yerine getirmek zorunda kaldık.
Açılımın en son icadı ‘Akil Adamlar Komisyonu!’ Bu komisyonun nasıl çalışacağını, ne iş yapacağını, yetkisinin, etkisinin ne olacağını, Başbakan’dan başka kimse bilmiyor.
Akil Adam olarak seçilenler, beni akıllı olduğum için bu komisyona seçtiler diye sevinirken, ne iş yapacağı hakkında bir bilgisi yok! Öylesine yok ki; bu tür komisyonların ne yapacaklarını bile bilmiyor.
O zaman görev bize düşüyor. Yeni Akil Adamlarımıza tarihin sayfalarından bazı örnekler vererek, yapacakları görevi açıklayalım.
1.Dünya Savaşı’nı kaybeden Osmanlı İmparatorluğu, 30 Ekim 1918’de Mondros Anlaşması’yla İtilaf Devletleri’ne teslim olur.
Çok geçmeden özellikle Rum azınlıklar, bağımsızlık düşüncesiyle taşrada isyanlar çıkartmaya başlar. Asayiş bozulur.
1919 Nisanı’nda Başbakan(Vezir-i Azam) Damat Ferit, şehzadeler başkanlığında akil adamlardan heyetler oluşturularak, Anadolu ve Rumeli’ye gönderilmesi fikrini benimser. Heyetlerde Rumlar ve Ermeniler de yer alacaktır.
Heyet-i Nasiha adının alan heyetler, Türklerle azınlıklar arasında birlik hissi yaratmaya çalışacak, padişahın öğütlerini aktararak istikrar ve bütünlük sağlamaya çalışacaktır.
Şehzade Abdürrahim Efendi başkanlığındaki Anadolu Heyet-i Nasihası’nda eski Bahriye Nazırı Ali Rıza Paşa, Divan-ı Harbi Örfi eski reisi Mahmut Hayret, Genelkurmay’dan emekli Mirliva Ali Fevzi, Süleyman Şefik Paşa, Bursa Müftüsü Ömer Fevzi, Pazarcık eski müftüsü Halil Fehim, Karahisar eski mebusu Yanko Güvenidis, İçişleri Bakanlığı Memurin-i Kalem Müdürü Ohannes Ferid yer alır.
Heyet 16 Nisan 1919’da Padişah Vahdettin’i ziyaret edip Bursa, İzmir, Konya, Ankara, Sivas, Trabzon ve Doğu vilayetlerini ziyaret etmek üzere vapurla İstanbul’dan ayrılır.
Ertesi gün Bursa’da belediye binası önünde toplanan halka Ali Rıza Paşa, Vahdettin’in “hakkınıza kanaat, vatandaşlarınızın hukukuna riayet ve kanuna itaat cümlenize tavsiye olunur” diye biten mesajını okur.
Heyet-i Nasihaüyeleri Damat Ferit’e telgraf çekerek, ayrım olmaksızın halkın sadakatini gösterdiğini yazar.
20 Nisan’da Şehzade onuruna, azınlık ileri gelenlerinin de katıldığı bir ziyafet verildikten sonra Bursa’dan Balıkesir’e hareket edilr.
Şehzade, yol boyunca ve Balıkesir’de Müslim, gayrimüslim herkesten gördüğü bağlılığı memnuniyetle İstanbul’a bildirir.
24 Nisan’da Manisa’ya gelen heyeti, Türk, Rum, Ermeni ve Musevilerden oluşan komite törenle karşılar. Şehzade, kalabalık bir topluluğa hitap eder. Konuşması coşkuyla ve alkışlarla sona erer. Şehzade’nin onuruna ziyafet verilir.
Şehzade Abdürrahim Efendi, 25 Nisan’da cuma namazını Manisa’da kılar. Aralarında azınlık liderlerinin de bulunduğu eşrafa bir ziyafet verir. Manisa’nın bağlılığını Padişah’a arz edeceğini söyler.
Sırada İzmir ve İzmir’in ayrı ve çok önemli bir yeri vardır. (Yani İzmir o zamanda farklı Müslümanlığa sahiptir!)
Birinci Dünya Savaşı bitiminde İngilizlerin İzmir’i savaşa girme şartıyla Yunanlılara teklif etmesi, İzmirli Rumları da harekete geçirmiştir.
Yunan işgalinin yaklaştığını sezen İzmir’in Türk halkı, bu nedenle Osmanlı hanedanına mensup şehzadenin ziyaretini büyük bir umutla bekler.
Heyeti görkemli törenlerle karşılayıp Rumlara gövde gösterisi yapmak için hazırlıklar yapılır. Ziyaret halkın yoğun katılımını sağlayacak şekilde planlanır.
Heyet 26 Nisan’da Karşıyaka’da Müslüman, Rum, Ermeni binlerce kişi tarafından ve törenle karşılanır. Yollar bayraklarla süslenmiş, taklar kurulmuştu. Asıl tören heyeti İzmir’e getiren trenin karşılandığı Basmane’de yapılır. Türk gazeteleri, heyeti 200 bin kişinin karşıladığını yazar.
Şehzade hükümet konağının balkonundan İzmirlilere padişahın selamını ve iltifatlarını iletir. Ardından padişahın mesajı okunur.
27 Nisan’da Şehzade Buca’ya giderek, Buca Piskoposu’yla görüşür. Piskopos, Şehzade’ye, İzmir’e teşrif etmesinin İttihat ve Terakki iktidarında yaşatılan zulmü halka unutturacağı inancında olduğunu söyler. Şehzade bu sözlerden memnun olduğunu, padişaha arz edeceğini belirtir.
Ancak taraflar İttihatçıları suçlamada birleşirken, Rumların ayrılığı akıllarına koyduğunu görmezden gelirler.
Heyet-i Nasiha’ya karşı çıkan İzmir Rum basını, ziyaretin merasimden ibaret olduğunu yazar. Bir İngiliz raporuna göre de heyet Türklerin direnme gücünü artırmış ama Rumlardan ilgi görmemiştir.
İzmir’in ilçelerinden ziyarete gelen heyetler, heyetin yaptığı ziyaretler, verilen ziyafetler devam eder.
29 Nisan’da heyet uğurlama töreniyle Aydın’a hareket eder. Oradan Muğla, Burdur, Afyon ve Isparta’ya gidilir. İtalyan işgalindeki Antalya’ya uğranır.
Yapılan açıklamalar, merkeze giden telgraflar hep, din ve milliyet ayrımı olmaksızın halkın padişaha bağlı olduğunu söyler. Damat Ferit basına, “Her taraftan halk hanedana bağlılığını göstermek için koşuyor. Sükûn ve huzura doğru ilk tecrübe olunan bu durumu faydalı görüyorum” der.
Ama heyet Konya’dayken, beklenen acı haber 15 Mayıs’ta İzmir’den gelir. Yunanlılar şehri işgal etmiştir. Heyet İstanbul’a ne yapması gerektiğini sorar. Hükümetin dönün emriyle, 18 Mayıs’ta Konya’dan trenle İstanbul’a dönerler.
Sonuçta, Heyet-i Nasiha Anadolu’da parlak törenlerle karşılanmasına rağmen istenilen başarı elde edilememiştir. Asayiş sağlanamamıştır. Azınlıkların ayrılma düşüncesi değiştirilememiştir. İşgaller önlenememiştir.
İlk akil adamların kısa öyküsü böyle sona erer. İngiliz kontrolündeki Vahdettin ve Ferit’in nasihatleri değil, Anadolu’da durumu değiştiren daha sonra başlayan Milli Mücadele olur.
Bu bilgiler Mevlüt Çelebi’nin Heyet-i Nasiha, Anadolu ve Rumeli Nasihat Heyetleri kitabından alınmıştır. (Akademi Kitabevi, 1992)
İlk kurulan Akil Adamlar Komisyonu Heyet-i Nasiha’nın amacı neydi?
İşgali iyi gösterip, boyun eğmenin padişaha ve payitahta neler sağlayacağını halka anlatmak!
Halk mı?
Halkın ne önemi var!
Bu günkü kurulan ‘Akil Adamlar Komisyonu’na ve komisyonun üyelerine bir bakın. Halkı temsil kabiliyeti olan ve realiteye ters düşmeyen, yanı yandaş olmayan, halkını, ülkesini, bütünlüğü, birlik beraberliği, laik cumhuriyeti, sosyal hukuk devletini savunan kaç kişi var?
Bu komisyonun üyelerini kim seçti?
Bu komisyon üyeleri seçilirken halkın temsilcilerine danışıldı mı?
Sizin anlayacağınız kendileri çaldılar, kendileri oynadılar…