Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

14 Eylül '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Hiç düşündünüz mü? (mezar taşı)

Hiç düşündünüz mü? (mezar taşı)
 

Hiç düşündünüz mü? Kendi mezar taşınızı hiç düşündünüz mü? Kendi cenaze töreninizi, kendi ölümünüzü? Hiç kendinize sordunuz mu acaba nasıl öleceğim, nerede, ne zaman?

Ben çok düşündüm. Acaba nerede ve nasıl öleceğim. Bunun bir cevabı yok; olamaz da... Fakat hayal ettim; kendi mezar taşımı hayal ettim; cenaze törenimi hayal ettim; hayal ettim, hayal ettim...

Hastanede... Beyaz çarşaf üzerinde yatan, rengi solmuş, ölmek üzere biri... O, benim. Kendimi ve çevremi yukarıdan görüyorum. Yanımda yeşil önlük giymiş üç kişi var: abim, annem, babam. Ağlıyorlar. Az sonra öleceğim, sanki içlerine doğmuş.

Rüya gibi her şey... Soğuk bir dolabın içerisine koymuşlar beni. Bedenimi hissetmiyorum; ama hala içim acıyor; ruhum acıyor. Yapabileceklerini, ailesini, sevdiklerini ve üzdüklerini ardında bırakan biriyim artık. Biliyorum, öldüm.

Cenaze namazım kılınacak az sonra. Etrafta insanlar toplanmaya başlamış bile. Musalla taşının üstünde, tabutun içinde yatan naaşımın yanında abim ve babam var. Gözleri dolu dolu... Anacığım ise... Bir köşede ağlıyor; kahroluyorum. Ardından cenaze namazım kılınıyor. Çok kalabalık bir cenaze namazı... Daha sonra köyüme götürüyorlar beni; orada defnedileceğim; tıpkı istediğim gibi. Sonra gözüme mezar taşım ilişiyor: Sefa oğlu Serhat Özbeyli, D.T. 1894, Ö.T. 2009 Ruhuna Fatiha.

Aslında yaşam dediğimiz bu süreç, bir göz kırpma anı kadar kısadır. Ölümün kendisi ise, bizlere şah damarımızdan bile daha yakın... Ölümden sonrası ise, şuan için bir muamma!

Bir insan kendi ölümünü niye düşünür ve kendi ölümünü neden yazar? Eminim birçoğunuz bu soruyu soruyorsunuz kendinize şuan.

Açıklayayım. Bu yazı, aslında her insan için, kendisiyle yüzleşmesi amacıyla yazılmış bir yazıdır. Tıpkı benim kendimle yüzleşmem gibi!

Biliyorum; öldüğümde birçok kişi üzülecek; bazıları ise kahrolacak! Kimileri de belki sevinecek, bilmiyorum. Fakat bildiğim bir şey var: Bu yaşıma kadar belki bir çok kişinin kalbini kırmışımdır; bir çok kişiyi üzmüşümdür. İçinizde, ben hiç kimseyi üzmedim diyebilen var mı? Bu soruya evet diyebilecek kişi sayısı, iki elin parmak sayısını geçmeyecektir; eminim.

Demem o ki; insanoğlu olarak birbirimizi sevmeliyiz; hem de çok sevmeliyiz. Birbirimizi incitmemeli, kırmamalıyız. Yaşanacak onca güzel şey varken, kötü şeyler yaşatmamalıyız birbirimize. Hatta insan olarak, sadece insanları değil; evrende yaşayan binlerce hayvanı ve bitkiyi de sevmeliyiz; tıpkı bu dünyada en fazla sevdiğimiz bir insanı severmiş gibi. Bu kişi anneniz olabilir; babanız ya da kardeşiniz olabilir. Ya da kendinize olan sevginiz olabilir...

 
Toplam blog
: 44
: 1133
Kayıt tarihi
: 10.12.07
 
 

Karadeniz Teknik Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümü 4. sınıf öğrencisiyim. Kitap okumayı, yazı yaz..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara