Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '08

 
Kategori
Deneme
 

Hiç tanımadığım adam çiçek verdi

Hiç tanımadığım adam çiçek verdi
 

Bu gece uzun zamandan sonra

Birlikte yemek yiyecektik

İlk defa gidecektik dillere destan güzel bir yere

Almaya gelecekti akşam saat sekizde

Telefonun sesiyle kalktım sabah

Güneş parlıyordu, muhteşem

Uyanmıştım harika bir güne

Uzun uzun duş aldım

Bir soğuk bir sıcak

Damarlarımda esen fırtına hızlandı

Yürek atışlarım, zıpkın gibi bir taydı

Hipodromda yarışa başlayacak

Elbise dolabımın karşısında

Ne kadar kaldım bilmiyorum

Çok güzel olmalıydım bu gece

Çok özel olmalıydı

Sıcak olacaktı bu gece

Yalnız bize özel, sımsıcak

Nihayet karar verdim

Aşk kırmızıydı, seçtim kırmızı mini elbisemi

Kırmızı elbise de çok yakışırdı hani bana

Saçlarımı yüzlerce kez fırçaladım

Parlıyordu ışıl ışıl yakamozları kıskandırırcasına

İtinayla giyindim, makyaj da tamam

Kırmızı rujumu unutmadım elbet

Şöyle bir göz attım aynaya

Çapkın delikanlı misali

Kırmızı elbisemi her giydiğimde

Bayılırdı, tam da söylediği gibi

Fıstık gibiydim hani, megaloman bir tebessümle

Parfüm şişesine dalış yaptım

Yüksek ökçeli ayakkabılarıma

Kondum yumuşak bir sıçrayışla

Kanatlarım vardı kelebekleri kıskandıracak, tülden

Hazırdım uçmaya bulutlarda martılara eşlik etmeye

Yerimde duramıyordum, küt küt atıyordu kalbim

Evet, hazırdım, beklemeye koyuldum sabırsız

Ne kadar bekledim bilmiyorum

Dalmışım gece yarısını haber veren guguk kuşu

Saatin içinden uzatınca başını

Fırladım dışarıya tam manasıyla darmadağınıktım

Yalnızdım, canım acıyordu

Vurdum kendimi karanlık caddelere

Sahile götürdü ayaklarım

İstanbul’da sık sık gittiğimiz

Kadıköy iskelesinde buldum kendimi

Kaldırımları ıslatırken gözyaşlarım

Yanaklarımdan aşağı siyah yol aldı itinalı makyajım

Boş bir banka attım kendimi ayakkabılarım elimde

Rüzgâr içime işliyordu diken diken ayaktaydı tüylerim

Mavi karanlık denizi seyrederken üzgün

Tek bir yıldız yoktu gökyüzünde

Karanlık ryh halimden etkilenmiş olacaklar ki

Saklanmışlardı bulutların ardına

Hiç tanımadığım birazda çakırkeyif olduğunu sandığım bir adam

Dilinde içli bir türkü elinde kırmızı bir gül

Bana yaklaştı “oturabilir miyim hanımefendi”

Beklemeden cevabı oturdu yanıma

Öyle uzun boylu yakışıklı biri değildi

Sıradan, göze çarpmayacak adamdı

Makyaja bulanmış allak bullak yüzüme bakıp

Uzatarak elindeki kırmızı gülü

“hanımefendi çok güzelsiniz bu gülü kabul eder misiniz “?

Elinin tersiyle silerek akan gözyaşlarımı

“lütfen yanlış anlamayın sizi anlıyorum kendim kadar”

Diyerek bir buse kondurdu ısırgan bitmiş yanağıma, sıcak

Baka kaldım yüzüne, şaşkın, utangaç

Biraz dertleştik, benzemiyordu sebebi halimiz

O işten çıkarılmış evdekilere söylemeye dili varmamış

Sabah çıkarken çikolata ısmarlayan iki minik kızına

Elleri boş gitmekse ölüm gibi soğuk

Dertleşirken gecenin ayazında arkadaşıyla

İçmeden sarhoş olmuş kederinden

Kısa bir süre oturduktan sonra el sallayarak tebessümle

Hiç kimse değmez, bu kadar üzülme, harap etme kendini

Unutmuştu sanki uzaklaşırken kendi derdini

İstikamet ayrı, yuvasının yolu, bekleyen minik kızları meraklı

Benimse ısırgan bitmiş çorak yalnızlığım,

Köhne ıssız evim. Kimi ve neyi beklerken

Hiç tanımadığım bir adam çiçek verdi

Berbat görüntüme rağmen ifade ederek güzel olduğumu

Yürekten kondurduğu sıcak busesinde

Yakamozların dans edişini seyrettim

Ya o neredeydi niçin yoktu yanımda

Kırmızılar içinde bir kız bekliyordu

Yüreği acıyan

11/03/2003

Resim:http://img379.imageshack.us/img379/2311/bodrumoh6.jpg

 
Toplam blog
: 74
: 832
Kayıt tarihi
: 26.12.06
 
 

Şiir yazmaya çalışan, müzik dinlemeyi seven, Fotoğraf çekmeyi seven, Doğayı ve içinde barındırdık..