Hindistan’ın ekonomik mucizesinden alınacak dersler var

Dudak kıvırdığımız Hindistan'ın 20 yılda ulaştığı noktaya biz daha 80 yıldır ulaşamadık…

Hindistan denilince ilk akla gelenler Raj Kapoor’un Awara filmi, caddenin tam ortasında tembel tembel oturan kutsal bir öküz, doğulu batılı birçok ünlü yazar ve şaire ilham kaynağı olan Tac Mahal ya da yılan oynatan, çivili tahtanın üstüne yatan bir Hint fakiriydi.

Şimdilerde ise dünyaya akıl satan, nüfusunda 100 milyon zengini barındıran, krize rağmen geçtiğimiz sene yüzde 7’ye yakın büyüme sağlayarak dünya ekonomisi içinde neredeyse 3.lüğe oynayan dev bir ülke, ekonomi mucizesi Hindistan…hızla büyüyen ekonomisinden pay kapma yarışına girdiğimiz, Güney Asya’nın sürprizlerle dolu ülkesi.

Slumdog Millionaire (Çaylak Milyoner) filminde, bir çağrı merkezinde yüzlerce genç Hintli’nin çalıştığını, filmin en son sahnesinde bir tren istasyonunda, yine yüzlerce Hintli gencin dansını izlediğimde, 1991’den beri epeyi bir yol almış olduklarını farketmemek mümkün değildi. Üstelik bu film 8 dalda Oscar aldı. Bollywood’un Hollywood çıkartması muhteşemdi.

Yıllar öncesinin o sefalet içindeki Hindistan’ı bugün hizmet sektöründe dünyada en ön sırada, ülkede 4 milyon bilgisayar mühendisi görev yapıyor, bilgisayar, yazılım, arge konusunda bir dev, dünyanın dört bir yanında şirketler satın alıyorlar, yine tüm dünyanın gözü Hindistan’daki yatırımların üzerinde, tıp dünyası desen önlerinde eğiliyor. Hint fakirlerinin ülkesi bugün nükleer bir güç ve Hindistan uzay aracı Çandrayan1 ay yörüngesinde araştırmalar yapıyor!

1991’e kadar ekonomide katı bir devletçi politika güden Hindistan, bu tarihten itibaren demokratik ve ekonomik açılımlara sahne oldu. Zamanın Maliye Bakanı, şimdiki Başbakan Manmohan Singh’in başlatığı ekonomik reform politikaları ile Hindistan hızlı bir çıkış yaptı. Emek yoğun ucuz imalat ürünlerinin ihracatına dayalı klasik Asya modeli yerine kendi iç pazar talebine yöneldi, sanayiden çok hizmet sektörüne, yüksek teknolojiye dayandırdığı imalat sektörüne hız vererek belli bir büyüme ivmesi yakaladı.

Tabii ki bu ivmenin kazanılmasında siyasi istikrarın da büyük rolü var. Bizler burada darbelerle uğraşırken, Hindistan dünyanın en güçlü demokrasisi haline geldi. Bugün Hindistan’da Türkiye’den çok daha fazla sayıda etnik ve dini köken gül gibi geçinip gidiyor, dünyanın ileri demokrasilerine taş çıkartıyorlar. En zor koşullar altında bile demokrasi işlerliğini devam ettirmiş.

Hindistan bugün dünyanın arka ofisidir. Çok uluslu firmalarının Hindistan’daki yatırımları tüm dünya ülkelerini kıskandıracak düzeyde, Amerika’nın hesapları Hindistan’da, bir Amerikalı elektrik faturasına Amerika’da itiraz ettiği zaman, perde arkasında Hindistan’daki bir çağrı merkezine bağlandığını ve kendisine buradan yanıt verilerek çözüm bulunduğunun farkında bile değil. O derece küresel ekonomiye ve mali piyasalara entegre olmuş durumdalar.

Bugün dünya ekonomisinde artık G-20 lerden değil G-2 den bahsediliyor. Bunun biri Amerika, diğeri de Çin. Ancak Hindistan bugün geldiği noktada G-3 konumunu kesinleştirdi. Burada üstünde durulması gereken en önemli konu Hindistan ekonomisinin yükselişinde takip edilen yoldur. Hindistan’ın başarısı devlet yardımı ile değil devlete rağmen gerçekleştirilmiştir. Ekonomik büyüme, hizmetler ve iç tüketimin itici gücüyle sağlanmıştır.

İşte bu bağlamda Cumhurbaşkanı Gül, Hindistan’ı ziyaret etmiştir. Hindistan’ın ekonomi pastasından 600 milyar dolarlık pay koparabilir miyiz çabasındayız.

Uluslar arası ekonomiye, vatan millet sakarya düzleminde karşı çıkanlar, ‘eyvah şu banka da yabancıya satıldı, vatan elden gidiyor” diye felaket tellallığı yapanlar, Hindistan’ı doğru okusunlar, izlesinler…Türkiye’nin geleceği de üretilen mal ve hizmetler gibi sermayenin de dünya ekonomisine tam entegrasyonundan geçiyor.

Biz daha yolun yarısında bile değiliz, 20 yılda Hindistan’ın ulaştığı noktaya biz 80 yıldır ulaşamadık…

Hindistan ekonomisi...izlenilmesi ve ders alınması gereken bir yolda hızla büyüyor.