Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '10

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Hiroşima-Nagasaki: "Sanki hiç olmamışlar gibi..."

Hiroşima-Nagasaki: "Sanki hiç olmamışlar gibi..."
 

Altmış beş yıl önce, insanlık sustu. Hayat sustu... İnsanların başına gelen en büyük katliamlardan biri yaşandı Hiroşima ve Nagasaki'de. ABD tarafından atılan atom bombalarının etkileri hala sürüyor Japonlar üzerinde. Unutmayalım diye dünyayı dolaşıyor bir sergi, şimdi de Ankara'dalar 9 Kasım'a kadar. Cer Modern'de...

İşte bugün, bu sergiyi gezdim. Bu süre boyunca boğazımda bir yumruyla... Tokat yemiş gibi çıktım dışarı. Yabancı değildim gördüğüm görüntülere aslında, bir buçuk yıl önce bu konuda bir de sunum yapmıştım çünkü. Hiç kimsenin yabancı kalmaması gerek bunlara, bu tokatı yemeli herkes.

Serginin başlangıcında bir kız çocuğunun fotoğrafları karşılıyor sizi, "bu gözleri unutmayın istedik" diyorlar. Mümkün mü unutmak? Bizden bir şair, Nazım Hikmet anlatmamış mıydı o kız çocuğunun öyküsünü? "Büyümez ölü çocuklar..." Öyle büyük bir acı ki bu, öyle büyük bir katliam ki, insanların gölgesi kaldı kaldırımlarda. Atom bombasının düştüğü noktada duran bir insan yandı, oturduğu yerde gölgesi kaldı bu felaketi hatırlatmak için sanki... Hiroşima'nın orta yerinde duran atom bombası kubbesi gibi... Sadako'nun turna kuşları gibi...

Sadako bir küçük kız çocuğu, bomba yüzünden hasta. Geri dönüşü yok. Fakat o inanıyor ki eğer bin tane kağıttan turna kuşu yaparsa iyileşecek. Yapamıyor... O günden sonra tüm dünyadan çocuklar tamamlıyorlar Sadako'nun kuşlarını. Sergide siz de turna kuşu yapabiliyorsunuz, öyle bir bölüm var.

Eriyen şişeler, kiremitler, demirler, yırtılmış kıyafetler, tam atom bombası düştüğü anda durmuş saatler... Tüm acımasızlığıyla dikiliyor karşınıza. Fotoğraflar, hastalanmış, yaralanmış ve ölmüş, kül olmuş insanların fotoğrafları tüm çıplaklığıyla, hiçbir sansüre uğramadan önünüzde. Cilt kanseri olmuş, doğal yollardan doğamamış, cildi yanmış, kömür olmuş... Anlayalım diye o derin acıyı.

Bir de barış mesajları köşesi var. Ne yazsam hafif geldi sanki, bir türlü içime sindiremedim. Kelimeler yetmedi... Şu an bunları yazarken de öyle geliyor, en net anlatımıyla: Hafif geliyor! Halbuki olan biten bunlarla anlatılamayacak kadar büyük bir felaket.

Utanıyorsunuz gezerken. ABD'nin, Obama'nın silahsızlanma çağrılarından utanıyorsunuz onlar yerine! Yalan söylüyorlar yüzleri kızarmadan. Silahsızlanma kaç yerde birden savaşarak mı olur?

Atom bombası mağduru (mağdur bile hafif kalıyor) iki Japon'un şiirlerini paylaşmak istiyorum burada ben...

"Yıkık dökük bir binanın bodrumunda geceydi / Atom bombasının mağdurları zifiri karanlıkta tıkış tıkış odayı ağzına kadar dolduruyorlardı / Taze kan kokusu, ölümün leş kokusu / Yoğun insan teri, kahreden iniltiler / Birden karanlığın içinden harikulade bir ses geldi / "Oh bebek geliyor" dedi / cehenneme dönmüş bodrumun içinde / bir genç kadın doğurmaya başlamıştı / diğerleri kendi acılarını unuttular / onun için ne yapabilirlerdi / Bir kibritleri bile yokken karanlığı aydınlatmak için / Bir ses daha duyuldu / "Ben ebeyim, ben ona bebekle ilgili yardımcı olabilirim" / o acıyla inleyen bir kadındı çok kısa bir zaman önce / ve sonunda yeni bir hayat doğdu / o cehennemin karanlığında / ve o ebe şafak sökmeden hayatını kaybetti / kendi yaralarından akan kandan ıslanmış bir şekilde / Yeni bir hayat getireceğiz / Yeni bir hayat getireceğiz / Ölürken bile..." (Sadako Kurihara)

"Bu bir insan mıdır? / Bak atom bombası onu nasıl değiştirmiş / Bedeni korkuyla şişmiş / Erkek ve kadın, hepsi bir örnek kalıpta / Yara ve berelerden kömür rengine dönmüş / yüzünde şişmiş dudaklarının arasından bir ses sızıyor / fısıldıyor / "Lütfen yardım edin" / Cılız, sessiz sözcükler / Bu / Bu bir insan / Bu bir insan yüzü..." (Tamiki Hara)

İnsanlığın uygar, medeni bir bütün olduğuna dair tüm iddiaların karşısına dikilecek olan bir gerçek Hiroşima ve Nagasaki. Yok olmuş ve sonra küllerinden doğmaya çalışan, yaralarını halen tam saramamış iki şehir... Ve bu olayı tüm çıplaklığıyla anlatan tek bir cümle;

"Sanki bir milyon insan bir anda haykırdı ve sustu, sanki hiç olmamışlar gibi..."

Edebiyatın gücü hiçbir şeyde yok sanki, ya da Melih Cevdet Anday'ın şiiriyle;

"Büyükbabam, babam, ben / Küçük oğlan, kız, damat / Gelişimiz teker tekerdi / Gidişimiz cümbür cemaat..."

Ama umut hep var, sergide de görüyorsunuz. Burada 75 yıl hiçbir şey büyümez diyenlere inat fışkıran kan çiçekleri, yaralarını kabukla saran ağaçlar... Belki barış için de umut vardır diyorsunuz sonra, belki biz de Sadako gibi bin tane turna kuşu yaparsak barış gelir. Denemeye değer sanki... Hiçbir zaman bu kadar kolay olmadığını içinizde bir yerlerde bilseniz bile... Ve fotoğraflarda da görüyorsunuz, çocuklar hep gülüyorlar üzerinden biraz zaman geçtikten sonra. Hep gülüyorlar...

Ve bu felaket sebebiyle tüm insanlığın başı öne eğilmiş, şimdi bile...

(CerModern'e gitmek için Ankara Adliyesi'nin önünde inip oradan içeriye doğru yürüyebilirsiniz. Ya da Opera binasında inip, üst geçitten yukarı çıkarak CSO binasının önünden devam edebilirsiniz. İlk sokağa girdiğinizde biraz ileride... Diğer taraftan ise Ankara Garı'nda ya da bir sonraki durak var mı emin değilim o civarda, varsa bir sonraki durakta inerek de CerModern'e gitmeniz mümkün.)

 
Toplam blog
: 142
: 1092
Kayıt tarihi
: 27.09.09
 
 

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakülteliyim. Seyahat benim için bir tutku, her fırsatta bir yerlere ka..