Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '12

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Hırvatistan gezi notları

Hırvatistan gezi notları
 

¦Zagreb¦


Bir haftalık gezim boyunca küçük not defterime küçük küçük aldığım notlar…

 

20 eYLÜL salı: Öleceğim heyecandan. 205 numaralı kapıda bekliyorum. Allah’ım hiçbir aksilik çıkmasın. Herşey çok güzel olacak!

-Evet harç pulundan haberim yoktu, polisleri artık daha çok seviyorum.

-Kapılar açılır. Uçak beklenir. Hırvat Erkek Basketbol Takımı tam kadro bu uçakta! Bir kız daha ne ister bu hayatta. Ben diyeyim 10 sen de 20 boylu poslu adam!

-Alessandro ve Öncü ile harika yolculuk! Pasaport kontrolü hiç güzel değil.

-Şuan Hostel Lika’da odamdayım. Carolina çok güleryüzlü ve gerçek Hırvat güzeli. Benim harika ingilizcem ile harika anlaştık. İnanamazsın sular seller gibi konuşuyorum, araya evet, dimi, kadın öyle dedi, diye laflar katıyorum ki bunlarsız ingilizcem çok kötü olurdu :) Şimdi sokak başındaki kiliseye gidiyorum.

-Otobüs terminalini ve tren istasyonunu gördüm. Yol boyunca her yerde grafitiler var ve çok eğlenceliler. odada bir çift ve alman bir kız var, çok tatlılar. Sinir olduğum nokta şudur ki hepsinin sonraki durağı Ljubljana! What a shame!

-Carolina ile harika sohbetlerimiz oluyor. İngilizcemin yetmediği, yetemediği yerdeki olay şu: -Carolina who is that? Ben o sırada kollarımı iki yana açmış, İsa taklidi yapıyorum, tövbe tövbe. ‘Jesus, yes’ Carolina gülme krizinde, bense işte onun annesinin ismi lazım bana diyorum.

21 Eylül: Şimdi çift Ljubljana’ya doğru yola çıkıyor. Öptüm sizi.

-Telefonum yaklaşık 10 saattir şarj oluyor.

-Tatilde okunamayacak kitaplar listesinde bir numara olan ‘Albert Camus- Veba’ ile tatilim-bulutlu tatilim devam ediyor.

-Zagreb’in ünlü kathedralinin içindeyiz. Kocaman, devasal bir şey. Ben kathedralleri ve içinde gezinmeyi çok seviyorum.

-Evet, harika bir Zagreb çantam oldu! Ve likörleri çok sert, hele ki böğürtlenli ve limonlu olan. Ballı liköre bayıldım.

-Çanlar kimin için çalıyor?

-Canlı, kanlı rahibeler gördüm.

-Soğan muzdan pahalı!


-Dolac Bazaar çok eğlenceli.

-Şuan pizzalarımızı yiyoruz, ooa mama miya

-Harika bir tuvalete çok güzel kustum. Bence likörler yüzünden.

-Of profesör! Her kathedralde, kilisede bizi bulmak zorunda mısın?

-Kras! Harika bir dükkan. Çeşit çeşit çikolatalar var, bayıldım.

-Yeniden hosteldeyim, yorgun ve de argın.

-Yurdu özlemiştim, yeniden ranzada ve de üst katında olmak güzel.

-İki tane Alman kız geldi odaya.

-Jamnica Ice Tea-Light tadın çok güzel.

-Yine o çikolata dükkanından frambuazlı jelibon aldım. Sadece frambuaz! Aşığıyım oranın.

-Odaya erkek geldi. Ovv çok sert! O da Alman. Sanırım ömrüm boyunca bir daha bu kadar Almanla tanışmam.

-İngilizce konuşuyorum, ingilizce düşünüyorum ve evet bunu 3 saattir kesintisiz yapıyorum!

-Öznur haklıymış.

-Niye daha önce aklıma gelmemişti ki! Radyoyu ayarladım, Hırvat şarkıları dinliyorum. Saat 21.32. Corina ile etrafı dolaştık, biraz kaybolduk gibi, ama biraz. Sokak başındaki kiliseyi görünce sorun kalmadı.

-Carolina’nın fotoğrafını çektim. Pek çok sevdik birbirimizi. Harika sohbetler yaptık, birazdan yine yanına gideceğim.

-İvo Bovic: bunu unutma.


22 Eylül: Hostelden ayrılmamız lazım ama şuan yataktan çıkmak çok zor.

-Müzeyi gezmek su’dan ucuz.

-Tramvayı beklerken teyze: Sen nerelisin, Portekiz veya İspanyol? I’m Turkish. Ooo yess, Şehrazat :D

-Maksimir Park çok güzelsin.

-Maksimir restaurantta: ‘Salatamı değiştirmek istiyorum, içinde böcek var’. Şakacı garson tabağın içine dinozor koyup getirdi: ‘İşte böcek dediğin buna denir’

-Bir çaya kaç para ödediğimi size hayatta söylemem.

-Evet, tramvay çiş kokuyor. İzban’a bok atanlar bunu görmeli.

-Tramvayda tek bilet sahibi ben ve Corinaydı. Olsun :)

-Akşam yataklı tren ile Split’e yolculuk…

-Tayt modası buraya yeni gelmiş. Geç kaldınız kızlar!

-Zagreb ile ilgili en en en harika şey şu yediğim dondurma! Hayatımda yediğim en güzel dondurma! Sırf bunun için buraya yani Zagreb Slasticarnica’ya gelinir.

-Konsere gidiyoruz.

-Yanda diş ameliyatı var.

-Hotel Esplanade manzaran çok güzel.


-Parası çok olan biri Hotel Palace’de kalmalı.

-Gecenin bi körü koluma kuş sıçtı!


23 Eylül: Splitteyiz. Hatta 3 yıldızlı apartman dairesinden yazıyorum. Eski bir şehir düşünün, yolları daracık, insanlar o yolların kenarlarında cafedeler ki saat daha sabah 9, ve sizin odanız oraya bakıyor! Rüya şehir Old Town’dayım. Çok mutluyum.

-Her gün yeni bir rahibe doğuyor.

-2 tane sincap gördüm. Biri Maksimir’de, biri Marjan’da.

-Hırvat kızları güzel diyenler erkeklerine bakmamış. Cool’uk bir millete bu kadar yakışamaz.

-Günah çıkarma kabinine girdim, korkunç!

-Güney Afrikalı bir grupla tanıştım, çok tatlısınız.

-Şuan balık çorbası içiyorum.

-Buraya gelin ve Marco Polo’da balık yiyin.

-Saray’da konser var!


24 Eylül: Tatilin en güzel yanı, çimenlere yatıp bağıra bağıra Birsen Tezer şarkıları söylemekmiş.

-Konzum bizim Bim gibi. Her yerde.

-Hırvatçada j’ler y diye okunur.

-Bugün denizde bir sürü yelkenli var. Hava sıcak, herkes denizde. Sinir oldum şuan bu duruma.

-Tüm erkekler slip mayo giyiyor. Ovv

-Kaderde Split’te elimi arı sokması da varmış. Umarım annem gibi tüm yüzüm şişmez. Heyecanla bekliyoruz. Marketin içindeyiz ama arı ya! O kadar park bilmem ne dolaştım burda mı buldun beni?

-Burada çayın yanında yarım limon getiriyorlar. Bunu çok sevdim.

-Sallama çayın adı ‘İndiana çay’olmuş. Te Allahım ya.

-Arının soktuğu yere çiçek aromalı krem sürmek de ilginç tabii.

-Bunu izle: Midnight in Paris.

-Bunu iç: Brown tekila with orange.

-Karlovacko şuana kadar içtiğim en güzel bira çünkü limonlu o! Trükiye’de neden yok ya da var da benim mi haberim yok.

-Elimde hiçbir sorun yok, arı sokmasına en büyük ilaç buz’imiş.

-Split’te deniz kenarında oturuyoruz.Çok fazla insan var. Sezon daha kapanmamış. Karşımızda tur gemileri. Biri kalkıyor, biri geliyor. Ah o gemide ben de olsaydım…

-Yarın gece 9’da Zagreb’e dönüyoruz. Old Town’da yaşamak istiyordum ama ben.

-Marketlerde 40 yaş üstü kadınlar çalışıyor, takdir ettim.

-Level 2: İngilizce espri yapmak. Üzerime yok bu konuda.

-Marketin girişinde silahsız girin yazıyor, şaka değil.

-Saray’da müzik dinletisi. Ortada dans eden çocuk da tek eğlencemiz.


25 Eylül: Günaydın. Odayı terk ediyoruz. Keşke daha uzun kalabilseydim burada.

-Cebimde şuanda türk lirası, euro ve kuna var. Ah çok zenginim ki ben!

-Tüm ufak çocuklar sarışın, mavi gözlü. Türkiye’ye adapte olmam zor olacak.

-Split’te hiç Türk’e rastlamadım.

-Arının soktuğu yerde kalbim atıyor.

-Bünyemde çok fazla limon var.

-Dantel satan kadınlar var burda. Aklıma annem geldi, olsa kesin alırdı çeyizime.

-Zagreb’in soğuğuna hazır değilim daha.

-1096 tane fotoğraf çekmişim, yuh!

-Bugünkü menüde pizza var.

-‘Tatlıcıya gidelim, tatlıcıya gidelim’

-Vişneli cheesecake’e bayıldım. Adres ise Creme de la Creme. Split’e dair güzel bir yer.

-Alışveriş merkezinin adı: Prima.

-Hırvatçada da çaya ‘çay’ diyorlar.

-Çantaya torba diyorlar, mesela konuşmalar şöyle: ‘bu torbaya bayıldım’. ‘torbanı almayı unutma’. ‘siyah torbamı mı alayım yoksa mavi torbamı mı?’

-Yeniden Diocletian Palace’dayız. Burda tüm akşam oturabilirim ama taş biraz soğuk.

-Trendeyiz. 6 kişilik kompartımanda Corina gibi interrail yapan 2 kız daha var. Maşallah 5 aydır Avrupa’yı geziyorlarmış. Sonradan yaşlı bir çift geldi, harika bir kadro olduk.

-Tatil yetmiyor, yetmiyor. Keşke 2 hafta olsa, keşke ben de interrail yapsam, keşke bir ay daha zamanım olsa. Neyse ki yeni hedefim hemen iş bulup para biriktirmek.

-İnsan bir kere başka yerleri görünce yerinde durmak istemiyor ya da ben.

-Saat 21.27, hadi tren kalk artık!

-Çuf, çuf gidiyoruz.

-Avrupa’nın bir yerinde tren Split’ten Zagreb’e doğru ilerliyor. İnsan dediğin kuş misali, kaderde ne varsa o. Buraya ne yazıldıysa o. Nasip kısmet bu işler. Nazar etme nolur, çalış senin de olur.


26 eylül: Karlovac Zagreb arası yemyeşil tarlaların içinden geçiyoruz. Zagreb’e çok az kaldı.

-Zagreb bugün sıcacık. İkinci el dükkanda te allam ya diyip çıktım. Trg’e gidiyorum.

-Tramvayın ücretsiz olması ne harika birşey.

-Tüm paramı harcadım, daha doğrusu çikolataya yatırdım. Elimde kalan 1,35 kunayı İstanbul’a gidince sevdiklerime dağıtacağım.

-Uçağımın kaçta olduğunu bilmiyorum.

-Alacalı bir güvercin etrafımda geziniyor.

-Tramvay haritası o kadar renkli ki, deliler her tramvay numarasına başka bir renk vermişler dolanmış durmuş haritada.

-Bugün günlerden Dolac günü.

-We are Turkish Airlines, We are globally yours.

-Şehir isimleri burda banka olmuş. Mesela Adıyaman Bankası, Uşak Bankası gibi. Komik.

-Hoşça kal Zagreb, hoşça kal Split, hoşça kal Hırvatistan! Yeniden başka yolculuklarda görüşmek üzere….


Fatma

 
Toplam blog
: 3
: 679
Kayıt tarihi
: 20.01.12
 
 

Şu an hayattan ne istediğini bilemeyen ama istemek başarmanın yarısıdır öss felsefesini benimsemi..