Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '07

 
Kategori
Arkeoloji
 

Hitit kaya anıtları

Hitit kaya anıtları
 

Hitit kaya anıtları, Hititlerce kutsal sayılan su kaynaklarının ve doğal geçitlerin yakınında bulunan stratejik noktaların çevresinde konumlanmıştır. Hitit kaya anıtları, stilistik ve ikonografik olarak Hitit sanatının diğer örnekleriyle benzerlik içindedir. Buna göre, anıtlarda resmedilen figürlerin yüzleri profilden, gövdeleri cepheden, bacak kısımları ise yine profilden resmedilmiştir. Hititler tarafından kullanılan bu tasvir ediş biçimi, kesinlikle onların sanatsal beceriksizliklerinden değil, sanatsal bir biçem olarak bunu benimsemelerinden ileri geliyordu.

Hitit kaya anıtlarında genellikle Tanrılar, Hitit büyük kralları ve yerel krallar tasvir edilirdi ve yazı olarakta Luvi hiyeroglif yazısı kullanılırdı. Hititlerin halka dönük tüm anıtlarında ve mühürler üzerinde kullandıkları Luvi hiyeroglif yazısı, bazı kaynaklarda Hitit hiyeroglif yazısı olarakta geçmektedir, fakat söz konusu yazının Hititçe gibi bir Hint-Avrupa dili olan ve Hitit çağında Batı ve Güneybatı Anadolu’da kullanılan Luvi dilini ifade etmek için kullanıldığının kesin olarak anlaşılması, yeni tarihli bilimsel yayınlarda ekseriyetle Luvi hiyeroglif yazısı tanımının tercih edilmesine neden olmuştur ve doğrusuda budur. Hitit coğrafyasındaki tüm kaya anıtlarında Luvi hiyeroglif yazısının kullanılmış olması halkın büyük çoğunluğunun Luvi kökenli olmasa da Luvice bildiğini ve anladığını gösteriyor olabilir. Hititlerin resmi yazışmalarında ve krali kayıtlarda kullandıkları çivi yazısı ise Hitit dilini ifade etmek için kullanılıyordu.

Hitit kaya anıtlarında resmedilen figürler, Hitit sanatının stilistik özelliklerine uygun olarak tasvir edilmişlerdir: Erkekler genelde kısa tünik, ters huni biçimli sivri bir başlık ve çarık biçimli ayakkabı giymiş olarak; kadınlar ise uzun manto biçimli giysi, başlarında yüksek bir başlık ve yine Hitit tarzında çarık biçimli ayakkabılarla resmedilmişlerdir. Hitit krallarının bazen rahip kıyafeti olan uzun giysi ve takke biçimli başlıkla resmedildikleri de görülmektedir. Erkek figürleri sakallı ama bıyıksız ve halka biçimli küpeleriyle gösterilirken, kadın figürleri de aynı erkekler gibi halka biçimli küpe takmış olarak resmedilirlerdi. Büyük krallar yani Hitit İmparatorları, sanat eserlerinde kraliyet simgesi olan ucu kıvrık bastonlarıyla birlikte betimlenirlerdi. Türkiye’nin ilk hititologu Ord. Prof. Dr. Sedat Alp tarafından Hititçesinin “kalmuş” olduğu tespit edilen ve bazı yayınlarda lituus olarakta geçen bu ucu kıvrık asayı sadece Hitit büyük kralları taşıyabiliyordu. Tanrılar ve öldükten sonra Tanrılaştığına inanılan ölmüş Hitit kralları sanat eserlerinde boynuzlu başlıkla resmediliyorlardı. Sadece Hititlerde değil, tüm eski Yakındoğu dünyasında Tanrısallık belirtisi olan boynuzlu başlık kullanılırdı. Başlıktaki boynuzların sayısı, ilgili Tanrı’nın önem derecesine göre azalır ya da çoğalırdı. Başlıktaki boynuzların miktarı ne kadar çok ise, başlığı takan Tanrı’da o kadar büyük bir Tanrı demekti.

Hepsi de Hitit İmparatorluk dönemine (M.Ö. 1380-1200/1180) tarihlenen Hitit kaya anıtlarının en eskisi Adana’nın doğusunda, Seyhan nehri kıyısındaki Sirkeli höyüğü’nün eteklerinde yer alan Sirkeli kaya anıtıydı. Bu anıtın üzerinde Hitit kralı II. Muwatalli; uzun elbise, takke biçiminde başlık ve ucu yukarı kıvrık çarık biçimli ayakkabıdan oluşan rahip kıyafetiyle betimlenmişti. Bu arada yeri gelmişken Hitit krallarının yöneticiliklerinin yanısıra ülkenin baş rahibi sayıldıklarını ve bundan dolayı bazen sanat eserlerinde rahip kıyafetiyle betimlendiklerini yeniden ifade etmek isterim.

Hitit stilindeki kaya anıtlarının en batıda bulunanı ise İzmir’in Kemalpaşa ilçesi yakınlarında yer alan Karabel anıtıdır. Batı Anadolu’yu iç bölgelere bağlayan önemli bir dağ geçidi olan Karabel’e yapılan bu anıtta, Batı Anadolu’daki yerel bir ülkenin beyi betimlenmiştir. Anadolu yani Luvi hiyeroglif yazısı konusunda uzman bir Hititolog olan David Hawkins Karabel anıtının üzerindeki hiyeroglif yazılarını okumuş ve anıtta betimlenen kişinin Mira ülkesi kralı Tarkasnava olduğunu ortaya koymuştur. David Hawkins, Karabel anıtının Batı Anadolu’da yer alan ve Hitit egemenliği altında bulunan devletlerden Mira ve Şeha Nehri ülkeleri arasındaki sınırı belirlediğini önermektedir. Karabel anıtında resmedilmiş yerel kral Tarkasnava, tamamiyle Hitit stilinde resmedilmiştir: Üzerinde kısa tünik biçimli bir giysi, yüksek bir başlık ve Hitit tarzında çarık biçimli ayakkabılar bulunmaktadır. Karabel anıtının üzerindeki hiyerogliflerin henüz yeni çözülmüş olmasına karşın söz konusu anıtın varlığı çok eski çağlardan beri bilinmekteydi: Tarihin babası olarak kabul edilen Halikarnaslı Herodot bile dokuz kitaptan oluşan Historia isimli eserinde Karabel anıtından söz etmiş ancak üzerindeki yazıları okuyamadığı için anıttaki figürün Mısır firavunu Sesostris olduğunu zannetmiştir. Aslında Herodot’un yaşadığı çağda Hititlerin çoktan isimleri unutulmuş bir halk olduğunu göz önüne alacak olursak onun anıtın gerçek öyküsünü anlatmasını beklemenin imkansızlığı da ortaya çıkmış olur.

Manisa’nın yedi kilometre kadar güneydoğusunda, Manisa-Turgutlu karayolu üzerinde yer alan Akpınar kaya anıtı da Hitit çağından kalmış, Hitit stilindeki kaya anıtlarından biridir. Büyük bir kaya nişinin içine yapılmış olan bu anıtta, Annadolu’da neolitik çağdan itibaren yoğun bir biçimde tapınım gören Ana Tanrıça resmedilmiştir. Bir su kaynağının üzerindeki kayalık alanda bulunan Akpınar kaya anıtının yarıda bırakılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Hititlerce kutsal sayılan su kaynaklarının yakınında bulunan Hitit kaya anıtlarının en önemlisi Eflatunpınar kaya anıtıdır. Konya’daki Beyşehir gölünün doğu kıyısında yer alan Eflatunpınar anıtı, onaltı adet dikdörtgen şeklindeki kaya parçasından oluşmuş ve kaya yüzeyleri çeşitli kabartmalarla bezenmiştir. Anıtın üst kısmında Güneş Tanrısı Şamaş’ı simgeleyen kanatlı güneş kursu bulunmaktadır. Hititler’de aynı zamanda kraliyet simgesi olarakta kullanılan kanatlı güneş kursunun Eflatunpınar anıtında Güneş Tanrısını simgelemek için kullanıldığını düşünmemin nedeni; söz konusu simgenin boğa adamlar (baş kısmı boğa vücudu insan biçiminde olan mitolojik yaratıklar) tarafından taşınıyor olmasıdır. Zira boğa adamlar Yakındoğu mitolojilerinde Güneş Tanrısının hizmetkarları olarak geçmektedirler. Doğa koşulları neticesinde büyük oranda tahrip olan Eflatunpınar kaya anıtının alt kısmında ise Tanrı ve Tanrıça oldukları düşünülen figürler yer almaktadır.

Yine Konya’nın Beyşehir ilçesi yakınında bulunan Fasıllar anıtı, Hitit kaya anıtlarının en güzel örneklerinden birini oluşturmaktadır. Tek bir blok üzerine oyulmuş olan bu taşınabilir stelde, küçük bir dağ Tanrısının üzerine basmış durumda ayakta duran bir Tanrı figürü görülmektedir.

Konya’nın onaltı kilometre güneyindeki Hatip beldesinde bulunan Hatip kaya anıtında, üzerindeki hiyeroglif yazılarından anlaşıldığı kadarıyla Kral II. Muwatalli’nin oğlu Kurunta betimlenmiştir. Bir tatlı su kaynağının üzerinde yer alan anıtta Kurunta; kısa tünik, huni biçimli siviri başlık ve Hitit stilindeki çarıklarla betimlenmiştir. Hatip anıtında Kurunta’dan “Büyük Kral Kurunta” diye söz edilmesi bu anıtın Kurunta’nın bir darbeyle Hitit tahtını ele geçirdiği dönemde yaptırılmış olduğunu göstermektedir.

Ilgın’ın 19 kilometrre kuzeydoğusunda, Yalburt’ta yapay bir havuz bulunmaktadır. Havuzu çevreleyen hiyeroglifli taş bloklardan Yalburt’taki bu anıtın kral IV. Tuthaliya döneminde yaptırılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Ankara’nın 60 kilometre güneybatısındaki Gavurkale’de de Hitit döneminde yapılmış bir kaya anıtı bulunmaktadır. Kayalık bir yüzeye oyulmuş anıtın üzerinde, oturan bir Tanrıça’ya doğru ilerleyen iki erkek figürü bulunmaktadır. Erkeklerin Tanrılara ve öldükten sonra Tanrılaşan Hitit krallarına özgü boynuzlu başlıkla betimlenmiş olmaları onların Tanrılaşan iki Hitit kralının suretleri olduğunu düşündürmektedir. Kabartmaların bulunduğu kayalığın üzerinde yer alan ve günümüze sadece temelleri ulaşabilmiş olan yapı kyklop tarzı taşlarla yapılmıştır. Söz konusu yapı, altında bulunan kabartmalarında etkisiyle “Hitit kral mezarı” olarak tanımlanmışsa da bu konuda kesin bir yargıya varılamamıştır.

Kayseri’nin 70 kilometre kadar güneyindeki Fraktin’de bulunan Fraktin kaya anıtında; Hitit kralı III. Hattuşili ve eşi Kraliçe Puduhepa, Tanrılara sıvı sunu yani libasyon yaparken görülür. İki kısımdan oluşan Fraktin anıtının sol kısmında Kral III. Hattuşili, karşısında bulunan baş Tanrı ve gök Tanrısı Teşup’a sıvı sunu sunarken resmedilmiştir. Sağ kısımda ise Kizzuwatnalı Hitit kraliçesi Puduhepa, karşısında oturan baş Tanrıça Hepat’a libasyon yapmaktadır.

Kayseri’nin Develi ilçesine bağlı Bakırdağ beldesi yakınlarında bulunan Taşçı anıtı da III. Hattuşili dönemine tarihlenmektedir. Burada yüzer metre aralıkla yapılmış iki anıt yer almaktadır. Doğa koşulları sebebiyle fazlaca aşınmış bulunan anıtlardan ilkinde sağa yönelmiş üç tane figür bulunmaktadır. Anıtın sol kısmında ise “ Büyük Kral Hattuşili, Büyük Kral , Kahraman” kelimeleri okunabilmektedir. İkinci anıtta ise dua eder vaziyette betimlenmiş tek bir figür bulunmaktadır.

Kayseri’nin İmamkulu köyünde yer alan İmamkulu anıtında ise, Hititlerce tapınılan çeşitli Tanrılar gösterilmiştir. En üstte Fırtına Tanrısı Teşup, Şerri ve Hurri isimli boğalarının çektiği bir arabanın içinde elinde topuzuyla görülmektedir. Fırtına Tanrısının arabası, başları öne eğik duran Dağ Tanrıları tarafından taşınmakta, Dağ Tanrıları ise boğa adamların elleri üzerinde durmaktadır. Arabanın sağında, stilize edilmiş bir ağaç üzerinde bir Tanrıça yer almaktadır. Anıtın üzerinde yer alan yazıttan, İmamkulu kabartmasının yerel bir kral tarafından yaptırılmış olduğu anlaşılmaktadır.

Hitit sanatının günümüze ulaşabilmiş en güzel örnekleri arasında yer alan Hitit kaya anıtları, önemli geçitlerin ve su kaynaklarının yakınında konumlandırılmışlardır. Gerek üzerlerindeki hiyeroglif yazıtları, gerekse resmedilen kompozisyonlar açısından Hitit dini, kültürü ve yaşam biçimini yansıtan önemli eserlerdir. Hititlerden günümüze bin yılları aşarak ulaşan bu eşsiz eserlerin Anadolu’da put denilerek tüfekli atış talimlerinin hedefi haline getirilmesi ise arkeoloji, kültür ve sanata verdiğimiz önemi(!) göstermesi açısından dikkate değerdir.

Blog Resim : Kayseri'deki İmamkulu kaya anıtı.

 
Toplam blog
: 130
: 5076
Kayıt tarihi
: 08.08.06
 
 

Ege Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümü mezunuyum. Şu anda Marmara Üniversitesi ..