Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '18

 
Kategori
Eğitim
 

Hızlanan Dünyada Eğitimi Tavsamak

Hızlanan Dünyada Eğitimi Tavsamak
 

Çizim: Yücel Evren


Yedi yaşıma kadar köydeydim. İmranlıya 30 kilometre mesafede 1800 rakımlı bir dağ köyünde. Bir dağ köyü. Gerçek bir dağ köyü. Köyümüz Ankara’nın kayak merkezi Elmadağ’dan 200 metre daha yüksekti. Kış 8 ay. Kalan 4 ayda o rakımda, o eğimde üç karış büyüklükte tarlalarda ne ekilir biçilir, o coğrafyada ne kadar hayvancılık yapılabilirse onlarla geçinilebilen bir köy…

7 Yaşıma kadar köyden çıkmamıştım. Yazın birkaç gez gördüğümüz traktörden başka medeniyete dair hiçbir şey görmemiştim. Ha, pardon, bir pilli radyo ve bir de evlerin pencerelerindeki camları unutuyordum… Başka da uygarlığa dair bir şey yoktu. Vardıysa da biz görmüyorduk. Bizim haberimiz yoktu.

Varmış zaten. Otomobil, elektrik, nükleer bomba filan da mevcutmuş.  Son yüz yılda filan icat olunmuş, bayağı da yaygınlaşmış. Sonra öğrendik.

Köyü kurt basardı. Kışın, kurt korkusundan dışarı çıkılmazdı.

Radyoyu ve camı çık, Hititler nasıl yaşıyorduysa, öyleydik. Abartı yok. Toprak damlı kerpiç evlerimizde bir inek, bir eşek, birkaç koyun, keçi, bir kedi… Ta sonra kadastro geçince gördük ki, tarlalarımızın toplamı 11 dönümmüş… Buydu bütün zenginliğimiz.

Babamın muhtarlığında köye okul yaptırılmış. Eğitim “beşten çıkınca”ya kadardı.

Sonra gurbet…

Yazın büyük şehirlerin inşaatlarında çalışılıp sonbaharda dönülürmüş. Bu gurbetçiliklerinden birinde babam bir iş ayarlamış, Ankara’ya taşındık, okula orada başladım.

Sonra televizyonla tanıştık. 5 – 6 sene sonra filan.

O ara okumanın önemi öğretildi biz çocuklara. Kurtuluş orada dendi. İkna ettiler, zorladılar, ortaokulu, liseyi bitirdik…

Renkli televizyon, evlerde telefon günlerine varmıştık.

Üniversiteye kaydolduk. Efsane hocalarımız vardı. Mümtaz Soysal’lar, Nami Çağan’lar, Oral Sander’ler, Şükrü Sina Gürel’ler…

Diploma sahibi olduk. İş güç, makam mevki, para pul… sahibi olduk. Marka elbiseler giydik, lüks restoranları, otelleri gördük.

O güne kadar sadece seslerini duyar, ardlarında beyaz bir çizgi bırakarak ufkun bir ucundan diğerine gidişlerini seyrederdik gökyüzünde, artık uçaklarla seyehat eder olduk.

Bilgisayar kullanmayı öğrendik.

Cep telefonlarıyla tanıştık.

Başlangıçta ilkellerdi. Çok kısa sürede büyüyüp renklendiler. Önceleri sadece telefon rehberi ve hesap makinesi taşıma ihtiyacını ortadan kaldırmışlardı, sonra fotoğraf makinesi, film çekme makinesi, televizyon, gazete, elektronik posta, internet bankacılığı, görüntülü görüşme, yazışma, dünyaya yayın yapma, dünyayı izleme olanağı veren bir acayip alet oldu.

1970 senesinde, Hititler çağından çıkıp Ankara’ya geldim, yarım asır bile olmadı, belki tunç devrinden bugün şu an adını anımsayamadığım bir küresel dünya çağına, bir ileri teknoloji çağına girdik.

Önceleri biraz yavaş gibiydi. Her geçen gün hızlandı, Gelişmeler baş döndürücüydü.

İnsanlık tarihi boyunca bizim kuşak insanlarının tanıklık ettiği gelişmelerin başlangıç ve şu an varmış olduğu yer arasındaki mesafenin uzunluğuna başka hiçbir kuşak insan tanıklık etmemiştir. Selçuklular dönemi insanlarıyla Osmanlı’nın son yüzyılındaki insanların, yani aralarında belki onlarca kuşak, belki bin yıl zaman bulunan insanların hepsi aynı yaşam biçimine sahiptiler.

Biz ise bir ömre binlerce yıllık gelişme seyrinin başından sonunu sığdırdık. Şimdi çok olağan sayıyoruz da,  son çeyrek asır içinde sahip olduklarımızı ondan çeyrek asır daha önce rüyalarımızda dahi görme olanağımız yoktu.

Gelişmeler korkunç hızlı..

Ve tüm bunları başkaları üretmiş, biz satın aldık.

Tüm bunları üreten o başkaları bu işleri eğitime verdikleri önem sayesinde başarmışlar. Onlar üreten, satan olmuşlar.

Amerikalılar, Almanlar, Japonlar, İngilizler… bugün Çinliler, Hintliler… Bu başarılara eğitime önem vererek ulaşmışlar.

Biz öyle yapamamışız.

Aramızda hep mesafe varmış. Kapatamamışız. Bu nedenle yetişememişiz onlara.

Ve bugün, yani son çeyrek asırdır gördüğümüz üzere zaman artık bundan çeyrek asır, yarım asır filan öncesine kıyasla çok daha hızlı akıyor. Dünya çok kısa sürede çok daha büyük değişim ve dönüşüm geçiriyor.

Dün treni, uçağı, otomobili icat edip üretmeye başlayanların gerisindeydik, bugün interneti, akıllı telefonları, sürücüsüz araçları yapanların gerisinde kalmışız.

Yarına dair ne söyleyebiliriz?

El alemin neyle meşgul olduğunu, eğitimlerinin temeline hangi bakış açılarını yerleştirip aramızdaki mesafeyi açmaya devam ettiklerini görebiliyor muyuz?

Bizim eğitim önceliklerimiz, sistemimiz, konularımız neler, o, her alanda bizden önde olanlarınkiler neler? Bakıyor muyuz?

Okullarımızda neler okutuyoruz? O okutulan şeylerle geleceğin o robotlar, yapay zekalar, 3 boyutlu yazıcılar çağında biz nerelerde olacağız, farkında mıyız?

Eğitim diyorum, eğitim!

Biz neredeyiz, el alem nerelerde? Nereye doğru gidiyoruz, başkaları daha şimdiden nerelere varmış?

Okullarımıza, ortaokullara, liselere, müfredata, ders konularına bir dönüp bakalım… Ahiretimizi kurtarmak tamam, iyi de, bu dünyanın geleceğindeki yerimizi kaybetmek üzere olduğumuzun farkında mıyız?

Ve zaman artık çok hızlı akıyor…

 

Kenan IŞIK

 

 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..