Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hızlı işleyen yavaş geçen zamanlar...

Hızlı işleyen yavaş geçen zamanlar...
 

Bugün hızlı işleyen yavaş geçen zamanın içinden ayrıldım. Ani bir kararla indim dolmuştan ve yaşamın hızlı akıp kalabalık içinde yokolduğu caddeye yöneldim. Yüzümde farklı bir yansıma ile karıştım içlerine.Sanki ilk defa görüyormuş gibii baktım herşeye. Ellerinde meşaleler ile tramvayın yanında ilerleyen Fenerbahçeliler, Japon turistlerin  çiçekli eşarp ile ilerleyen rehberi ve yeşil pembe saçlı pankçılar herkes ve herşey yabanıl bir ortamdan gelmiş gibi hissettirdi kendimi. Öyle yavaş yavaş yürüdüm zamanı siler gibi sessizce. Her gün başka bir acının ve başka bir endişenin paylaşıldığı o kattaki yüzleri silmek istercesine gözlerimden gördüklerimi temizliyordum kendimce.Oysa ne tramvayın sesi, ne fenerbahçelilerin sloganları ne de başka bir şey duymuyordu kulaklarım; sanki kapanmış gibiydi. Ege bebeğin ayak seslerini duyuyordum. Henüz yeni yürümeye başlamış ayakların yerdeki sürtünme sesi geliyordu kulaklarıma. Yürüdükçe annesine bakıp gülen yüzü  gözlerimin önünde ve sonra bir çığlığın geceyi ikiye bölmesi.  Nil bebeğin yeşil gözleri, uzatıp ellerimi yakalayan minnacık ellerini hissediyordum elimdeki kirli poşetini taşırken.Dördüncü gecesi bugün yoğun bakımda geçirdiği. Zamanın insanları yediği dördüncü gün.  Zamanı silmek isterken zamanın beni sımsıkı yakaladığını hissediyordum enikonu.

Öyle amaçsız öyle hiç gibi yürüdüm eve dönerken. Gözlerim baktığı ve görmediği bir dünyanın kapısını aralamaya çalıştı biraz da. Oysa haftalardır başka bir kapının ardında soluk alışının ritmini nerdeyse ezberlediğim yatıyor. Uykuma uykusu eş olan, tıkansa yerimden hopladığım. Zaman hırsızlığı yapıyorum geceleri, pencereden görünen benim yıldızın yavaş yavaş kayboluşunu izliyorum. Rüzgarın camları yalayıp geçen hırçın sesini dinliyorum. Yemek saatlerini ezberlemiş martıların, güvercinlerin gelişini gidişini düşünüyorum. Ambulansların siren sesleriyle kesilen zamanı birleştirmeye çalışıyorum: Yorgun ayakların katlar arasında telaşlı yürüyüşlerini, ağlayan bebekleri, inleyenleri.  Hızlı işleyen yavaş geçen zamanların ne anlama geldiğini biliyorum. Bekliyorum... (30 Eylül 2012)

Bugün bir boşluk sardı içimi. Ve de bir korku..Kayıp zamanlar yaşıyoruz birlikte. Karanlık düşler örülüyor gün ortası pencerende. Akrep ve yelkovan sanki kalbimde yola devam etmekte. Evdeyim, tek pencereli odadan görünen o yıldızı arıyor gözlerim...(1 Ekim 2012)

4 Ekim 2012 zaman durdu... Çok zaman geçmedi üstünden. Sanki dün gibi. Şimdi yazıp da kimseyle paylaşmadığım notlar içinde, yeniden acı anılar. Yanında yaşanmış güzellikler saklayan zamanı çağırıyorum. Saklandığı yerden çıkan güzel anılar dökülüyor eteklerime gözlerimden... (17 Kasım 2012)

 
Toplam blog
: 38
: 1200
Kayıt tarihi
: 05.01.07
 
 

Belki de yazacak çok şeyim olmadığından üye olup sonra bıraktığım bu blog sevdasına yeniden başla..