Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '16

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Homo-Sapiens'in cehaleti

Homo-Sapiens'in cehaleti
 

İnsanın evrimi


Günümüzden 200 bin yıl önce Afrika’da ortaya çıkan...

50 bin yıl önce modern insan davranışları gösteren...

Dik durma, soyut düşünme, konuşma becerisine sahip olan...

Tüm bunları yapmasına izin veren gelişkin bir beyne sahip olan...

Bugünün dünyaya hakim insanı “Homo-Sapiens”; yani “bilen adam”.

 “Lucy” adı verilen insanın ilk atası olan maymundan bugüne dek evrimimiz tam 3,5 milyon yıl sürmüş. Ve bu evrim Homo-Sapiens’in bir alt türü olan Cro-Magnon adamı, ona soyut düşünme, konuşma, öğrenme ve karar almak konusunda fark yaratan beyindeki pre-frontal korteksinin daha da gelişmesiyle bizleri bugünün insanına meydan vermiş.

Sakın bugünün modern teknolojisine bakıp da kendimizi Antik Mısırlılardan daha zeki sanmayalım...

Sakın avcı-toplayıcı ilkel toplulukları bilişsel açıdan bizden daha geride sanmayalım...

Sakın Orta Çağ toplumlarını her ne kadar dogma ve taassup altında kıvrandıkları zamanlara bakarak bizlerden geri olduklarını düşünmeyelim.

Sakın Cortes’in İspanya adına işgal ettiği ve vahşiler diye tabir ettiği binlerce yıllık kadim geçmişi olan eski Güney Amerika yerlilerini bizlerden kültür olarak geride zannetmeyelim...

Heyhat!

Maalesef günümüz biliminsanları bizlerden önceki toplulukları basit ve ilkel diye tanımlama gafletine düşüyorlar.

Bu kadim toplumların hiçbiri ve bizden binlerce yıl önceki insanlar zeka anlamında bizlerden geride değil ve hatta bizlere denk. Bugün tek farkımız inanç, bilim ve felsefenin ekseninde gelişmiş olan binlerce yıllık bir insanlık mirası ve kültürüne ve daha gelişmiş bir teknolojiye sahip olmamız. Ancak bu bile bir tek Dünya Savaşı ile ortadan kaybolabilir.

“HOMO-SAPIENS” yani “BİLEN ADAM” hakikaten ne biliyor?

13,9 milyar yıllık evrende...

4,5 milyar yaşında bir gezegende...

6000 yıllık bilinen bir bilimsel geçmişe sahibiz. 

Evet...

6000 yıl çok uzun ama bir durun ve düşünün dostlar; Bilen Adam ne biliyor?

Tasavvuf’ta bir velinin güzel bir sözü vardır. Der ki “insanı hayvandan ayıran, edeptir

Bizler uzun bir zaman önce evrim denen mucize sayesinde hayvandan ayrıldıysak ve bilen insan diye tanımlanacak yeni bir insan ırkının üyeleriysek... Peki o zaman “Homo-sapiens”in edebi bugün nerede?

Nerede adap, edeb ve ahlakı o “bilen adam”ın?

Hayvan denen Allah’ın mahlukatı yaşam mücadelesini bir besin zinciri içinde her an av ve avcı olabildiği bir ortamda sürdürüyordu. İnsanın avcı-toplayıcı kabileler halinde organize olmasıyla birlikte, bilen adam artık yavaş yavaş kendisini doğanın tehlikelerinden ve risklerinde ayırarak kendisine ve içinde bulunduğu topluluğa daha güvenli bir ortam sunabilmiş. İşte bu yeni dönem ile sırasıyla şehirler, şehir devletleri, eyaletler, ülkeler ve imparatorluklar gelişip serpilmiş.

Ancak bu büyüme eskiden salt yaşam mücadelesi veren ve doğanın zorlu koşullarında ayakta kalmaya çalışan homo-sapiens’in “güç” denen o gizemli şeyle tanıştırdı.

Birden fazla insanın olduğu her yerde liderlik vardır. Bu yüzden, ilk toplumlar her zaman Darwin’in “survival-of the fittest” yani “en iyi uyum sağlayanın hayatta kalması” evrim ilkesi gereği fiziken ve aklen güçlü olanların yönettiği topluluklar oldu. Ancak o zamanlarda bile yaşlılar hayat bilgeliğini gençlere aktarmak ve genç yöneticilerin kararlarını adalet ve erdemler ışığında sağlamak adına yönetimde yer alırlardı. Ancak topluluklar büyüdükçe bu yaşlı bilgelik de yok oldu gitti. Yerini güç ve iktidar için savaşan “kendini bilmeyen” bir insan çıktı.

Homo-sapiens “bilen adam” olarak tanımlansa da artık fazlaca data bilmekten, kibrinden ve güç zehirlenmesinden dolayı, haddini bilmemekten dolayı artık belki de başka bir isim ile tanımlanmalı artık.

Evet. İnsan artık eskisi zamanlara göre çok daha fazla şey biliyor Dünya, insan bedeni ve evren hakkında. Hatta son 60 yıldır X-Y-Z kuşakları gösteriyor ki, yeni nesiller bu bilgi çağında dış uyaranların artması sonucu nörolojik, psikolojik ve kültürel olarak 1950’ler ve öncesi nesillerden çok daha ileride. Ama bu sefer yeni nesillerde değerler eksik. Çok veri bilmekten ve ahlaki sistemlerin çökmesinden dolayı adap, edeb eksik. Ama kibir hat safhada.

Son 20 yıldır Dünyamızda yaşanan tüm ekonomik krizler ahlak krizleridir. Gücün merkezinde bulunan insanların cennetteki tuğba ağacı gibi tevazuuyla eğilecekleri ve iyi, güzel, doğru için çalışacaklarına, kendi ellerindeki gücü kendi hırs ve açgözlülükleri için adalet ve ahlaktan yoksun bir şekilde kullanmaları sonucu krizler ortaya çıkmışlardır. Sahnenin perde arkasında olan budur aslında.

Bilen adam artık daha çok dataya ve bilgiye sahip ama artık kendini unuttu. Kendini bilmiyor. Evreni biliyor ama İlahi Düzen’i ve Allah’ı bilmiyor. Her şeyi bildiğini sanıyor ama bir nefes sonra ne olacağını bilmiyor.

Bugün Endonezya’da 18 bin psikolojik sorunu olan insan zincirlenerek hapis edildikleri ortamlarda sözde tedavi ediliyorlar...

Yakın zaman önce Pakistan’daki depremde anne babaları ölen çocukların bazı batı ülkelerine köle işçi çocuk olarak satıldıkları henüz yeni kanıtlandı...

Sadece yağ ve başka şeyleri elde etmek için her yıl binlerce balinayı katlediyoruz...

Dünya henüz Ruanda felaketini unutmadı. Milyonlarca suçsuz insan gereksiz yere dünyanın gözleri önünde öldü gitti...

Bilen adamın bunca bilgi ve teknolojisine, sanatına, felsefesine rağmen ne bildiğinin çok fazla örneği var.

Çözüm Hermes Trismegistus’un “aşağısı yukarısı gibidir, yukarısı aşağısı gibidir” sözüyle binlerce yıl önce işaret ettiği gibi, Delphi Tapınağı girişinde “kendini bil” ile altı 2500 yıl öncesinden çizildiği gibi, Kur’an-ı Kerim’de “kendini bilen Rabbini bilir” ve “yere, göğe sığmam, ama mümin kulumun kalbine sığarım” diye 1400 sene önce yazıldığı gibi, insanın kendi kalbinde saklı. Çözüm egosunun kiri ve pası ile kaplı gönlünün sesi olan ruhunun yansıması olan vicdanında saklı. Yeter ki, kendine AYNA tutsun, aynada gördüğü resimdeki eksiklerini kabul edip, eksiklerinden arınsın. O zaman 65 bin yıl önceki insanı aşabilir.

Tasavvuf’ta Hz.İnsan diye bir tabir vardır ki. Buna göre her insan insan olarak doğsa da, belli bir bilinç mertebesine gelene dek insan değildir. Ne zamanki,  olanı olduğu gibi kabul eder, her an Allah’ın huzurundaymışcasına davranabilir, işte o zaman nurun önünde hiç gölgesi kalmaz ve insan olur.

Homo-sapiens önce kendini bilsin ki, ismini hak etsin. Böylece BEN’den BİZ’e geçebilir.

Sevgiler,

Kenan

 

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

https://instagram.com/naacel/

http://naacel.blogspot.co.uk/

http://www.felsefetasi.org/author/kenan-kolday

 

İLİŞKİLİ YAZILARIM

Hazreti İnsanhttp://blog.milliyet.com.tr/hazreti-insan/Blog/?BlogNo=508313

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..