Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '10

 
Kategori
Deneme
 

Hoşgeldin

Bir martının uçuşunu seyrettim dün akşam.

Ak köpükler, salına salına dalgaların arasında maviliklerin kucağında yatağa girmeye hazırlanan ve beyaz geceliği omuzlarından düşmüş sevgili gibi uykuya hazırlanıyordu. Açık güvertede üzeri branda ile örtülmüş kayık ve onu tavana bağlayan halatlar arkasında ufuk çizgisinde masaldan fırlamış gibi duran silueti izliyordum.

Sarayburnu açıklarında Kadıköy vapurunda akşamsefası zamanıydı, yoğun bir iş gününün ardında.

Bir martının uçuşunu seyrettim dün akşam.

Karaköy sırtlarında Galata Kulesi’nin ardında batmayı düşünen güneş, köprüdeki oltacıya, Yenicamii önündeki yemci teyzeye, Sarayburnu ardında Gülhane sırtlarında çamların altına, Kızkulesi izleyen aşıklara kağıt helva satan adama, sahile ağır ağır yaklaşan Harem_Sirkeci arabalı vapurunda ki 87 Doğan’ın ön camına, Kızkulesi’nin ardından “ahh neydi o günler” diye iç çeken Nezahat Teyzenin hafiften üşüyen ellerine ve eski aşkına titreyen kalbine, Kadıköy’de mendireğin ucunda taklit ayakkabıları ile kayalara yaslanan, yanında uzun, dar, siyah eteğini giymiş kırmızı tülbentini bağlamış konfeksiyoncu sevgilisi ile varoş delikanlısına kırmızılı sarılı ışıklarını gönderiyordu. Güneş, Karaköy önlerinde denize değiyor, dalgaların üzerinden alev alev yanan kızıl saçlarını kaçamak bakışlarına örtmüş, çıplak bedeninin beyazlığından süzülen ipeksi pırıltıları ile yatağıma yanıma süzülmeye hazırlanan sevgili gibi kızıllı sarılı ışıkları ile gözümü alıyordu.

Sarayburnu açıklarında Kadıköy vapurunda akşamsefası zamanıydı, yoğun bir iş gününün ardında.

Bir martının uçuşunu seyrettim dün akşam.

Dağlarımda uzaklarda vadi derinliklerinde batan güneş aşağılarda artık çok uzaklarda görebildiğim yeşilliğinin üzerinde yavaş yavaş karanlığın saatlerini ilan ediyordu. Esen rüzgar yeşil kokunu getirdi, kayaların arasında artık zamanını ilan eden soğuğun teslim aldığı ve kızarmaya başlayan burnuma. Çadırımın yanında az önce kaynattığım suya demlenmiş çayımı yudumlayarak Emli Vadisini Vali Konağında seyreder gibi yada Dilberdüzü sırtlarında Olgunlar vadisini izler gibi dağlarım aklıma geldi esen rüzgarda. Denizi yalayan esintiler, kaçmayan bakışlarının davetkar ışıltısıyla yatağımda kucakladığım bedeninden süzülen yeşil gözlerinin kokusu gibi, ılık ılık dokunan nefesinle daha da alevlenen dudaklarımın üşüten sıcaklığı gibi yüzüme vuruyordu.

Sarayburnu açıklarında Kadıköy vapurunda akşamsefası zamanıydı, yoğun bir iş gününün ardında.

Bir martının uçuşunu seyrettim dün akşam. İstanbul semalarından dağlarıma giden …

Hoş geldin Dağlarımın Martısı,

Hoş geldin İstanbul Dağcılık …

 
Toplam blog
: 17
: 869
Kayıt tarihi
: 24.07.08
 
 

Dağların doruklarında geven otlarının dikenlerinde, Tepelerin arasında sıkışan ovalara sarka..