Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '13

 
Kategori
Felsefe
 

Hukuk

Hukuk, toplumun genel menfaatini veya fertlerin ve toplumun ortak iyiliğini sağlamak maksadıyla konulan ve kamu gücüyle desteklenen kaide, hak ve kanunların bütünüdür. Daha yaygın bir tanımıyla hukuk, adalete yönelmiş toplumsal yaşama düzenidir.

Hakim ismiyle bilinen hak adalet kavramını düzenleyen hukuk, insan hayatında çok önemli bir sistemdir. Sistemin düzenli ve doğru çalışması süreklilik için gereklidir. Hiçbir zaman insanoğlunu Hukuk Sistemini tam  olarak uygulayamamıştır. Bunun nedeni değişik akıl sahiplerinin ortak akıl oluşturamamış olmalarıdır.

Bazı üst düzey yöneticiler ortaklaşa bir araya gelerek tecrübelerinin sonucu bazı yararlı sistemler dizisi oluştursalar da, meydana getirilen kanunlar bütünü dünyanın ve düzenin tekamülü yüzünden kullanılamaz olmuşlardır.

Her toplumda  taleplere göre ihtiyaçlara  göre çeşitli kanunlar yapılmıştır. Bir müddet sonra yetersiz kaldığını fark eden insanlar bu kanunları değiştirmiştir. Kanunların meydana getirilmesinde ve uygulanmasında herkes kendini haklı görürse acaba kim haksız olur? Bunun bir ölçüsü var mıdır? Herkes varoluş amacına göre bakış açıları sergiliyor... Bu durumda birini haksız görmek diğerine zulümdür. “Herkes varoluş amacına göre ameller ortaya koyar”[Kur’an]. Herkes haklı olunca sistemde düzen sağlamak mümkün müdür? Sistemde her şey düzen içindeyken insan denilen varlığın bunu fark etmemesi ise mümkün değildir.

İnsanlık şu an henüz uykuda, uyanmaya çalışanlar var, uyanıklar da... Uykudakiler için polisiye tedbirler söz konusudur. Üst düzeyde bunlardan söz etmek mümkün değil. Uykudaki insanlar için dayatmacı hukuk söz konusu olmasına rağmen uyanıklar için olan Hukuk sistemi dayatma kabul etmez. Oysa  insanlığın kullandığı  hukuk henüz çok alt düzeylerde korkunun esiri olduğu, polisiye tedbirlerle oluşan anlayıştır.

Evrensel hukukta hakim, savcı, insanın kendi özündedir. Onun polisiye güçleri, imanı ve duasıdır. Öyle bir yargılama ki hiçbir hakim o kadar ağır ceza veremez! İnsanın yaşamını yargılaması   içerideki Hakimin kararına bağlıdır. Yaşamında yeni ufuklar açması yine içindeki savcı hakim ve avukatların işidir. İnsan haksızlığa uğramışsa  iç dünyasında avukatı ile konuşur, kendini savunur, kendini küçük görür ya da hatalıysa suçlar. Savcı yine kendindedir, neticesinde yargılama kendinden kendinedir. Hiçbir mahkeme içindeki evrensel yargılayıcı kadar etkili olamaz.

Tam tersini düşünürsek yani bir suçlu diğerinin hayatını gasp etmişse, yine kendini haklı görüyorsa ne olacak, diye soru geldi sanki? Var oluş sisteminde evrenin enerjisiyle uyum sağlamak söz konusudur. Daha açık ifadeyle sünnetullah denilen bu sistemin ana prensibi “Herkes yaptığının neticesine katlanır.” Bu yargı sistemi öyle bir sistem ki haksız ise gereğini yine kendi yapacaktır. Her varlık var oluş amacına göre haklıdır, neticesi neyse katlanır, karşılığını mutlaka kendi içindeki hakim verir. Yargılanarak cezasını çektikten sonra aynı suçu defalarca işleyenler olmasına rağmen bu yargılama sisteminde asla tekrarı yoktur. Bu tövbe denilen yargılanmayla kesinlik kazanır.

Evrenin her varlığının ve her zerresinin uyum içinde seyretmesi hiç kaosun oluşmaması gözden kaçmamaktadır. ”Zerre küllün aynasıdır”[Hadis]. Böyle olunca her şey uyum içinde olmaktadır. Bu aynı zamanda Aklı kül dediğimiz ÜSTÜNAKIL tüm evrendeki akıl olgusunun ana kaynağına işaret eder. Hükmeden bir gücün yeryüzü temsilcisi gibi yaşayan insanlık alemi her zaman AKLIKÜL dediğimiz akıl kaynağına ulaşamadığından değişik metodlar denemek zorunda kalmıştır. Bunları şöyle sıralarsak:

–Hayvani yaşam-Başkalarını suçlayan asla kendini eleştiremeyen egonun üst düzeyi. Tek taraflı düşünen Bakış açısını değiştirmek istemeyen. Alışkanlıklarına sıkıca bağlı tekamül etmeyen yapı, “önlerin arkalarına setler koyduk” (Kur’an) diye tanımlanır.

Hayvani yaşamla insan arası yaşamı Algıların başlaması yaşamı -(Beyni kullanan, benliği bırakıp bizliğe dönüşen eleştirmeye açık tümel bir yapıyı fark etmeye başlamış)- İnsanlık henüz yeni yeni bu algılama düzeyine gelmiş olmalı. Bu yapılar tekamüle elverişlidir

- İnsani yaşam –(Şuursal olarak yaşamı seyreden ) -Şuursal bir seyir henüz çok az bir insan ulaşmış.- Binde bir insanın bakış açısı gerçek cennet yaşamı bu olmalı. “Siyah bir öküzün de­risinde sanki beyaz bir tüy gibisiniz.” (hadis) İkinci  bir varlığın olmadığını tek varlık müşahedesini fark ederek varlığın yegane sahibi olduğu seyrini gerçekleştirenlere selam olsun. Seyriniz bereketli olsun.  Biiznihi bu farkı fark etmeye gayret edenlere de mübarek olsun.

 
Toplam blog
: 9
: 122
Kayıt tarihi
: 28.03.13
 
 

Halil Ilbıra. Tasavvuf... Fotoğrafçı... ..