Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '12

 
Kategori
Hukuk
 

Hukuki değer yargıları

 

Toplum içerisinde insanları birbirlerine kenetleyen, müşterek birliktelikler olarak ortaya konulan, herkesim tarafından ortaya konulan, bir anlam ifade eden ve herkesim tarafından kabul edilen niteliklere toplumsal nitelikler ve değerler denir. Bunların müşterek olması, beraber kabul edilerek uygulanması, ortaya çıkan anlaşmazlıklar için çözüm vasıtası olarak kabul edilmesi onların hukuki değer yargıları olarak ortaya konmasına yol açar. Bu yönüyle kabul edilmesine ve toplumsal bilinç olarak kendini göstermesine, refah ve huzurun oluşması için kabul görmesine yol açmaktadır.

Hukuki değer yargıları, bir arada yaşayan toplumlara ve halklara bağlı olarak kendini daha iyi gösterir. Sağlıklı ve tutarlı yaşantılar birbirlerine saygı duyan, isteklerini ve arzularına tahammül etmesine bağlıdır. Farklılıklar zenginlik olarak görülmediğinde ne hukuki değer bir anlam ifade eder. Ne de hukukun sert ve keskin yapısı hoşgörü sağanağına tutulabilir. Toplumun tamamı tarafından kabul edilmeyen ve anlaşılamayan değerler insanları bir araya getirmez ve kopuk ilişkiler yumağına dönüşmesine yol açar.

Hayatın her evresine sahip, hepsini içine alan birliktelikler oluşturmasına yol açan, insanlığın gelişmesine zemin hazırlayan ve evrensel anlamlar ifade etmesine kredi sağlayan bir hayatın oluşmasını sağlamaktaydılar. Toplumsal haklar ve istekler sayesinde onları bir arada tutan yapılar değer olarak oluşarak insanların kenetlenmesine yol açmaktadır. Sağlıklı yapıların oluşması insanların kendilerine ait olandan çok sağlıklı yapıların ve kendilerine ait olan mutluluklarının oluşmasına zemin hazırlamaktadır.

Hukuk, insanların hapsedildikleri bir kurallar yumağı olmaktan çok insanların huzurlu bir ortam sürmeleri, hem kendilerine hem de başkalarına zarar verilmemesi için birlikte yaşama tahammülü gösterme anlayışının adıdır. Kurallar halinde yazılması kimsenin itiraz etmemesi ve her kesin kendi zihniyetine göre yorumlamaması içindir.

Şeriata ait olan hukuki değerlendirmeler bile değişkenlik gösterebileceğini ve zamanla bazı kuralların uygulanamayacağını bize göstermektedir. Tabii bunu dillendirirken, Kur’an’da zikredilen bütün kuralların zaman içerisinde değişebileceğini anlamak olası değildir. Çünkü muhkem olarak zikredilen, anlamları açık olan hükümler zaruri bazı istisnalar dışında uygulanması ve iki dünya mutluluğu için çarpıtılmadan benimsenmesi gerekmektedir. Din anlayışı olarak yorumlanabilecek hükümler tabii ki değişiklik gösterebilir ve hatta hiçbiri kabul edilmeyebilir.

Şeriatın amacı kurulu olan İslami düzende herkesin mutlu ve huzurlu olmasıdır. Dini anlayışlarına bakılmadan ve kendilerine ait olan kurallar bütününü temelde uygulayarak mutlu ve huzurlu bir ortama gidilmesidir. Yoksa katı kurallar ile herkesi asıp kesmek değildir. Tarih seyri içerisinde bakıldığında recm cezasının, kısasın uygulandığı çok az olay vardır. Sebebi bu tür suçların oluşturacağı zeminler yok edilmiş, bataklıklar kurutulmuştur. Evlilik hususunda devlet desteği oluştuğunda, eşyalar hususunda israfa gidilmediğinde, kadına gerekli haklar verildiğinde tabii ki bu durumlar oluşmaz.

Hukuki değer yargıları olarak, vahiyden kopuk bir anlayış ile yönetilmeyi maharet sayan, bir erkeğin ikinci bir eş ile evlenmesine izin vermeyip, metres hayatı yaşamasını normal karşılayan bir anlayış tabii ki değerlerin birbirleriyle karışmasına yol açacaktır. İnsancıl anlayışlarla hukuki cezaları indiren, hatta affedenler sayısız hırsızlık ve adam öldürme vakalarının oluşmasına zemin hazırlamaktalar.

İnsanlar ahlaki ve dini değerlerden yoksun bırakıldığında, yani yaptıkları işlerden dolayı Allah korkusu duymadıklarında veya etrafındaki insanlardan utanmadıkları zaman her şeyi yapmaları onlar için mübah görünür. Onları bağlayacak vicdani ve insani bir değer kalmaz. Hukuken sorumlu olabilmesi içinde birilerinin görmesi ve şikayetçi olması gerekir ki bunu da atlattığında her şey yapabilir. Hukuki değer yargıları toplumun ortak malı olmalı, herkesimin ondan fayda görmesi ve yapılmadığında zarar görmesi lazım ki sahiplenilsin ve uygulanması için bütün çabalar sarf edilebilsin. Bu yapılmadığı sürece, laiklik adı altında dinsizlik uygulanırken sadece bazılarının istekleri uygulandığında kabul edilemez. Çünkü laiklik uygulamasını batı hukuk sistemlerinde uygulandığı gibi ele almalı ve tam anlamıyla dinden soyutlanmadığı görülecektir. Madem demokratik bir hukuk sistemi olmalıyız o zaman bütün kesimlerin sahiplendiği bir hukuki değer yargısı olmalıdır. Eğer hukukun kaynağı batı hukuk sistemleri, akıl ve uygulamalar olarak alınacaksa, ne olduğu belli olmayan batı hukuk sistemi kabul edilebilecekse aynı zamanda İslam’ın yıllarca uygulandığı halde pek aksamalara ve insanların zararına olan uygulamaların görünmediği hukuk sistemi de kaynak olarak alınabilmelidir.

İnsan hakları ön planda tutulurken dinden kaynaklanan haklar ve görevler dışlanıldığında insanlar dinlerden kaynaklanan ötekileştirmelere maruz kalmış olurlar. Devletin sanki bir kısım insanın malı diğerleri yani ötekilerde ikinci vatandaş olarak algılanmamalıdır. Hukuki değer yargıları toplumun tamamı tarafından kabul edilen ve herkes tarafından kucaklanan özelliklere sahip olmalıdır. Batı hukuk sistemi bizi bağlayıp, tazminat ödemeye mahkum bırakıyorsa aynı zamanda dinden kaynaklanan hakları da göz önünde bulundurmalı ve onların da ahrette bizi cezaya mahkum edeceğinin bilincinde olmalıyız.

Dini hukuku dışlayan insanların garip bir özellikleri de vardır ki Müslüman olduklarını dillendirmeyi adeta kendilerine görev bilirler. Halbuki Nisa 65. ayette: “Ama hayır, Rabbine andolsun ki onlar, (ey peygamber), aralarında anlaşmazlığa düştükleri her konuda seni hakem yapmadıkça ve sonra da senin kararına kalplerinde hiçbir burukluk duymaksızın tam bir teslimiyetle tâbi olmadıkça, (gerçekten) inanmış olmazlar.” mealindeki ifade bize göstermektedir ki hukuki bir düzenlemeye sahip olan İslam’ın ahlaki değerler bakımından dışlanamayacak bir yönü vardır. Bu kabulü tanımayan kesimin dini anlamdaki durumlarını kendi takdirlerine bırakmak gerekir. Onların amacı olsa olsa sadece Müslüman halkı kandırıp onların seçimdeki oylarını almaktır.  

 
Toplam blog
: 35
: 1258
Kayıt tarihi
: 17.08.12
 
 

Türkiye meselelerine duyarlı, çeşitli alanlarda yazan ve araştırmayı seven bir eğitimci...T ..