Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '07

 
Kategori
Felsefe
 

Hür olmak

Hür olmak
 

Genel haliyle, özgürlük ve hürriyet, bağlı ve bağımlı olmama, dış ve iç etkilerden bağımsız olma, engellenmemiş olma halini dile getirmektedir. Birey olmak özgür olmaktır.

Marcel Conche “hür ve özgür olmayı” şu şekilde tanımlar: “Özgür irade, hiçbir şey tarafından belirlenmeksizin kendi kendini belirleme gücüdür.”

Özgürlük veya hürriyet, Almanca “freiheit”, Fransızca “liberté”, İngilizce “liberty, freedom, ” Latince “libertas” olarak tanımlanan ve toplumsal, felsefi ve gündelik yaşam alanlarında çeşitli anlamlarda kullanılan bir kavramdır.

Mustafa Kemal Atatürk öğretmenlere yaptığı hitabında; “Fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür” nesiller yetiştirmelerini öğütlemiştir.

Birey olabilmenin en önemli şartlardan biri hür olmaktır. Hür olmak, huzur ve mutluluk yaratır. Özgür olmak kendi olmak cesaretidir. İnsan hürriyeti üç esas üzerindedir. Vicdan, düşünce ve söz hürriyeti.

Hürriyetin kelime anlamı bağımsızlıktır. Hürriyet, hiçbir engele rastlamadan istediğini yapmak olarak değerlendirilmemelidir. Bu düzensizliğin kaynağıdır. Bir tarife göre, “Hürriyet, herkesin istediğini yapabileceği bir sahada kimsenin bütün isteklerini yapamadığı bir alandır.”

Locke şöyle der: “Yasanın olmadığı yerde özgürlük de yoktur, zira özgürlük öteki tarafından gelebilecek olan rahatsızlık veya şiddete maruz kalmamayı içerir ki, bu hiçbir yasanın olmadığı bir yerde bulunamaz.”

Fikri hür olmak, ön yargılardan kurtularak gerçekleşir. Bireyin fikren hürriyet sahibi olması zordur, zira ebeveynlerinin inanç ve değerlerini sorgulamaksızın alan büyük bir çoğunluk mevcuttur, hatta birçok aile kendi değerlerini veya örf, adet, çevre etkilerini birebir dayatmaya dahi kalkışabilecektir.

Aile, yaşanan mekân, çevre gibi aidiyet kavramlarının yapabileceği ciddi baskı etkisi ile birey en önemli yaşları olan “0 – 14” yaş aralığında fikri hürriyet sahibi olmaktan uzaklaşabilir ve çelik gibi bükülmez değerlere sahip bir hale gelebilir. Aile bu durumda en önemli etkendir. Yarattığına sadece sevgi vermesi yeterli değildir, onu bir birey olarak yetiştirmelidir. Fikirlerini dinlemeli, ona saygı duymalıdır. Sorumluluk almasına izin vermelidir. Bu yaşlarda onda yaratacağı eksiklikler daha sonra tüm ömrü boyunca bireyin boğuşacağı problemler olacaktır. Einstein şöyle der: " Bir ön yargıyı yok etmek, bir atomu parçalamaktan daha zordur."

Fikren hür olabilmek için; kişinin tüm önyargılarını, inanç ve değerlerini, ailevi koşullandırmalarını ve yaşam boyu süren kuşatma ya da dayatmalarını, aidiyetle ilgili bağ ve bağımlılıklarını, sorgulaması gerekir. Birey, sürekli değişim ve gelişim içerisinde olmalı ve yeni düşüncelere, fikirlere açık olmalıdır. Çağdaş ve hür olan insan, tüm fikirlerini geliştirme ve değiştirme yetisine sahip olmalıdır. Tutucu ve bağnaz bağlılıklar ve diretmelerden uzak olmalı, kendi benliğinde hürriyeti hissetmelidir. Bu yol kendini gerçekleştirmenin yoludur.

Spinoza şöyle der: “İnsanlar özgür olduklarını sanırlar, çünkü istemlerinin ve arzularının bilincindedirler ve rüyalarında bile, hiçbir şekilde bilinçli olmadan onları istemeye ve arzulamaya eğilimli kılan nedenleri düşünmezler.”

Özgürlük, gerçek insana özgü bir şekilde yaşayabilmektir. Özgürlük, evrensel sevgiyi anlamak ve onu en derinlerde hissedebilmektir. Hür olmak, düşünebilen insanı yaratır ve o sorguladığı için maalesef korkulandır. Korkulan şey arayanın kendisi değil, ortaya çıkaracağı sonuçlardır. Arayan insan, özgürlüğünü talep eden bir bireydir.

Aydınlanma, gerçek bir toplumda tamamen hür bireyleri ortaya çıkarır. Özgür ve hür insanlık kimliği ise ancak gerçek bir demokrasi içinde ve lâik bir eğitimle kazanılabilir. Yazgısına boyun eğip “Alnımıza ne yazıldı ise o” diyen değil, düşünen, araştıran, çalışan, yaratan ve paylaşan insanlar hür olabilirler. Onlar şartlar ne kadar zor olursa olsun, kolayı seçip vazgeçmezler.

Fikri hürriyet sahibi olmayanların vicdanı hürriyeti de olamaz. Tutucu olan bireyler, sadece kendisi gibi düşünenlerden hoşlanırlar ve karşıt düşüncelere yaşam hakkı tanımazlar. Oysa fikri hürriyet sahipleri, zıtlıklarda dahi bir tamamlayıcılık olduğunu görebilirler. Çatışmacı değil, bütünleştirici bir dünya görüşüne sahiptirler. Onlar, yerel bir ailevi sevgi bağına ya da küçük doyumlara saplanıp kalmaz; daha büyük bir birliğin parçası olduklarını tüm hücrelerinde hissederek tüm dünyayı, tüm evreni gönülden severler. Bilinçlidirler; denge, hayatın her alanında onlar için en önemli kavramdır.

İrfanı hür olmak da tüm yaratılanlara sevgi duymaktır. Bu, bütünü görebilmektir. Tüm evreni içimizde, kalbimizde, benliğimizde hissetmektir. Dünyanın bir ucundaki küçük bir acı bizi üzer, dünyanın öbür ucundaki bir mutluluk ise bizi de mutlu eder. Hür olmak, gerçek insan olma ve insanca yaşayabilmektir. Hür olabilenler, çevrelerini yargılamazlar; iyi, doğru ve güzele gitmeyenleri görünce sadece üzülürler.

İnsanoğlunun hep özgürlüğü talep eden bir söylemi olmuştur. Ancak eylemsel anlamda bu kavramdan ürkmüş ve kaçmıştır. Kendi olmak için uğraş veren ve bu yolda her şeye rağmen ilerlemek isteyen hür insan, insanlık tarihi boyunca türlü işkencelere maruz bırakılmıştır. Bilinmektedir ki, aramanın ilk koşulu olan hür olmak, tüm dogmalardan arınarak, olabildiğince var olanı idrak etmeye çalışmaktır.

Felsefe ile ilgilenmek, hür olmak için faydalıdır. Çünkü felsefe soru sormaktır, sorgulamaktır, kuşku duymaktır, düşünmektir. Felsefe, insanın kendisiyle, doğayla, bütünle bir diyalogdur. İnsan, kendisinin kim olduğunu, doğayı, evreni, sorgulamıştır. Felsefe ve bilimde “mutlak doğru” yoktur. Bilim sürekli araştırır, yeni doğrulara varır; ilerleme, gelişme de bu şekilde olur.


Hürriyet arayışı, bulunduğun noktadan mutlu olmamak ve daha büyük bir bütünün parçası olduğuna inanmaktır. Hür olmak, kendini aşarak beş duyu ile sınırlı biyolojik insanın ötesine geçebilmektir. O, sınırlamanın ötesinde bir hayat algılayışıdır. Yiyen, içen, hazlarının peşinde giden ve duygularının efendisi olamayan birinden öteye geçip, kendini farklılaştıran birey olma yoludur. O, duygularını ve aklını birleştirici olarak dengede kullanır.

İnsanlığın büyük çoğunluğu maalesef okumamakta, düşünmemekte ve sorgulamamaktadır. Hür birey olabilmenin sağlam alt yapısı ailede oluşur. Olumsuz örnek olarak bir birey düşünün; bölgesel örf ve geleneklerin baskısının hissedildiği bir bölgede doğar, ilk olarak modelleri olan baba ve annenin baskısını hisseder. Onlar kendi ailelerinden gördükleri sistemi artık içselleştirmişlerdir ve sorgulamadan uygularlar ve sonraki kuşaklara da tek doğru olarak dayatırlar. Çevre çoğunlukla kraldan çok kralcıdır ve o da gelişimi negatif yönde etkileyebilir. Okuldaki eğitimden de bir çıkış bulamayan genç; düşünen biriyse kendine sunulanı hangi şartta olursa olsun kabul etmeyecek, çözüm bulmaya çalışacaktır; eğer çoğunluk gibi yaşamın önemini kavrayamamış biri ise de kendisine dikte edilen aynı modeli kopyalayacaktır. Burada hür olmak söz konusu değildir. Ciddi bir aile ve çevre baskısı vardır. Hatta sevgi bile ne yazık ki bir ajitasyon aracı olarak kullanılabilinir. Eğer bir anne evladına, “Sen içimde büyümedin, sen yaşam boyunca yüreğimde büyüdün.” diye biliyorsa bu gerçek sevgidir. Yoksa anne ve baba tarafından hiç gösterilmeyen, hissettirilmeyen, dile getirilmeyen, bir sevginin varlığı da şüphelidir. İletişim olmadan, adam yerine konulmadan, saygı duyulmadan, paylaşılmadan, yarattığı ile birlikte büyümeden, dengeli bir hürriyet vermeden içten içe sevmek, suya yazı yazmak gibidir. Kişinin hür olabilmesinde ailenin faktörü çok büyüktür. Hür bireyler yaşamlarında bir görev bilincine sahip olurlar, yenilenirler, değişirler, gelişirler ve yaratıp paylaşırlar. Onlar artık sürüden ayrılmışlardır.

Birey olabilmek kişinin kararlılığına da bağlıdır. Kişi hangi ortamda, hangi zor şartlarda olursa olsun eğer arayışta ise, mevcut olanla barışık değil ise ona yolunu bulmak için bir kıvılcım dahi yetecektir. O, genel halk kitlelerinin tersine önce bilgi sahibi olmak için meşakkatli bir yolda ilerleyecek ve daha sonra fikir sahibi olacaktır.

Hür olmaktaki hedef, duyguları öldürmek değildir. Duygular bu yaşamın renkleri, keyifleri, hissedilmesi gereken mutlulukların, acıların ve bunlardan tekamülümüz için edinmemiz gereken ciddi tecrübelerin simgeleridir. Bize düşen onları aşırı uçlardan alıp, akıl ile dengeleyerek, yaşamımızı süslemelerine izin vermektedir. Kontrol altında olmadığı zaman bize zarar verecek olanın, bize keyif vermesini sağlamaktır. Mutlu olmak herkes için göreceli bir kavramdır, salt duygu ile hareket edenlerin mutluluğa ulaşması güçtür. Amaç mutluluk olmamalıdır, o bir yaşam biçimi, bir yol arkadaşı olmalıdır. Sadece duygu ve sezgilerle ya da sadece aklın öncülüğünde yolculuk yerine, aklın önderliğinde ama duygulara da kontrollü olarak danışarak ilerlemek gerekir. Sizin kalbinizin efendisi olmanız beklenir, onun sizi kontrol etmesi değil.

Denir ki : “Hiçbir zorba hakikati sevmez.” Bu nedenle hiçbir zorba aklı da sevmez çünkü akıl ve hakikat özgürdürler, özgürleştiricidir. Özgür doğmayız, özgür oluruz. Osho ise bu konuda şöyle der: “Aslında sen özgürlük olarak doğdun, sadece sen onu unutmaya koşullandırıldın. Özgürlük, sadece sen özgür olmanın sorumluluğunu alabilecek kadar hakikat ile bütünleşmiş olduğunda mümkün olur. Dünya özgür değildir çünkü insanlar olgunlaşmamıştır.”

Bergson şöyle der: “Davranışlarımız tüm kişiliğimizden doğduğu zaman, davranışlarımız kişiliğimizi açıkladığı zaman, davranışlarımız kişiliğimizle, bazen sanat eseri ile sanatçı arasında bulduğumuz o tarifsiz benzeşme içinde olduğu zaman özgürüz.”

Osho şöyle devam eder: “Tam özgürlük, seni bağlayan her şeyden özgürlük, sahte olan her şeyden özgürlük, ölecek olan her şeyden özgürlük demektir. Sahte ve ölecek olan her şeyden özgürleştikçe birden ölümsüzlüğün kapısı sana açılır. Umarım hiçbiriniz bu dansı, bu şarkıyı, bu sonsuza dek süren müziği kaçırmazsınız.”

Kendi kendimizle başa çıkmak çok güçtür. Bu yolda aynayı kendimize tutup kendimizi bilebilmek için hür olmamız gerekir. Ezoterik öğretiler için de hür olmak vazgeçilmezdir. Gerçek anlamda hür olmayan birey, ezoterik öğretilerden faydalanamayacağı gibi sisteme de bir katkı veremeyecektir. Hür olmak, kişinin kendi olmasıdır. Birey olmak hür olmaktır, kurtuluştur ve bu yol sevgi, sabır ve cesaret gerektirir.

Yavuz Sultan Selim’in dediği gibi:

“Cesaret bizi Zafere,

Kararsızlık Tehlikeye,

Korkaklık ise ölüme götürür.” Ve... “Hiçbir şey zaferin yerini tutamaz.” General Mac Arthur


Berk Yüksel

 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..