Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '11

 
Kategori
Tarih
 

Hürrem Haseki Sultan (Alexandra Anastasia Lisowska)

Hürrem Haseki Sultan (Alexandra Anastasia Lisowska)
 

Alman Barok ressam Anton Hickel'in "Roxelana ve Sultan" adlı tablosu (1780)


Demet Altınyeleklioğlu’nun yazmış olduğu, 813 sayfalık, “Moskof Cariye Hürrem Sultan” adlı kitabı bu sabah itibariyle devrettim.

Her okuduğum tarihi roman gibi bu kitapta beni fazlasıyla etkiledi ve kitabın tanıtımından önce Hürrem Haseki Sultan hakkında yazmak istedim.

Yıllar önce Safiye Sultan serilerini okurken de aynı hissiyat ve duygu yoğunluğu içinde, sarayın ve haremin gizemli dünyasında kaybolmuş ve dönen entrikalar, acılar, hüzünler ve mutlulukların gölgesinde günlerce kitabın etkisinden kurtulamamıştım.

Hürrem Sultan’ın hayatını okurken de aynı şekilde ve çok daha fazla etkilendim.

Kuşkusuz bu etkilenmede değerli yazar Demet Altınyeleklioğlu’nun da etkisi büyük ve tartışılmaz. Ustalıkla yazılmış bir tarih romanı “Moskof Cariye – Hürrem Sultan”

Dün çekirdek inanç ile ilgili bir yazı yazmıştım. Hürrem Haseki Sultan’ın tüm hayatı, çevirdiği entrikalar, bazen yoğun duygusallıkları, anaç halleri, iyilikleri ve bazen amansız kötülükleri çocukluğunda yaşadığı büyük acıların bir intikamı şeklinde özetlenebilir. Yani çekirdek inancı yüzünden.

Hürrem Haseki Osmanlı tarihinin en etkin kadın figürlerinden biri. Bildiğimiz, duyduğumuz ve tarihten öğrendiğimiz Hürrem acımasız, gaddar, entrikacı, oyunbaz, işvebaz sıfatlarla yoğunlaştı hep aklımızda. Bunun tek sebebinin Hürrem’in hayatını yazanların yabancı dönem tarihçileri olmasından kaynaklandığı aşikâr.

Hürrem’in çocukluğuna inildiğinde, sebep sonuç ilişkileri sorgulandığında ortaya bambaşka gerçekler ve bambaşka bir Hürrem çıkıyor.

Tüm kudretine, Osmanlı Sarayı’nı titreten tüm ihtişamına rağmen, ruhunda fırtınalar kopan, geçmişteki korkularının pençesinde yaşayan ve geçmişte yaşadığı acılardan asla kurtulamayan bir kadın o.

Kısa ve mutlu bir çocukluğun ardından birdenbire korkunç travmalarla ve acılarla boğuşmak zorunda kalması onun hayata bakış açısını ve farklı biçimlerde yoğrulmasına sebep olmuş kuşkusuz.

Tatar eşkıyalarca köyü yağmalanmış, annesi, babası, sevdikleri gözlerinin önünde öldürülmüş ve kendisi de kaçırılmış, dövülmüş, aşağılanmış, işkence görmüş, tacize uğramış, ezilmiş…

Ezilmiş kadınların çoğu, geride durmayı ve ezilip yenilmeyi değil, mücadeleyi seçer. Yaşadığı tüm acılar ve korkular, intikam ve hırs güdülerini besler. Hayattan ve insanlardan intikamını en ağır şekilde alır. Bazen hak etmeyenlerden bile! Çünkü henüz küçücük bir çocukken ona kıyılmıştır. Annesinden, babasından, yuvasından söküp almışlardır.

O da başkalarına kıyacaktır !

Yaşadığı tüm bu gaddarlıklara, dantel gibi işlediği zekasıyla savaş açmıştır Hürrem. Küçücük beyninde tortulanan aşağılanmanın hıncıyla büyümüştür. Hayattan alacağı intikam önce kendisine kanıtlaması gereken bir duygudur, ama bunu kendine bile itiraf edemeyecek kadar doğal dürtülerin kıskacına girmiştir artık.

Ölesiye âşık olacak kadar duygusal, naif, yüreği sadece çocukları için çarpacak kadar da anaçtır. Üstelik müthiş güzel ve dünyayı titreten bir adamın da sultanı olmak, hayranları kadar, düşmanlar da yaratmıştır. Kendini ve çocuklarını o düşmanlardan korumak içinse elinden ne gelirse yapmıştır.

Öz evlatlarını ve kendini korumak pahasına, yanı başlarındaki ölüm tehlikesinden koruma içgüdüsünün yansıması olarak tarif edilebilir mi acaba Hürrem’in, bir babayı evlat katili yapmaya sürükleyen büyük zalimliği ?

Aşk, hırs, entrika, intikam, acı, mutluluk, ölüm ve tarih sahnesinden geçen bir kadın Alexandra Lisowska... Hürrem Haseki Sultan.

 
Toplam blog
: 563
: 8587
Kayıt tarihi
: 30.03.10
 
 

Kişisel gelişim uzmanıyım. Yaşam Koçu, İlişki Koçu, NLP Uzmanı ve Eğitmeni, Kuantum Yaşam Koç..