Hüzün var bugün yüreğimde

Tökezledim işte… Düştüm… Elini uzatıp kaldıran yok… Dizim kanıyor… Kolonya döken, yaram yanmasın diye üfleyen yok… Zaten, yanmıyor ki canım… Sadece… Sadece yüreğim sığmıyor bir yerlere… Durup durup ağlıyorum öyle… Nedenini bilmediğim bir sıkıntı var yüreğimde… Kovuyorum, kovuyorum gitmiyor…Yerleşti kaldı oraya bedava bulunca…

Bakmayın dalga geçtiğime hayatla… Hüzün var bugün yüreğimde…

Yıllar öncesine gidiyorum an oluyor… Sık sık yapıyorum bunu son zamanlarda… Çocukluğumu istiyorum geri… İlle de çocukluğumu…

Oysa yaş otuzbeşi çoktan geçmiş, inişe başlamışım bile hayatta. Bir ileri bir geri adımlarım… Kalsam mı gitsem mi, yaşasam mı ölsem mi… Aklımda ne kurtlar dolaşıyor… Elimde bir dal parçası bizim arka bahçedeyim… Toprağı eşeliyorum bir solucan daha takılıyor dal parçasının üzerine… Zihnimdeki kurtlara inat özgür bırakıyorum küçük pembe solucanı…

Hava çok güzel… Güneş ışıl ışıl… Pamuk misali gökte bulutlar… Mavi göz alıcı… Arkadaşlarım var … Bir yaygı sermişiz çimlerin üzerine ... Evcilik oynuyoruz… Kahkaha seslerimiz yükseliyor gök kubbeye… Çocuk çığlıklarımız yankılanıyor… Mutluyuz…

Aslan ağızları, leylaklar, sümbüller, güller, zambaklar… Nasılda rayihalar saçıyor…

Sallanıyorum tahta salıncağımda … Göğe değeceğim neredeyse…

Mis kokulu kurabiyeler pişirmiş annem… Yeni çıkmış fırından belli ki… Bir tabak dolusu veriyor, arkadaşlarınla paylaş diyerek… Paylaşıyoruz…

Sıkılmışız evcilikten… Sırada kovalamaca var…

”Elim sen de “ diyor Firuzan…

“Elim sende.”

Kan ter içindeyiz… Annemin sesi çalınıyor kulağıma…

“Terli terli soğuk su içme kızım.”

Artık kimse seslenmiyor … “Terli terli su içme” demiyor… “ Elim sende” demiyor… Çok sessiz buralar çok… Yalnızlığın sesi kulaklarıma çarpan… Yüreğimi yakan sıcak sıcak akıp da giden işte bu ses.

Nerdesin ana kucağım … Bebekliğim nerdesin… Kırmızı pabuçlarım … Yalancı memem… Biberonum nerdesin… Pudra kokum…

Nerdesiniz yıllar … Nerelere gizlendiniz… Akıp giderken öylesine nerelerde bıraktınız hayallerimi…

Sarı saçlı bebeğim… Kırmızı siyah kırçıllı yün hırkam… Nacar marka saatim… Okul çantam… Beyaz yakam… Hikaye kitaplarım… Cin Ali’m… Beyaz kurdelelerim…

Horoz şekerim, kağıt helvam, leblebi tozum, şemsiye çukulatam, mabel sakızım, tipitipim, cincinim… Kırmızı bisikletim…Firizbim…

Oyunlarım… Saklambaç, dalya, kovalamaca, körebe, çinçan, yakan top, is top, aç kapıyı bezirgan başı, kutu kutu pense, yağ satarım bal satarım… Hey davul zurna bir iki üç… Hey kader kısmet elli kuruş… Sesimi duyuyor musunuz… Ne kadar çok özledim sizleri, biliyor musunuz…

Hiçbir şey kalmadı bende sizden geriye anılardan başka… Yıllar acımasızca tüketti geleceğe dair tüm hayallerimi… Birer birer aldı tutunduğum ne varsa…

Babam, babam yaklaşıyor yanıma… Uzatıyor kaldırıyor oturduğum kaldırımın üzerinden…

Soruyor hüzünlü gözlerle…

“Canın çok acıyor mu, dizin…”

Uzaklardan bir ses işitiyorum, irkiliyorum…

“Dandini dannini danalı bebek

Elleri kolları kınalı bebek”

Bir gülümseme yayılıyor dudaklarıma… Gözlerim ışıldıyor… Bir başkalık yerleşiyor bedenime… Göz kapaklarım kapanıyor ninnilerle… …

"RESİM:ALINTI"