- Kategori
- Güncel
Hz. Muhammed döneminde mezhepçilik, ayrımcılık, taassup ve benzeri problemler

Suriye'de ceryan eden iç savaş sebebiyle günümüzün en önemli konusu mezhepler oldu. Geçmişte ayrımcılık, mezhep ve dinsel taassub çok can almıştı. Aynısı devam ediyor.
Peki Hz. Muhammed'in(SAS) Mekke ve Medine döneminde Peygamberlik yaptığı 23 sene boyunca bugünkü mezhepçilik, ayrımcılık ve kayrımcılık sorunu varmıydı? Hz. Muhammed(SAS) bu sorunlarla uğraştı mı? Bu sorunları çözebildi mi?
Bugün, Kuran'ı hayatının merkezine almış ne kadar samimi müslüman varsa ve onlar nasıl ki Kürtçülük-Türkçülük, Sünnicilik-Şiicilik, Ehli Sünnet Vel CEMAATÇİLİK- Ehli Beytçilik sebebiyle muzdaripse aynı şekilde Hz Muhammed'de buna benzer sorunlarla en ağırlaşmış şekliyle uğraşmak zorunda kaldı.
Mesela, Hz. Muhammed Mekke'deyken en çok canını yakan unsurlardan biride Ümmeyye Oğulları ve Haşimoğulları rekabetçi faşizmiydi. Öyleki sadece Haşimoğullarından geldi diye, onun bir peygamber olduğunu anlayan Ümeyyeoğullarının bazı mensupları asabiyetçi ve ayrımcı gözlükle olaya bakıp Haşimoğullarından bir peygambere inanmak istemedi. Alın bunu günümüze getirin ve mesela Kürt bir Peygamber gelse Ülkücü birinin asla onun getireceği bir mesaja inanmayacak olması gibi. Yada PKK sempatizanı yeni yetme bir gencin sırf Türk diye dindar bir adamın mesajını ret etmesi gibi.
Hz. Muhammed, bugünkü ayrımcılık ve mezhepçilik çatışmalarını gittiği Yesrip (MEDİNE) de de gördü, mesela bu kentte yaşayan EVS ve HARZEÇ kabileleride rekabet içindeydi ve aynı kentte bulunan Yahudiler de bu iki kabileyi birbirine düşürüyordu. Tıpkı İsrail'in günümüzde Face üzerinden Sünniler ve Şiileri birbirine düşürüp birbirine öldürtme planları gibi.
Hz. Muhammed (SAS), bu sorunların tespitini iyi yapmıştı ve O henüz hayattayken bu taassublar zaman zaman ortaya çıkma cesaretini İFK (İftira) vakasında ki gibi göstersede Hz. Muhammed'in zekası ve karizmasının altında bu unsurların baş göstermesi olmadı.
Mekke'den Medine'ye gelen muhacirler (Haşimi ve Ümeyye Müslümanları) Medine'de bulunan müslümanlarla (EVS ve HAZREÇLİLERLE) kardeş ilan edilmeleri işte bu noktada bu ayrımcı ve günümüz mezhepçiliğine benzeyen taassubla savaşta zafer oluşturdu. Hz. Muhammed'in bu kardeş aile ilan etme ilkesi çok önemli bir kaynaşma sağladı ve barışın yerleşmesinde önemli bir rol oynadı.
Günümüzde başka ülkelerde ve ülkemiz içinde maddi durumu iyi olan insanlar maddi durumu kötü olanlara kardeş aile edinme prensibi dahilinde yardımcı olmaktadır. Ülkemizin Batı'sında oturan ve doğusunda oturan fakir kardeşlerine KARDEŞ AİLE prensibince yardım eden, ırkçılığın üstesinden gelmiş gerçek iman edenler bugünkü barışa katkı sağladığının farkında bile değil.
Şayet biz de mezhepçilik, ayrımcılık, ırkçılık asabiyet ve bunun gibi taassub problemleriyle baş etmek istiyorsak samimiyetle birbirimize yardımcı olmalıyız.
Böyle bir hareketin başlangıç noktası da kesinlikle yaygınlaşacak olan Dar'ün Erkam hareketidir yani Kuran'ı ve Yetimlere yardım etmeyi hayatın merkezine almış bir hareket, Mekke'de başlayan ve Medine'yi inşa eden hareket.
Sorumluluk duygusuna sahip her samimi şahsiyet Dar'ül Erkam'a destek verir. Bu projenin sahibi bizzat Hz. Muhammed'dir. Onun kurduğu bir Dar'ül Erkam bir Yesribi Medine haline getirdi. Binlerce Kuran Halkasıda Küresel medineyi oluşturacaktır yeterki içinde Yetimlerle yardımlaşma olgusu olsun. Kilit nokta vahiyle eğitim, yetimlere yardımla teveccüh almak başarıyı getirecektir, her ne kadar sonuç odaklı duruş olmaması gereksede.