Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '19

 
Kategori
Siyaset
 

İBB'nin Anahtarı: Mağduriyet

Geçmişten günümüze mağduriyet, hem yerel hem de genel seçimlerin anahtar kavramı.

Çünkü

Hangi parti olursa olsun -genellikle- seçimlerde sağlanan başarı, ne kadar mağdur olduğunuzla yakından ilgili. İki başarısız girişimin ardından 1946 yılında yapılan seçimlerde açık oy, gizli sayım uygulaması ve Türkiye’nin birçok yerinde çok kapsamlı bir usulsüzlük yapıldığı iddiası Adnan Menderes’i ve Demokrat Parti’yi mağdur etmişti. Bu mağduriyet 1950 yılında Demokrat Parti’yi iktidara taşıdı.

Yassıada Mahkemelerinde başta Bayar ve Menderes olmak üzere tüm DP grubuna karşı takınılan sert tutum, haksız uygulamalar ve köpek/bebek gibi daha çok küçük düşürmeyi amaçlayan suçlamalar toplumun Milli Birlik Komitesine olan inancını sarstı. İnancın sarılması Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun idam edilmesiyle de zirveye ulaştı. Darbenin ardından adeta bir bayram havasıyla günlerce sokağa dökülen toplum, adaletsizliğin faturasını cunta rejimine kesti.

Sonuç?

Yaratılan yeni mağduriyet, yapılan ilk demokratik seçimlerde kendini Demokrat Parti’nin devamı olarak tanımlayan Adalet Partisini iktidara taşıdı!

2002 yılında AK Parti’yi tek başına iktidara götüren mağduriyet ise Erbakan’a yapılan 28 Şubat post-modern darbesi olarak yorumlanabilir. 2001 krizi gibi ekonomik sorunların yanı sıra dine dayalı en küçük söylemin dahi laiklik için tehlike olarak görülmesi, türban sorunu gibi seküler uygulamalar ve laiklik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle Refah Partisi’nin kronik bir şekilde kapatılması bağlamında doğan mağduriyet, AK Parti’yi tek başına iktidara götüren yolun parke taşları…

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

DEMOKRASİLER ARTIK MAĞDUR ÜRETMEMELİ

Görüldüğü gibi mağduriyet, geçmişten bugüne Türkiye siyasetinin başat kavramı. Bugün İstanbul seçimleri üzerinden yeni mağduriyetler yaratan AK Parti, kendini iktidara taşıyan bu anahtar kavramın doğurabileceği sonuçları göz ardı etmemeli.

Çünkü

Bugüne kadar AK Parti’ye kazandıran mağduriyet kavramı, 23 Haziran’da Ekrem İmamoğlu’na yeniden kazandırabilir.

Daha önce örneği görülmemiş bir şekilde mazbatası iptal edilen Ekrem İmamoğlu, aynı zamanda 2019 yılının da en büyük mağduru. Toplum bunun farkında. Eline geçirdiği bu anahtar ile de belediyenin kapısını açmak için elinden gelen her şeyi yapacak gibi duruyor.

Öte yandan bir vatandaşın seçim iptaliyle ilgili sorusuna karşılık Binali Yıldırım, Çok basit, çünkü çaldılar yanıtını verdi. Oysa YSK’nın iptal gerekçesinin bu yanıt ile yakından uzaktan bir ilgisinin bulunmadığı konuyu takip eden herkesçe malum.

Binali Yıldırım, bu söylemiyle ne amaçlıyor? Cevabı oldukça basit…

Mağduriyetin gücünü bilen, yıllarca bu kavram üzerinden nemalanan ve oy alan AK Parti hükümeti, görünen o ki bu seçimde de mağduru oynamak istiyor, İstanbul’un kapısını açacak bu anahtarı Ekrem İmamoğlu’na bırakmak istemiyor… Sanki dünyanın en güvenilir seçim sisteminde oy çalmak mümkünmüş gibi (!)

AK Parti büyük bir algıyı yönetiyor. Algılar doğru bir kontrolle çok büyük bir güce dönüşebilir ama aynı zamanda ipin ucu bir defa kaçarsa büyük felaketlere sebep olabilir! Dikkatli olunmalı ve artık bu algı siyasetinden vazgeçilmeli. Türkiye siyaseti artık gündelik çözüm getiren, satranç değil de dama oynayan söylemlerden uzak, geleceğe yönelik adımlar atmalı ve demokrasimiz artık yeni mağdurlar üretmemeli…

1946 yılından bu yana bir adım bile ileri gidemedik mi yoksa?!

BU BİR YEREL SEÇİM

İstanbul seçimleri ülkenin gündemini uzun bir süre daha meşgul edeceğe benziyor. Bu bağlamda siyasetin gündemine yön veren bir diğer konu ise İstanbul’u kaybedenin, Türkiye’yi de kaybedeceği inancı. Her ne kadar istisnaları olsa da bu analiz doğru varsayılabilir. Bu söylem çerçevesinde oluşan inanç, muhalefete umut kavramını yeniden hatırlatmakla kalmıyor aynı zamanda bir bayram havası da estiyor.

Ama

Yeni seçim döneminde oldukça dikkatli olunmalı. Bilhassa da muhalefet bu konuda özen göstermeli… Hükümet ile karşıt fikre sahip birçok köşe yazarı, önümüzdeki seçimin Erdoğan ve İmamoğlu arasında geçeceği noktasında fikir birliği kurmuş gibi gözüküyor. Bu fikir ­-aslında- bizatihi AK Parti hükümetinin düşüncesi. Söylemlerinde alenen ortaya çıkmasa da beka kavramı üzerine inşa edilen seçim kampanyası ve süreci, Erdoğan – İmamoğlu yarışının da fikrî temeli!

Bu yüzden her seçime -yerel seçimler de dahil olmak üzere- hayat memat meselesiymişçesine yaklaşıyor, her seçime bu çok önemli bir seçim düşüncesiyle giriyoruz. Gerek iktidar gerekse de muhalefetin geliştirdiği algılar çerçevesinde, her seçim devletin kaderini belirliyoruz… Bir yerde AK Parti hükümetinin de yaratmak istediği konjonktür tam olarak bu.

AK Parti açısından, beka gibi kavramlar üzerine inşa edilmiş her söylem, aynı zamanda Erdoğan isminin markasına güç verecek, onu her daim ayakta tutacak bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Yerel seçimi Erdoğan ve İmamoğlu arasındaki bir yarış olarak değerlendiren köşe yazarları, bu durumu yeniden gözden geçirmeli.

Çünkü

Bu görüş bağlamında fikir birliği oluşturan muhalif yazarlar, aynı zamanda AK Parti’nin algısını da toplumda şişirmiş oluyor. Temel bir fizik yasası olan Etki – Tepki yasası, göreceli olarak toplumlarda da etkin olabilir. Türkiye; siyasetçilerinden köşe yazarlarına, köşe yazarlarından yorumculara, topluma kadar etkiye tepki üretmekten ya da etkinin veya tepkinin bir malzemesi olmaktan vazgeçmeli ve normalleşmeli. Hepimizin buna ihtiyacı var.

Tüm bunların yanı sıra 23 Haziran seçimlerinin, her ne olursa olsun, Türkiye tarihinde bir dönüm noktası olduğu tartışmasız bir gerçek. Oldukça hareketli bir süreç bizi bekliyor. Bu sürecin AK Parti’ye ne gibi etkileri olur? Bu başka bir yazının konusu… Ama YSK’nın bu kararı domino taşlarına ilk parmağı vurmuş gibi gözüküyor! Gerisi taşların ne kadar iyi dizildiğine bağlı olarak şekillenir… Ya taşların hepsi yıkılır ve Türkiye’de AK Parti dönemi biter ya da domino bir yerde kesilir ve AK Parti kaldığı yerden devam eder. Sonuç ne olursa olsun, kesin olan bir şey var ki o da AK Parti’nin bu süreçten her şekilde zarar alıp çıkacağı…

Sonucu hep beraber göreceğiz.

 

 
Toplam blog
: 3
: 117
Kayıt tarihi
: 09.05.19
 
 

İstanbul Üniversitesi, Sosyoloji ..