- Kategori
- Güncel
İbni Sinanın Önerileri
İlk insanlar, kendilerinin çok büyük sayıda görünmez kuvvetler tarafından kuşatıldığını tasavvur ederlerdi. Hayatın başlangıcı, doğa, doğal olaylar (yağmur, kar, dolu, şimşek, yıldırım, gök gürültüsü, deprem, su taşkınları, vb.), ay, dünya, yıldızlar, güneş, bulaşıcı hastalıklar ve ölüm gibi kavramlar üzerinde durmuşlar, içinde bulunduğu veya yakın ilişkide oldukları toplumların törelerine göre bazı tanımlar ve yorumlar yapmışlar ve bunlara inanmışlardı. Anlayamadıkları, çözümleyemedikleri konuları, insan veya doğaüstü güçlere, ilahlara, cinlere ve şeytanlara veya mucizelere, kutsala bağlamışlardı. Hastalıklar ve ölümlerin, tanrılar veya insanüstü güçler tarafından, yeryüzündeki kötü kişilere ceza olarak gönderildiğine inanmışlar ve bu inançlarını da yüzyıllar boyu devam ettirmişlerdi. Batı kendi oluşturduğu yeniden doğuşu (Rönesans) ile aklı egemen kılmış kilisenin engizisyonundan ve hurafelerden, inanç esaretinden sıyrılmıştı.
8. Yüz yılın ortasından 13. Yüz yılın sonuna kadar aklın egemen olduğu İslam’ın Altın Çağı ya da İslam Rönesans’ı olarak adlandırılan dönemde, Orta Çağ’da İslam dünyası, uygarlığın her alanında gelişme göstermişti. Kindi, Farabi, ve İbni Rüşd bu çağlar ile özdeşleşmiş filozoflardı.
İslamiyet döneminde, insan ve hayvan hastalıkları hakkında birçok yazılar yazılmış ve gözlemler yapılmıştı. İlk hastane Şam’da M.S. 707’de kurulmuştu. Bağdat’da yaşamış olan Ebubekir Mehmet bin Zekeria El Razi (MS. 854-925), yazdığı “Tıp Ansiklopedisi'nde” çiçek ile kızamık hastalıklarını tanımlamış ve bulaşıcı hastalıkların fermentasyona benzediğini bildirmişti.
Buharalı bir anne ve Belhli bir babanın oğlu olan Dünyanın günümüze kadar etkisini göstermiş en büyük bilim adamlarından biri olan İbni Sina (980-1038), bulaşıcı hastalıkların gözle görülmeyen kurtçuklardan ileri geldiğini ve korunmak için temizliğin önemli olduğunu vurgulamıştı. Ayrıca, yazdığı kitaplarda, bazı hastalıkları da (plörizi, verem, deri ve zührevi hastalıklar) tanımlamış ve korunmak için de bazı ilaç adlarını vermişti.
Buhara’da medrese eğitimi alan, tıp yanında çeşitli bilimler Üzerinde de bilgisini arttıran İbni Sina Önce Samanoğulları, sonra da çeşitli hükümdar/ara bağlı olarak devlet hayatının bazı kademelerinde de görev yapmıştı. Öldüğü zaman lran’da, Hemedan’da gömüldü. İbni Sina için, Ortaçağ tıbbına bıraktığı etkiler ile İslam dünyasının bilimsel başarısını en üst düzeyde tutmuş çok büyük bir bilim adamıdır, denilebilir. Onun tıbba getirdiği yenilikler, yüz yıllar boyu Avrupa’da etkisini göstermiş, kitapları okullarda klasik ders kitabı olarak okutulmuştur.
Çin’de Huan kentinde ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan Corona virüsü salgınına karşı henüz bir çözüm bulunamadı. Ülkeler virüse karşı kendi yol haritalarını oluşturuyor. Öte yandan geçmişte yaşanmış salgınlar da gündeme geliyor. Tarihte yaşanan büyük salgın olaylarında toplumların nasıl mücadele ettiği merak ta ediliyor.
İşte İbn-i Sina’nın insandan insana bulaşan pandemi tipi bu salgın hastalıklara karşı çözüm önerileri;
“Sirke ile temizlik yapın.
Ellerinizi, bulaşıklarınızı ve kıyafetlerinizi mutlaka sirke ile yıkayın.
Birlikte dolaşmayın.
Beş on kişi bir araya gelerek kalabalıklar oluşturmayın.
Pazarları terk edin.
Paraları bırakın.
Toplu halde ibadet etmeyin
Salgından korkmayın, hastalıktan sakının, hastalarınızı terk etmeyin.
Evinizde oturun ve neşeli olun.
Hastalık neşeden kaçar.”
Görülüyor ki, Doğu’da “Hekimlerin Piri ve Hükümdarı”, Batı’da ise “Avicenna” (umut) olarak tanınan İbni Sina “El Kanun Fit Tıb” kitabında bulaşıcı hastalığa karşı sunduğu çözüm önerileri bilgi çağı denilen günümüzde virüs için uygulanması gereken 14 kurala temizlik, sosyal mesafe ve temas konuları açısından ne kadar çok benzemektedir.
Sağlık ve mutluluk dilerim.
Nizamettin BİBER