- Kategori
- Deneme
İç sesimle dişe diş monolog …

Günlerdir hatta haftalardır iç sesime kulak kesildim, bana yazı yazmam konusunda ilham vermesi, beni yazı yazmaya itmesi için… Fakat ne mümkün tık yok… Nutku tutulmuş sanki… Öylece duruyor ve kendisini hayatın akışına bırakmış amaçsız yaprak misali, nereye savrulursa oraya gitmeye hazır…
Baktım olacak gibi değil, ipleri elime almaya karar verdim… Uzun zamandır yapmadığım bir şeyi, yani içimdeki çocuğu gütmeye, onu silkeleyip kendine getirmeye karar verdim… Yoksa miskin miskin bir köşede durup, gelip geçen her şeyi öylece seyrederek bitirecek üç beş günlük hayatını…
İçimdeki ses de sen değil misin, neden sanki ikinci yada üçüncü şahıslardan bahseder gibi konuşuyorsun kendi hakkında dediğinizi duyar gibi oluyorum dostlarım… Belki de haklısınız o taraftan bakınca… Ama burada konu ben ve benim içimdeki bene davranışım ise, inanın bu müdahaleler neredeyse dünyanın en nadir gerçekleşen olaylarından biridir…
Genelde içimdeki ses dışımdaki varlığımı silkeleyip uyandırır ve kendisine getirir… Maddi varlığımı şöyle bir güzel pataklar ve hayatın ne kadar önemli bir hazine olduğunu hatırlatır… Bu sefer roller değişmiş durumda ve içimdeki çocuk dayağı yiyor, çocuksu yaramazlık alışkanlığını kaybettiği için…
İnanamıyorum şuanki içinde bulunduğum kısırlığa ve yılgınlığa… Herşeyi bir kenara bırakmış ve yorgunluklarıma teslim olmuş gibiyim… Akıl alır gibi değil… Geçip giden günlerim, neredeyse turunsol kağıdıyla kopyası çıkarılmışçasına birbirinin tıpatıp aynısı ve ufak tefek eksiklikler dışında değişen hiç bir şey yok…
Acaba sizin de böylesi kısır dönemleriniz oluyor mu?.. Yani hayatınızın etkisiz bir elemana dönüştüğü ve yapmak istediğiniz hiç bir şeyi yapamadığınız yada yapmanızın içinizden gelmediği kurak ve çorak zamanlarınız oluyor mu demek istiyorum aslında?..
Ama yanlış anlamayın, klasik yorgunluklarla offlar çektiğiniz ve mola vermek için yalvardığınız beylik hayat durumları değil öğrenmek istediğim… Hani içinizin bir şeyi yapmak için çırpınıp da çırpınmasını beklersiniz, o şeye ulaşmak için var gücüyle can atmasını istersiniz de, ama bir türlü o hissiyatı yakalayamazsınız…
Bu işkence haftalarca sürer ve bir süre sonra bu çığlıklar fısıltılara dönüşür ve birer hayalet misali içinizde korku duyguları içinde gezinmeye başlarlar… İşte onu soruyorum, o cehennem azabı çaresizliğinizi… Böylesi cehennem azabını aratmayacak anları bertaraf etmenin bir yolunu biliyor musunuz acaba?..
Her tür teklife açığım… Yeter ki yeniden hayat bulsun o yaramaz çocuğum ve eskiden yapmaya can attığı şeylere dört elle sarılsın… Sanırım, koca ve baba olmadan önceki tek başına hayatımdan, elime yegane şey olarak bu miras kalmış… Onu da sonsuza dek yitirmek istemiyorum… Elimden tutacak dostlarıma şimdiden çok çok teşekkürler…
Sevgi ve Saygılarımla… Fırat ÖÇAL