Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

idamlık esaretn adı aşk

idamlık esaretn adı aşk
 

Ben aşkı daha doğrusu aşkın yaptığını idam sehpasındaki kişiye benzetiyorum. Ama bu idam sehpasına zorla gidilmedi. Tam aksine isteyerek ve bilerek gidildi. Tüm olacakları bile bile…

Bu kararı alan, sehpaya götüren ve ipi boyuna geçiren ise âşık olunan kişi. Son anda ise idam etmekten vazgeçiyor ve karşısına öylece dikilip kalıyor. Ne sehpaya tekmeyi vurup aşk mahkûmunu öldürüyor ne de onu oradan indirmeye çalışıyor. İşte en kötü olanda bu! Belirsizlikler… Ve bu ıstırabı bitirmek için de hiçbir harekette bulunmuyor.

Sanki bunu yaparak bir türlü haz alıyor karşısındaki kişinin acı çekmesini gözleyerek. Böylece kendi ilkel benliğini -egosunu- tatmin etmeye çalışıyor.

Fakat hiçbir zaman düşünmüyor bir gün kendisinin de o sehpaya çıkacağını… Daima bir döngü içerisinde dönüyor bu. Yani esaretin (esirin) efendisi iken aşkı kölesi olduğunu hiçbir zaman anlamıyor. Bu da aşkın bir afyon gibi kanımıza girerek iki noktada med-cezir gibi bazen acı ve ıstırabı, bazen de mutluluğun o tatlı sarhoşluğunu yaşatıyor. Bizi de kendine çeken bu iki zıtlığın harmanlanmasıdır içimizde. Kendimizi kuş tüyü gibi bulutların üzerinde hissederken an gelir demir bir mızrak gibi yerin derinliklerine saplandığımızı hissederiz. İşte aşk bu yükseklik ve alçaklıktaki baş dönmesidir.

Bir gün gelirde uyandığımızda bunların bir rüyadan ibaret olduğunu anlarız. Onca şeyin bir anda olup bittiğinin gerçeği bizi hayrete ve dehşete düşürür. Hayatın hiçte rüyamızdaki gibi olmadığını anladığımızda kahkahalarla güleriz rüyamızdaki halimize…

 
Toplam blog
: 27
: 542
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

Yapmakta olduğum mesleği seviyorum seviyorum ama gönlümün bir yerinde tiyatro vardır. Aynı zamand..