Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '14

 
Kategori
Siyaset
 

İdare-i maslahat

CHP’de sorun kamuoyuna yansıyan siyasi söylemler ya da talepler değil. CHP’nin yerel seçimler öncesi ‘Yerel Yönetimlerde 30 İlke ve Önceliğimiz’ bildirgesini okuyan var mı bilmiyorum.  Derli toplu bir bildirge! Talepler doğru; Birlikte yönetmekten dünya kentine, yoksullukla mücadeleden hayvan haklarına kadar her konu var! Eğer sorun genel söylem ve bildirge olsaydı, bu bildirge, CHP’nin sağında duranın da, solun da duranın da destekleyeceği bir bildirge olurdu, kamuoyunda konuşulur ve CHP seçimde daha başarılı bir sonuç alırdı!  Sorun bu değil, genel siyasi söylemelerin yetersizliği hiç değil. Sorun belli; İnandırıcılık, samimiyet ve güven sorunu! Cesaret ve inandırıcılık sorunu. CHP kendisinin iddia ettiği gibi, ‘yeni ve değişimci’ değil. Devrimci hiç değil! Durumu idare ediyor!

* * *

11,5 milyon oy almış koca parti, Genel Kurul’dan sonraki en önemli toplantısı olan Parti Meclisi’ni topluyor, arkasından da milletvekillerini… Ancak toplantılardan sonra bir tek ortak açıklama yapamıyor. Var mı böyle bir şey? Her şey yolunda mı? Söylendiği gibi ‘başarısızlık değil, yalnızca eksiklikler’ mi var? CHP 26 ilde yüzde 5’in, 11 ilde ise yüzde 10’un altında oy almış. Bugün genel seçim olsa CHP 37 ilde barajın altında! Ege’de ciddi oy kaybetmiş, İzmir’de 8 ilçe uçup gitmiş. Akdeniz’de Antalya’yı, Mersin’i hatta Adana’yı kaybetmiş. Daha önce CHP’nin olan 84 belediye artık CHP’nin değil… İstanbul ve Ankara’da ‘misafir oylar’ dışarıda tutulsa, partinin oy oranı açıklanandan daha da aşağılarda… Bu çıplak sonuçlar yalnızca aday belirleme yönteminin yanlışlığı ile açıklanamaz! 5’li komisyonun beceriksizliğiyle de…

Sorunu CHP’nin siyasi kültüründe aramakta yarar var! CHP’de ‘en büyük başarı’ en yakınındakine tavır almak. Sürekli mızmızlanmak ve şikayet etmek, faturayı hep başkasına çıkarmak! Asıl ‘düşman’ orta yerde, dışarıda duruyor, ama senin gücün ‘içerdekine’ yettiği için bütün enerjini ona yönelik olarak harcıyorsun! Kabadayılığı kendi partiline yapıyorsun. Çünkü, CHP’de iktidar deyince akla hemen parti içi iktidar geliyor! En yakınındakini ‘bypass’ ederek ya da tasfiye ederek pozisyon kapmaya çalışılıyor. Başkana yakınsan, hele hele paran da varsa, işi bitiriyorsun! Dışarda kumpas var da, içerde başka bir şey mi var? Parti içi mücadelede de düello yok! Önseçim, eğilim yoklaması gibi yöntemleri ciddiye alan yok! Liyakat, siyasal tecrübe, birikim anlamını yitiriyor! Örneğin CHP’de ticaretle uğraşmayan milletvekili sayısı acaba kaçtır? Ya da yalnızca milletvekili maaşıyla geçinenlerin sayısı acaba kaç?

* * *

CHP’nin seçim stratejisi neydi? Doğru muydu? Bunun bilen var mı? 5’li komisyonu eleştiren çok ama Genel Başkanı ve MYK’yı, Parti Meclisi’ni eleştiren yok gibi. Acaba neden?

Her dönem sağa dönmek moda. Eğer iktidar olacaksak sağdan oy almamız gerekiyor deyip, sağa yapılan övgüleri de, İslam’a yapılan övgüleri de ezberledik… Kutlu Doğum haftasına katılmak ‘in’, laiklikten bahsetmek ‘out’… Aday Karadenizli ise, üstelik bir de ‘dini bütünse’ sorun yok. Kürt olması da bir yere kadar tolere edilebilir. Ama aday es kaza Aleviyse, bir de solcuysa işte o zaman durup düşünmemiz gerekir! ‘Alevi adayla seçim kazanılmaz. İnananlar oy vermez! Karadenizliler oy vermez” falan filan… Sonra… Sonra, bu yaklaşımdan dolayı, Karadeniz’de seçimleri kaybeden CHP’liler dönüp kendilerine bakacaklarına, Karadeniz’de ‘sıfır’ çekmenin nedenini de ‘Alevi kökenli Genel Başkan’ olarak açıklarlar…

Eğer böyle yaklaşanların dedikleri doğru olsa, zaman zaman Kürtlere çok sıcak mesajlar veren AKP’nin Karadeniz’de hiç oy almaması ya da ‘tek devlet, tek millet, tek dil’ dediği için Kürtlerden… Peki ya BDP?  Diyarbakır’da Alevi birini Belediye Başkan adayı gösteriyor belki biraz oy kaybediyor ama seçimleri yine de açık ara alıyor!

* * * 

Bütün bunlara rağmen, CHP PM’de sesler neden çok düşük volümlü çıktı? Oysa, ikili üçlü sohbetlerde ‘bu işler böyle gitmez’ diyen PM üyesi sayısı da, milletvekili sayısı da oldukça fazlaydı. Hatta MYK üyelerinin çoğu da açıkça ağır bir yenilgiden bahsediyorlardı...  Ama iş Genel Başkan önünde konuşmaya gelince ‘sus-pus’ oluyorlar. Genel Başkan’a kimse toz kondurmuyor, en ciddi eleştiri yalnızca ‘aday seçiminde yanlışlıklar’ ya da cemaat oluveriyor! Niçin? Cevabı çok net! CHP yöneticileri ikili sohbetler dışında ya da partideki iktidarından düşmedikleri sürece siyaset tartışmak istemiyorlar. Herkes durumunu korumaya çalışıyor. Her CHP yöneticinin desteklediği bir ya da birkaç belediye başkan adayı vardı. Şimdi sırada milletvekilliği seçimleri var. Açıklandığı gibi seçime kadar eğer Genel Kurul olmazsa, Genel başkan Kılıçdaroğlu dışında hiç kimsenin yeri garanti değil. O zaman tek bir yol kalıyor; Susmak! Çünkü bu arada konuşmak, genel siyasi çizgiyi eleştirmek, seçim sonuçlarını yenilgi olarak değerlendirmek, 2015’de aday olmayı engelleyebilir! O zaman; Ne eleştirisi, ne özeleştirisi? İdareyi maslahata devam!

Necdet Saraç / YURT GAZETESİ

21 Nisan 2014, Ankara

 
Toplam blog
: 18
: 641
Kayıt tarihi
: 18.01.13
 
 

Necdet Saraç (d. 8 Şubat 1961, Erzincan, Türkiye) Yazar, Gazeteci Marmara Üniversites..