- Kategori
- İzmir
İEÜ’de 10.Yıl coşkusuyla geleceği yönetmek
Dede Korkut'un kopuzu BABA'ya armağan edildi.resim:www.izto.org.tr
10. yıl… İnsan yaşantısında önemli bir evre… Bu zaman diliminde yapılanlar, geleceği şekillendiriyor. 2001’de kurulan İzmir Ekonomi Üniversitesi, göz açıp kapayıncaya kadar geçen 10 yılda birçok alanda ilk’leri gerçekleştirip, örnek oldu. Kurulduğu alana sığmayıp taştı, Dünya Üniversitesi olma yolunda koşmaya başladı…
İzmir Ekonomi Üniversitesi 10. akademik yılı açılışına 9. Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel, DoktoruAylin Cesur, eski YÖK BaşkanıProf.Dr.Kemal Gürüz, İzmir MilletvekiliBülent Baratalı; İZTO YönetimKurulu ve İEÜ Mütevelli Heyet Başkanı Ekrem Demirtaş, Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Candeğer Yılmaz, Gediz Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Abdullah Kavuk, İZTO Meclis BaşkanıNecip Kalkan, İEÜ kurucuları ve M.Heyet üyeleriNecmi Çalışkan, Sefa Selgeçen, Mizyal Akımsar, Akın Kazançoğlu, Jak Eskinazi, Metin Akdurak, Sümer Rahmi Nemli, Vedat Özyavuzgil, Coşkun Yolgörmez, Fatih Dalan, Vahdet Sarıkaya, Mehmet Pamuk, Turgut Yemişçi, Hüseyin Payzin, Nuri Doğsağ Özpamir;Yunanistan İzmir KonsolosuHara Skolariku, İngiltere İzmir KonsolosuWilly Buttigieg; Emekli Rektörler, İZTO ve EBSO üyeleri, öğretim üyeleri ve öğrencilerkatıldı.
* Dünya Üniversitesi Hedefiyle Geleceği Yönetmek
Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın ardından, İzmir, Ticaret Odası tarihçesi, İEÜ’nin kuruluşu sinevizyon halinde gösterildi. Barış Keser, Hülya İncekara’nın ustalıkla sunduğu törenin açılış konuşmasını, İEÜ’nin bugünlere gelmesinde büyük katkısı olan Rektör Prof.Dr. Attila Sezgin yaparak, hedefe nasıl ulaştıklarını özetle şöyle anlattı.
“Başlangıçta belirlediğimiz hedeflere doğru, hiç tereddüt ve duraksama göstermeden kararlı adımlarla yürüdük. Sonuçta Üniversitemiz 2010 fazla olan vakıf üniversiteleri arasında, lisans programları itibariyle, %91 doluluk oranıyla ilk beş vakıf üniversitesinden biri oldu. Öğrenci gözüyle çekiciliğin bir göstergesi olarak, -burslular dışında- öğrencilerin “aldığı hizmetin bedelini ödemek suretiyle” en çok okumak istediği, en iyiiki vakıf üniversitesinden biridir. Azimli ve inançlı yürüyüşümüz, üniversitemizi, yükseköğretim kuruluşları arasında, hem ülkemiz, hem de bölgemiz genelinde, saygın bir yere taşıdı. Onuncu akademik yılına başlarken üniversitemizin ulaştığı büyüklük ve müktesebatdan, elbette gurur ve mutluluk duyuyorum. Ancak, bunun bize yüklediği sorumluluğun da farkındayım. Her düzeydeki akademik ve idari personelimizin de bu sorumluluğun farkında ve bilincinde olduğuna inanıyorum. Üniversitemiz Avrupa Komisyonu’nca yapılan değerlendirme sonucunda ‘Diploma Eki Etiket’ almaya hak kazandı. Bilkent ve Sabancı Üniversitelerinden sonra bu hakkı kazanan üçüncü vakıf üniversitesiyiz. Ruhsat, 5-6 Ekim’de Belçika’nın Antwerpen kentinde düzenlenecek ortaklaşa törenle Rektör Yrd. Prof.Dr.Oğuz Esen’e verilecektir.”
En yüksek puanla üniversiteye girmeyi başaran Seda Artürk de bir konuşma yaptı.
“2001 yılında küçük adımlarla büyük bir yolculuğa çıkarken;
· Araştırma ve öğrenci odaklı,
· Ülkesi ile bütünleşen, · Küresel bakış açısına sahip,
· Girişimci öğrenci yetiştiren bir üniversite yaratmak, ” istediklerini belirten üniversite kurucusu İZTO ve İEÜ Mütevelli Heyet Başkanı Ekrem Demirtaş, İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin 4 bin 316 mezunu ile çok büyük bir başarıya imza attığına dikkat çekerek, duygularını şöyle dile getirdi: “Bugün yine farklı duygular içindeyim. Çünkü 10. yılımız… Başarı kriterlerine uygun dolu dolu dolu 10 yıl… 2001 yılında ilk akademik yılımızı Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği ilk dersle başlatmıştık. Ne mutlu ki 10. akademik yılımızın da ilk dersini Sayın Cumhurbaşkanımız veriyor.
4 bin 316 mezunumuzun çok azı dışında hiçbiri iş bulma konusunda sorun yaşamıyor. Diplomalarımız sadece ülkemizde değil AB’de de geçiyor. Çünkü 51 Vakıf üniversitesi arasında bu sene ‘Diploma eki etiketi’ almaya hak kazanan üç vakıf üniversitesinden biriyiz. Yani artık AB standartlarına uygun eğitim verdiğimiz, AB komisyonu tarafından tescillendi. Şu anda 23 farklı ülkeden 70’i yabancı olmak üzere 461, yarı zamanlı 220 olmak üzere toplam 681 öğretim üyemiz var. Her eğitim yılı sonunda öğrencilerin hocalar ile ilgili değerlendirmelerini alıyor ve değerlendirmelere göre sözleşme yeniliyoruz.
Bu yıl, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültemize çılgın bir bina yaptık. Projesi anonim, öğretmen ve öğrencilerin imece çalışmasıyla, 13.000 metrekare dekorasyon ve hareketli mobilyalarla 26 milyon TL’na mal olan binamız, hocaların önerisiyle 20.10.2010 saat 20.10’da tanıtılacaktır.
Gelecek on yıl planlarımızı hazırlamaya başladık. Bu plan eğitimimizde farklılık yaratacak bir stratejik plan olacak. Yeni bölümler ile güçlenecek. 80 ilimiz ve 25 ülkeden, öğrenime devam eden 6208 öğrencimiz var. Geleceğimiz onlarla şekillenecek… Hepsiyle gurur duyuyor, hocalarıyla birlikte başarılar diliyorum.
Bizim için her yıl Ankara’dan gelerek, ufkumuzu açan Sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımızı, değerli konuklarımıza saygılar sunuyorum.”
*Türkiye’nin İkinci Mimarı’ndan İlk Ders
Prof.Dr.Attila Sezgin’in konuşmasında belirttiği gibi; “Devlet hayatına vakfettiği ömrünün her evresi zengin derslerle dolu; biat etmeden kimsenin kimseye üç dolar vermediği o soğuk savaş yıllarında, zor şartlar altında icraatlarıyla bu ülkeye Aliağa’yı, Seydişehir’i, İskenderun Demir Çelik’i, barajları, santralleri, köprüleri, satıla satıla bitirilemeyen nice eseri kazandıran, ‘Yedi Küpeli Gelin’i Harran Ovasını suya kavuşturan, Demokrasi Kültürümüzün oluşum ve gelişmesine büyük katkıda bulunan, siyaset bilgesi.” 9.Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in açılış dersi pür dikkatle dinlendi.
İzmir’e gelmekten duyduğu mutluluğu dile getirdikten sonra, her zamanki babacan sesiyle, güncelle yüklü ilk dersi başlattı. "Buraya sadece bir toplantıya katılma amacıyla gelmiyorum. Rahatlamak için geliyorum. İzmir Ekonomi Üniversitesi'nin 'Dünya Üniversitesi' olma yolunda attığı önemli adımlar hepimizi memnun ediyor. Gurur duyuyorum. Bu da beni rahatlatıyor. Çünkü başarının yerine koyabileceğiniz hiçbir şey yok.
Dünya teknoloji ve bilgiyle küçülüp, 'uzay köyü' haline geldi. Hiçbir devlet sınırlarını kapatıp da küreselleşmeden kaçamaz. Dünya insanlarının birbirlerine daha çok ihtiyacı var. Ekonomi de küreselleşmeye entegre oldu. Bundan sonra dünyada küreselleşmeden, serbest ekonomiden ve serbest ticaretten vazgeçilmeyecek. Demokrasi, piyasa ekonomisi ve insan hakları dünyanın çatısı olacak. Ancak finans sektöründe düzenleme kaçınılmaz görünüyor.
Çin'in yönetim şekli ‘hibrid’ diye adlandırdığımız yönetim şeklidir. Komünizmle idare edilir, fakat serbest ekonomiye sahiptir. Çin bir şeyi iyi anladı. Kalkınma ve zenginleşmenin çaresi rekabetten geçer. Zengin ülkelerde serbest ekonomi tek başına bir şey ifade etmez. Mutlaka hukuk üstünlüğü olmalıdır. Çin 1978 yılında yapmış olduğu kongresinde bir karar aldı: ‘Kalıp şeklindeki ideolojik saplantılarla bir yere varmamız mümkün değil. Biz aklın icabını yapalım. Kedinin ak veya kara olması fark etmez. Fareyi yakalayabiliyorsa makbuldür. Nasıl yakaladığı önemli değildir.’
Türkiye ekonomisi 192 ülke içinde 15 ile 22. sıra arasında gidip geliyor. 1980'de 20. sırada, 1995'te 15, 2010'da de 16. sırada yer aldık. ABD'deki kişi başına düşen gelir 37 bin, Norveç'te 47 bin, Çin gibi büyük bir ekonomide 5 bin, Türkiye'de 10 bin Dolar civarındadır. Aradığımız şey, hem ekonomiyi, hem de kişi başına düşen geliri arttırmak. Türkiye, yüzde 7 kalkınma hızını başarabilmelidir. Bunun için kendi kaynaklarını zorlaması lazım. İlk 10 ekonomi arasına girmek istiyorsa Türkiye kendi tasarruflarını artırmalı, bu tasarrufların yüzde 25'ini kalkınmaya sarf edebilmelidir. Bugün bu oran yüzde 18'dir. Aradaki fark başka ülkelerden borçla sağlanmaktadır. Türkiye üretimini çoğaltmak, yatırımlarını, tasarruflarını, ihracatını artırmak mecburiyetindedir.
Nüfusun yüzde 30'u tarımla uğraşıyor. ABD'de ise nüfusun sadece yüzde 3'ü tarımla uğraşmasına rağmen ürettikleri kendilerini doyurabiliyor. Bizim nüfusumuzun yüzde 30'u tarımla uğraşmasına rağmen üretimimiz bize bile yetmiyor. Dünya ile rekabet edebilecek ürünler üretmemiz gerekiyor. Yeni bir tarım politikası yaratılmak zorunda. Dünya ile beraber hareket ederek çağdaşlığa ulaşmamız lazım. Bütün bu gayretin sebebi de Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi uygar, çağdaş ve zengin bir Türkiye yaratmak.
Geçen yıl yaşanan küresel krizin dünyada 10 trilyon dolar maliyete neden oldu, dünya ekonomileri küçüldü. Ekonomik krizin ardından resesyona ve depresyona varılmadan yeniden bir düzelme sağlandı. 2010'un büyüme yılı olarak gösterildi, bu büyümenin istikrarlı olması gerek. Kriz sonrasında gelişmiş ülkeler biraz yavaşlarken, gelişmekte olanların daha hızlı büyüyeceği tahmin ediliyor. Gelişmiş ülkelerin payı azalacak, böylece dünya siyasetinde yeni dengeler gerekecek. Önümüzdeki dönemde küresel sistemden, serbest ekonomi ve serbest ticaretten, demokrasi ve insan haklarından vazgeçilmeyecek, bunlar temel çatıyı oluşturacak. Finansal sektör yeniden yapılanarak, finansal sistemde eski bolluklar yaşanmayacak. Ülkelerin üretim, tüketim ve tasarruf dengeleri eskisi gibi olmayacak…
İnovasyon, 'yeşil ekonomi' ve 'yeşil istihdam' önemli. Dünyanın en önemli meselesi nüfus olup, nüfus arttıkça refahın artması mümkün değil. Artan nüfus ekolojik dengeleri de zorlaştırıyor. Enerji yeterli olmadıkça üretim arttırılamaz. Fosil kaynaklardan enerji üretmek, yerküreyi kirletmektir. Yerkürenin üzerinde taşıyabileceği kadar insan olmalı. Nüfus 8 milyarın üzerine çıkmamalı. Yerküreden verdiği kadarını almalı, fazlasını değil… Yerküreye de alabileceği kadar vermeli. Çağımızda yerküre insanları ikaz ediyor, 'Beni tüketmeyin, ısıtmayın, kirletmeyin, üzerimde yaşanabilir konumdan beni çıkarmayın' diyor. Bu, yerkürenin feryadı…
Dünya topyekün zenginleşiyor, fakat gelişmiş, gelişmekte ve az gelişmiş ülkeler arasındaki farklar artıyor. Dünya zenginliğinin yüzde 60'ını ABD, AB ve Çin alıyor. 2040 hatta 2030 yılı tahminlerine göre bu oran artacak. Dünyadaki zenginliğin dağılımı, ekonomik aktörleri de değiştirdi.Dün tek güç olan ABD. bugün bu gücünü Çin ile paylaşmak durumunda kaldı.”
Konuşmaların ardından Prof. Dr. Attila Sezgin ve Ekrem Demirtaş, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e, İEÜ'de verdiği ilk derslerden oluşan '2001-2010' kitabı ve 10. Akademik Yıl plaketi vererek teşekkür etti.
*Türk Kültür Mozaiğinden Pırıltılar
<ı>“Türk kültürü, bütün Türklerin kültürüdür.ı>
<ı>Bu kültür, nerede olursa olsun Türk’ün malıdır.ı>
<ı>Her Türk’ü de, Türkiye’yi de alâkadar eder.” ı>
<ı>K.ATATÜRKı>
Törenin sonunda İzmir Ekonomi Üniversitesi Halk Dansları ve Müzik Kulübü, "Türk Kültür Mozaiğinden Pırıltılar" temalı bir gösteri sundu.
1-“Karagöz Boy Boy” Özbek Halk Türküsü-Anonim Koreografi/Danışman: Cemile Abbasova, Dansçı: Begüm Kıyman, Solist: Doğukan Özdemir, Keman: Ceren Cengiz, Ritimler: Doğuş Çapal, Nuri Erol,
-Özbek halk müziğinin daha ilk tınılarında sarsıldım. Çocukluğumda Mardin’de cümbüş eşliğinde “Âççıkçıgo/Çiçekçe” adıyla çalınan bu türkü, Mardinlilerin belleğinde yüzlerce yıl öncesinde yaşayan Artuklu atalardan kalmış olmalı. Özbekler ile Artuk Bey’in ortak bağını araştırmak gerek…
2-“Naz Eyleme” Azerbaycan Halk Türküsü-Anonim Koreografi/Danışman : Mila Abbasova, Dansçılar. Elif Kolcu, Okan Öktem
-Azeriler ve Kafkasların özgür, isyankâr, dertli, ağlak ruhunu yansıtan müzikleri eşliğinde Şeyh Şamil’in ruhunu hissettik.
3-“Zeybek” Türkiye Halk Türkileri Potpuri-Anonim Koreografiler: Teoman dalcı, Hakan Koçan Zeybek Solo: Engin Kıbrıslı, Dansçılar: Açelya İdiz, Baki Evkuran, Burak Öncel, Cihan Coşar, , Dilara Uyar, Funda Kılıç, Hatice Şan, İpek Başpınar, Uğur Bolat(Mezun)
-Efeler… Orta Asya’dan Adalar Denizi’ne uzanan coğrafyanın çiçekleriyle bezeli, denizin dalgaları gibi kıpır kıpır ve özgür, meydan okuyan bir ağırbaşlılıkla, ‘Harmandalı’dan ‘Bir ataş ver’in yanık sesiyle destanını sundu.
Alaskar Abbasov yönetmenliğinde, Ünal Çiçek’in ses/ışık tasarımıyla büyük başarıyla sunulan ve coşkuyla alkışlanan gösteri sonunda Halk Dansları Başkanı Engin Kıbrıslı, Sayın Süleyman Demirel'e Dede Korkut kopuzunu hediye etti. Aynı anda “İzmir Marşı” ve sözleri tarafımdan yazılan “İEÜ Marşı” coşkuyla seslendirildi.
Törenin ardından, Dekan Prof.Dr.Sevda Alankuş’un yönetimiyle aktifleşen İEÜ.İletişim Fakültesi Medya ve İletişim Bölümü öğrencileri tarafından Türkiye'nin en eski gazetesi Yeni Asır'ın akıllarda iz bırakan 79 manşetinden derlenen "115 Yıla Tanıklık Eden Manşetler Sergisi" ilgiyle izlendi. Sergi, 1930 yılında Serbest Fırka’nın Kurulması ve Menemen Olayı ile başlayıp 2009 "Davos'ta One Minute" manşetine kadar uzanan yakın tarihin en önemli olaylarını kapsıyor.
İzmir Konak’ta Firuz Catering’in özenli sunumuyla, canlı müzik eşliğinde verilen yemeğin ardından, İEÜ tarafından hazırlanan on yılın ilk derslerinin kitabını, konuklar sıraya girerek Sayın Süleyman Demirel’e imzalattı.
Geleceği yönetmeye aday İEÜ’nin, başarı dolu hedefe ve nice 10 yıllara koşması dileğiyle…
*Gösteri Proje yapımcısı: Emel Akçay Uzun
*Resimler:Ceren Candar, www.izto.org.tr, www.milliyet.com.tr