Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '08

 
Kategori
Öykü
 

İhtiyarlık

Yaşını tam olarak bilmiyor ya da bildiği halde söylemek istemiyordu. Yalnız yılın önemli günlerinden birinde doğduğu; eli ekmek tutmaya başladığı günlerde, annesi tarafından sık sık tekrarlanır olmuştu.

Bu hatırlamaların annesine ait bir mutluluk ifadesi taşıdığını bildiği için yüzünde bir tebessüm belirir ve annesini öper, kucaklardı.

Yıllar yılları kovaladı ve o günlerin genç, bu günlerin ihtiyar delikanlısı; artık yolun sonuna gelmekte olduğunu fark eder oldu.

Eski günlerinde olsaydı; sosyal durumunu düşünmeksizin, eline kazmayı küreği alıp, bahçesinde kuyu kazar, beton döker, beller ve fide dikerdi.

Ama artık yorulduğunu hissetmeye başlamıştı. Birkaç basamak merdiven çıksa: tırabzanlara tutunmak ve ikinci kat sahanlığında dinlenmek ihtiyacı duyuyor, buna rağmen yiğitliğe söz getirtmeksizin dinlenmeden çıkıyordu.

Bir gözü görmüyor, öbür gözü de karanlıktan aydınlığa geçişlerde veya tersi durumlarda uyum zorluğu göstermesine rağmen; araba kullanmaktan çekinmiyordu ama dikkatli olması gerektiğinin de bilincindeydi.

İşte bütün mesele bu bilince sahip olmasındaydı.

Çünkü onu sevenler; kendisindeki değişiklikleri fark ettikleri için en ufak bir iş yapmasını istemiyorlar, etrafında pervane gibi dönüyorlar ve bazı isteklerinin yerine getirilmesi konusunda ikilem yaşıyorlardı.

Örneğin: Salonda yerinin değiştirilmesi gereken bir eşyanın; gücü yetmesine rağmen yerini değiştirmeye kalkışsa; hemen önleniyor, sen otur biz yaparız deniyordu.

Örneğin arabasına atlayıp uzun bir yola çıkacak olsa; uçak varken arabaya ne gerek var uçakla git deniyordu.

Örneğin yabancısı olduğu bir büyük şehrin trafiğinde araba kullanacak olsa; kendisine güvensizlik gösteriliyor ve bu kalabalıkta trafiğe girmen çok tehlikeli taksiyle git deniliyordu.

Ona artık ihtiyarlamış gözüyle bakılıyor ve köşesinde oturup, gazetesini, kitabını okuması, çayını kahvesini içmesi ve hiçbir şeyle ilgilenmemesi telkin ediliyordu.

Bilgisayarın başına geçip bir şeyler üretme arzusunda oluşu bile garipseniyor, bu yaştan sonra böyle şeylerle uğraşmak seni yorar, yorma kendini bu kadar deniyordu.

Bütün bunlar ihtiyar delikanlının morali üzerinde olumsuz etkiler yapıyor ve bir türlü kabul etmek istemediği ihtiyarlığının yüzüne vurulmakta lığını algılayarak üzüntü duyuyordu.

Evet, o da biliyordu bunları yaparken zorlanacağını ve yabancılık çekeceğini ama nefsine söz dinletemiyor, hala kendisini genç hissediyor ve hala gücünün üstündeki işleri kendi başına yapmaya çalışıyordu.

Çok sevdiği büyük kızının arzusuyla, bir süreliğine kendi yaşadığı şehirden ayrılmış ve eşiyle birlikte kızının yaşamakta olduğu büyük bir şehre gelmişti. Kızı o büyük şehrin dışında, otobüs ve dolmuşlarla ulaşımı olmayan, ancak özel arabalarla gidilebilecek, gürültü ve patırtıdan uzak bir sayfiyede yaşıyordu. Şehirdeki evlerini ise yegâne çocukları olan kızlarına bırakmışlardı.

Kızları üniversiteyi bitirmiş ama kendi dalında iş bulamadığı için, seramik üzerine el sanatları işleyerek, vakit geçiriyodu.

Çok sevilen büyük kızla damat; uzun süreden beri anneleriyle babalarını görmemişler ve baharın gelişiyle kendilerine bir sürpriz yapıp uçak bileti göndererek oturdukları sayfiye evine davet etmişlerdi.

Bu sürprizin içinde yukarıda bahsedilen uzun yolda araba kullandırmama düşüncesi var mıydı yok muydu belli değildi ama ihtiyar delikanlı kendi arabasıyla gelmeleri önlendiği için üzülmüştü.

Gelişlerinin ikinci günü internetten tanıştığı bir gençle, sanal âlemde sohbet etmekteydi. O genç bu ihtiyar delikanlının resmini siberalemde görmüş ve dedesine çok benzettiği için kendisiyle tanışmak istemişti.

Başlangıçta şüphe ile baktığı bu gence, sonraları ısınmış ve kendi torunlarından daha fazla kaynaşmıştı.

Çünkü bu genç: İhtiyar delikanlıya; çok değer veriyor ve saygı duyuyordu. Bu saygı öylesine büyüktü ki: Görüntülü konuşmalarında, sigara içme ihtiyacı duyan bu genç izin isteyerek kamerayı kapatıyor ve sigarasını bitirdikten sonra tekrar açıyordu.

Genç delikanlı; ihtiyar delikanlıyı çılgınlar gibi seviyor ve onun için canını bile seve seve verebileceğini söylüyordu.

Ne var ki: Ayrı şehirlerde yaşadıkları için; bu ikili, gerçek âlemde tanışma olanağı bulamamışlardı.

Bir yıla yakın süredir sanal âlemde devam eden bu sevgi bağı; her geçen gün artmış ve artık gerçek âlemde tanışmaları dayanılmaz bir istek haline gelmişti.

İhtiyar delikanlının, kendi yaşadığı şehirden ayrılıp, kızının yaşadığı şehre gelişi; aynı şehirde bulunan genç delikanlı ile tanışma fırsatı doğurmuşu.

Genç delikanlının arabası olmadığından ihtiyar delikanlıya ulaşabilmesi bir hayli zordu. İhtiyar delikanlı ise kendi arabasıyla gelemediği için buluşma yerine kızının arabası ile gitmek zorunda olacaktı.

Kızına bu durumdan söz edince kızı; <ı>“ Büyük şehirlerin trafiği çoktur, bu yaşta zorlanırsın. Araba senin ama taksi ile gitmeni öneririm. ” dedi.

Hikâyenin ana fikri bu nokta üzerinde düğümleniyordu ama yazar; ana fikir üzerinde irdeleme yapma yerine; hikâyenin nasıl bir sürprizle biteceği konusunda tahmin yürütülmesi için okuyucularına bir fırsat vermek istedi.

Kızının bu önerisi üzerine; son derecede hassas ve alıngan olan bu ihtiyar delikanlı acaba nasıl bir tavır sergileyecekti?

İçindeki gençlik duygularına yenik düşüp, kızının arabasıyla büyük şehir trafiğine girme cesareti gösterebilecek miydi?

Bu cesareti gösterebilirse eğer nelerle karşılaşacak ve başına ne gibi işler gelecekti?

Aylardır sohbetine doyamadığı sanal torunu nasıl bir insandı?

Bütün bu soruların cevabı okuyucuların tahminlerinden sonra yeni bir blog ile verilecektir.

17 Mayıs 2008

 
Toplam blog
: 104
: 722
Kayıt tarihi
: 11.04.07
 
 

6 Mayıs 1927 Simav doğumlu, İstanbul Yıldız Teknik Okulu’nun ( Bu günkü Yıldız Üniversitesi) son sın..