Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

30 Nisan '08

 
Kategori
Haber
 

İki Civan çıktı meydane...

İki Civan çıktı meydane...
 

Taksim Meydanı...


Bugün, başka bir konudan söz edecektim. Amma ve lakin tam bu sırada televizyon ekranına iki civan çıktı… Hepsi de bir biri birinden merdane…

Bu merdane civanlardan (Çalışma ve İçişleri Bakanları) bir haber bekleniyor…

Yarın için… 1 Mayıs Perşembe günü kutlama törenleri İstanbul Taksim meydanında yapılsın mı, yapılmasın mı? İzin verilsin mi verilmesin mi?

Mesele bu…

Ekranın diğer tarafında ise, başka civan merdaneler var…

Onlar da, bizim tanımlamamız ile işçi temsilcileri, Sayın Başbakan’ın tanımlaması ile <ı>“Ayak takımı”nın temsilcileri…

Bir tarafta <ı>”Hükümet” var…

Diğer tarafta <ı>“İşçi temsilcisi” var…

İşin üçüncü tarafında da <ı>“Devlet” var…

1 Mayıs 1977 tarihinde, yine <ı>“Kutlama” vardı. O tarihte bu türeden kutlamalar <ı>“Taksim Meydanı”nda yapılıyordu. Günü bilenler, yaşayanlar bilirler…

O gün orada 36 kişinin hayatını kaybetti, yaklaşık 130 kişi yaralandı ve tarihe <ı>“Kanlı 1 Mayıs” adıyla geçti…

O tarihten bu yana, bu türden gösteri ve toplantıların, kutlamaların Taksim Meydanında yapılmasına izin verilmiyor. Oysa 31 Ocak günü kadınlara kızlara saldıran, taciz eden, hatta imkân bulsalar tecavüz edecek olan bir sürü serserinin de katıldığı <ı>“Yılbaşı Kutlaması” meydanı oluyor. Benzer başka gösterilere de <ı>“Alan” olabiliyor, ama <ı>“1 Mayıs Kutlaması” için açılmıyor.

Hak mı?...

Elbette bir tarafa izin verilirken, diğer bir taraftan bunu kıskanırsan, yasaklarsan bunun adı <ı>“Hak” olmaz. Bu ayrımı yapanların, oturup düşünmesi gerekir.

İşin bu tarafını burada bırakalım…

Geçmiş tarihlerde İstanbul’da benzer toplantı ve gösteri yapılacaksa, bu yerler Beyazıt, Aksaray ve Kadıköy Meydanları idi. O tarihlerde İstanbul trafiği bugünkü gibi değildi. İnsanlar için alternatif yollar vardı ve kullanılması kolaydı.

Sonra Taksim Meydanı devreye girdi. Özellikle <ı>“Bayram törenlerinin” çelenk konulması gerekçesiyle burada yapılması nedeniyle, Taksim de kullanılan meydanlardan oldu.

İstanbul’un <ı>“Taksim Meydanında” bu türden toplantı olur mu?...

İşin gerek <ı>“Siyasi” ve gerekse<ı> “İnatlaşma” tarafını bir kenara bırakacak olursanız, Taksim Meydanı toplantı ve gösteri yürüyüşleri için hiç de uygun bir alan değil.

Bu meydanın bir süre trafik akışına kapatılması demek, tüm İstanbul’u bir anda kilitlemek demektir.

Ayrıca…

Güvenlik açısından baktığımızda da, taksim meydanına açılan yolların, sokakların çokluğu nedeniyle, burada emniyeti sağlamak oldukça zor, hatta bir bakıma da imkânsıza yakındır. Taksimde emniyet içinde toplantı yapılabilmesi için, bu meydana açılan yolların da tamamen kapatılması, kontrol altında tutulması gerekir. Taksim Meydanı, provokatörlerin eylemlerini en rahat yapabilecekleri ve de kaçabilme imkânına sahip olacakları noktadır.

Şimdi gelelim dananın kuyruğunun koptuğu noktaya…

Biri <ı>“Ben Taksime giderim” diyor.

Diğeri <ı>“Seni Taksim’e sokmam, yasalar var” diyor…

Biri <ı>“Ben girerim, sokma da göreyim” diyor.

Diğeri de <ı>“Gel de göreyim” diyor…

Biz ne yapıyoruz peki?...

Yarını yani 1 Mayıs 2008 Perşembe gününü bekliyoruz, dur bakalım n’olacak diye…

Şu bir gerçek ki, inatlaşmanın hiç kimseye faydası yok. Yarın İşçi kuruluşları Taksim Meydanı’na çıkarlar ve orada da istenmeyen olaylar olursa, bu saatten sonra devletin karşısına dikilip <ı>“Niye böyle oldu” diye soramazsınız. Çünkü devlet uyarıyor <ı>“Gelme kardeşim, kışkırtıcılar bu günde senin arana girecek ve Taksim yine olaylara sahne olacak. Ben bunu önlerken çıkacak olaylarda çok can yanar” diyor.

Ve eğer sen de <ı>“Otuz sene önce benim canım yandı, 36 kişi öldü, 130 dan fazla kişi yaralandı, bir daha olur” diyorsan, sonucuna da katlanırsın…

Değer mi?...

Bana göre değmez. Bir başka konu, hükümetle çekişebilirsin, ama <ı>“Devlet” ile çekişemezsin, buna gücün yetmez, ayrıca <ı>“Devlet eğer Devlet ise” senin yasalara rağmen güç göstermene de izin vermez. Verirse <ı>“Devlet” niteliğine gölge düşer, <ı>herkes devlete karşı kalkışır.

Zaten istenen de bu değil mi?...

Sonra…

İşçi hakları böyle de alınmaz…

Eğer alacaksan, sen de demokratik yollardan alacaksın. O yol da <ı>“Sandık” denilen şeyin içinden geçiyor Taksim Meydanından değil…

Son söz…

Otuz sene önce o meydanda olup, o günleri yaşayanlardan bazılarının televizyon kanallarında yaptıkları kışkırtıcı konuşmalar da, daha akıllarının başına gelmediğini gösteriyor ki, demek düşüncelerde değişen bir şey olmamış aradan otuz yıl geçmesine rağmen…

Çok yazık…

1 Mayıs İşçi Bayram’nın karşısında değilim. Ama 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı bahane ederek <ı>“Devlet”e karşı olanların karşısındayım.

Hep söylüyoruz…

Devlet ile Hükümet’i birbirine karıştırmayın diye…

Umarım yarın karışmaz…

<ı>30 NİSAN 2008

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara