- Kategori
- Şiir
İki Dağ Arası

Şehre bakınca binlerce ışık var.
Düğmeye basınca karanlık oluyorsun sen de,
Hiçlik içinde görünmeyen bir hiç.
Bir nefes sonra bitimler var,
İstesen de istemesen de...
Süre kendisini tamamlıyor sürdüğünce.
Sonra bir dokunuşla yeniden ışık oluyorsun.
Var olmuş, olan, olacak, kim kimmiş?
Kayboluyor ışığı kapattığın karanlıkta.
Martı seslerini duymakla sınırlı varlığın.
Onların gözleri görüyor karanlıkta da...
Sen?
Görüş mesafen gönül gözünle alakalı.
İki dağ arasına gitti sevdiğin.
Ayrılık ebelik ediyor kelimelerine.
Sakinlik istiyorsun, dinginlik...
Telaşsız koşturmalarda yaşama yön vermek.
Yeniden şekilleniyor hissettiklerin.
Hepsini severek kabul edişler.
Hayatla kısa pazarlıklar kendince.
Düğmeye basıp karanlık olmalar küstüğünde.
Susmalara heves etmeler,
Susamıyorsun yaratılışına ters.
Çatasın geliyor gelmişe geçmişe.
Dalıyor gözlerin sürekli son zamanlarda.
İyi ki varlar gelenler.
Hep canlı, hep konuşkan bir suskunluk içinde.
Derinden derine sevdin hayatı.
Biliyorsun artık karşı dağın ardındakileri.
Sen çocuk olmasan da
Korkuların yer değiştirmiş kimileri hala çocuksu.