Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '18

 
Kategori
Öykü
 

İki Kadın Arasındaki Medcezir 2. Bölüm

İki Kadın Arasındaki Medcezir  2. Bölüm
 

Yine Ben


 Onlar gittikten sonra babam da kahveye gitmek için ayaklanmıştı.
 
Ben - Anne babam kaç yaşında? Annem - Ne yapacaksın, lüzumsuz soruları yine sıralama.
Ben - Ya, bu damat olacak ağabey babamdan da büyük! 
Annem - Bak hele, babanı sen mi doğurdun kız deyip çefleyen anneme
 - Okumamanın kötülüğü, cahilliği bu işte, bırakında okuyup mevki sahibi olayım, hiç insan kocanın doğum tarihini  merak edip nüfus cüzdanına bakmaz mı? 
 
Üzerime doğru çalı süpürgesini kapıp gelen annemin elinden zor kurtulmuştum. Anladım ki ne bizimkilerin ne de karşı tarafın gazabından kurtulmam mümkündü. Okuma özürlü olan anne ve babama; Benim gözüm yükseklerde niye önüme set çekiyorsunuz demeyi öyle çok isterdim ki! Köydeki okulumuzun bir tanecik öğretmeninden başka, ne amiri, ne de memuru vardı ve her işe de koşan oydu. Bana yardım et diye yalvardım ama belli ki korktu ama öğretmen hanım.
- Ebeveynin ile konuşayım yaşın çok küçük senim yaşındakiler şehirde ip atlayıp top oynuyor. Şikayet etmek istiyorsan telefon numarası vereyim kendin ara.
Ben - Öğretmenim sen arar mısın, diyemedim? Yaban ellerinden gelen öğretmenlere köy halkı fazla itibar etmez, çocukların kafasını karıştırıyor bu muallimler deyip veryansın ederlerdi.
 
Oysa okulda telefon da vardı ama öğretmenim tek olduğundan mı yoksa kadın olduğundan dolayı mı zengin olan köylülerden  çekinmişti? Öğretmenin verdiği numarayı aldım ama! Köydeki bir kaç telefon variyetli olanlarla birde muhtarın odasındaydı, cesaret edemedim, zaten köyüm yarısından çoğu muhtarı hiç sevmezlerdi. Kim zengin, malı mülkü yerinde, çıkarcı muhtar hemen sırtını onlara dayardı.
 
Allah'ım bir mucize diye yalvarıyordum, çıkış yolu arar olmuştum. Kız arkadaşım Ayşegül - Valla, annenle baban gözünün yaşına bakmıyorlar senin için çok üzülüyorum, derslerin iyi, hiç olmazsa bir kaç kardeşin olsaydı belki sana arka çıkarlardı Zeynep. Bana baskı yapsalardı devlete kaçar, yatılı okurdum. 
 
Ona - Akıllım sizin malınız var bizim yok, bizim tarlamız bile yok benim ayağımda ki naylon pabuç yırtık senin ki yepyeni mevsim kışa girecek, bunun karı yağmuru çamuru derken aylar geçecek, bir kardeşim olsaydı ona bile razıydım, benim için kimseler yardımcı olmuyor. Ayşegül, ne olur bir yardım et kız sizin evde telefonunuz var, ben okumak istiyorum ya, hem ben çocuğum!
Ayşegül - Tamam be ağlama, babam bu aralar tavşan avına çıkıyor, annem de zaten akşamları erken tavuk gibi tünüyor, sen merak etme ararım, Hatta kasabadaki yeni evlenen teyzemi de ararım. 
 
Benim ve Ayşegül'ün çıkış yolları, maalesef hep hüsran ve sakarlıklarla bitmişti. Hatta arkadaşlığımıza bile sekte vurup bizi birbirimizden uzak tutmuşlar aramızı soğutmaya muvaffak olmuşlardı. Artık umudum yitmişti kocaman bir yılın bitmesi benim de başımı yiyecekti. 
 
Okulun bitmesine, yazın gelmesine daha aylar vardı annemin ivedilikle çeyiz hazırlığı benim çocuk bedenimi rahatsız etmişti. Anneme - O kavak gibi adamın ben ancak bacak kadar boyumla koltuğunun altına gelirim. Annem - Zırlama, o şinsi Ayşegül cadısıyla da okulda konuşma. Senin için birde kasabada ki teyzesini aramış edepsiz kız, bu yarın büyüdüğü zaman ne olur bilmem!
 
Koca köyde bir uçtan bir uca kimin ne yaptığı öyle bir duyuluyordu ki, kayın-babam olacak yaşlı amca, okula gidip öğretmene baskı yaparak Ayşegül ile benim aynı sırada oturmamam gerektiğini, yoksa onu bu köyden en ücra köşeye sürdüreceğini köy kadınlarının anneme, onunda bana eziyet ederek  söylemesiyle yaşadığım bu günü babamdan dayak yiyerek sonlandırmıştım. Ayşegül'ü gerçekten de çok özlemiştim, Öğretmenimizi nasıl sıkıştırmışlar-sa teneffüste bile beraber olamıyor Ayşegül ile sadece üzgün, duygulu şekilde bakışıyor ve ancak birbirimize tebessüm edebiliyorduk.
 
 
Toplam blog
: 425
: 412
Kayıt tarihi
: 24.02.13
 
 

37 Yıldır  yurtdışında yaşıyorum , 1000 den fazla şiirim var,  çeşitli edebiyat sitelerinde, derg..