- Kategori
- Öykü
Park Edilen Çalı
Bir ağaç gördüm, aceleyle yürürken yol kenarında; yaklaştım dikkatlice baktım ve biraz daha baktım ama pek bir şey göremedim.
İşte o zaman anladım ki bir kere daha gözleriniz ne kadar keskinse o kadar uzağı görebilirim, tecrübem ne kadar fazlaysa o kadar farklı şeyler görebilir ve yorum katabilir daha da anlatmak için anlamlandırabilirim.
Aklım kirada değilse, menfaat beklentim yoksa bu ağacı ben nasıl övebilirim türünü bile tam olarak bilmiyorum. Nasıl kokar anlamadım, meyvesini yemedim, bodur olduğu için gölgesinde dinlenip bir bardak çay veya soğuk bir ayran içmedim. Menfaatim olmadı, ona fazla bir sevgi duyamadım.
Ne diyebilirim ki dalları vardı, lakin yapraksızdı, kökleri kalın değil daha ziyade çalıyı andırıyordu. Belli ki onu süs olsun diye oraya dikenler daha sonra budamışlardı. Dikenler.
Düşündüm, bir müddet ben bu ağaç hakkında yazsam ne yazarım, bununla ilgili bir yazı yazmak istesem ne yazarım diye birkaç fotoğrafını çektim, çok çaresiz bir hali vardı, pek yalnız kel tepelerin yalnızlığını andıran bir yalnızlığa sahip ancak bir o kadar güçsüz her türlü tehdide açık öylesine bekliyordu.
Hâlbuki o bir çalı değil de asırlık bir çınar ağacı olsaydı, kocaman kolları olurdu ki yakından baktığınızda tüm dünyayı kucaklıyor gibi babacan, kökleri metrelerce uzaktan uzağa uzanırdı. Korkusuz başları göğe doğru uzanan hatta sert görünüşüne rağmen gölgesinde insanlar, insancıkları konuk eden, bir o kadar sevecen olabilirdi. O ise sadece bir çalı, su bekleyen, köpeklerin ziyaret ettiği kuşların, sakaların dallarına yine de konduğu o çalı her şeye rağmen işte orada bir yapay bir parkta yalnız başına yaşıyor.
Derken itfaiye araçlarının olduğu yerden bir hareketlenme başlıyor, başlayan hareketlenme ile sirenlerini çalarak itfaiye araçları birer birer görev yerlerine doğru son hızla ilerlerken, çalının olduğu parkı kısa süreliğine de olsa şenlendiriyorlarsa da kimse onu fark etmeden hızla eski yalnız ve sessiz haline dönüveriyor. Yalnız, çaresiz, soğukta bir başına bekliyor kuşları, duymaya çalışıyor, köpek havlamalarını ve babalarının yanında minik ellerin koskocaman ellerde kaybolduğu kızlı erkekli minik misafirlerini. Dağ başında bir kulübede yaşadığı için çocuklarına hasret bir anne gibi, bir baba gibi.