Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Haziran '08

 
Kategori
Güncel
 

İki sorum var...

İki sorum var...
 

Persepolis filminden


Gerçekten içim acıdı...

Bu genç kızları dinlerken içim acıdı...Öyle ezberletilmiş bir tarzları vardı ki...İçim acıdı.


Sorulacak sorulardan biri şuydu:
Bu gençleri bu söylemlerle kim yetiştirmişti?...Yazık ki, bu çocuklara Gazeteci Hasan Tahsin gereğince anlatılamamış, yazık ki bu genç kızlara Atatürk'ümüze karşı nefret işlenirken, Humeyni sevgisi aşılanmıştı...Yazık ki bu çocuklar bu ülkenin ilkokullarından liselerinden diploma almışlardı...

İçim acıdı... Çünkü ben de bu ülkenin okullarından diploma aldım.

İlkokuldaki din bilgisi öğretmenimin söylediği bir söz hiç aklımdan çıkmaz, yeniden hatırladım:

'Allahımız Peygamberimiz her türlü sevginin üstünde sevilir çocuklar...Atatürk Allah'ın Türk milletine bir armağanıdır...' demişti.

Aynı ülkenin aynı okullarında eğitim gördüğümde bundan 25-30 yıl önceydi. Bize Atatürk'ün bir armağan olduğu öğretilmişti.

Ağaç yaşken eğilir misali yaşam biçimim de o yönde gelişti, hala ve sonsuza kadar yapacağım davranış biçimlerim oluştu:

Yolda yürürken bir yerde İstiklal marşının çalındığını duyunca, durur ve beklerim mesela, Anıtkabir'e her gittiğimde babamın mezarına gittiğimde yaptığım şeyi yapar önce dua ederim. Sonra Atam'la konuşurum. Kendi topraklarımda, atıyorum bir İngiliz,Fransız vb.beni taciz edemediği için, evimin kapısından dışarı çıkabildiğim için, şüphe etme, sorgulama, araştırma, sesimi duyurma, oy verme, miras sahibi olma, evlenirsem tek olma, erkeklerin aldığı her türlü hizmete eşit şartlarda sahip olma, her türlü göreve eşit şartlarda mükellef olma haklarına sahip bir kadın olabildiğim için, kendi yolumu çizme özgürlünü bana bahşettiği için ona teşekkür ederim...

Çünkü böyle yetiştirildim...Ben Allahım' a Atatürk gibi bir adamı ulusumuza bağışladığı için şükrederek yetiştim, yetiştirildim...Bu kızlar ve ben aynı ülkenin ilkokullarında liselerinde okuduğumuza göre...

İçim acıdı...İçim acıyarak sordum kendime:

Bu masum kızlar nasıl yetiştirildi???...
Nene Hatun'un, Sütçü İmam'ın öykülerini yamultup, bu kızların diline kimler doladı?

İçim acıdı...
Bu çocuklar, bizim kadınlarımızdı, ve bizlerden ne kadaaaar uzaktalardı...

Bir soru daha vardı aklımda:

Hangi laik rejim, mevcut sisteminde tek bir dine ait alternatifler üreten ve bunu açıkça ifade eden kadınlar ya da adamların bulunmasını isterdi...Laik bir rejim, 'baş örtüsüyle sosyal hayatta olmak isterken, Humeyni'ye müslüman olduğu için hayranlık duyan' ve söylemindeki çelişkiyi fakedemeyenleri başına tac etmek zorunda mıydı?

Hangi aklıbaşında demokratik anlayış böylesi marjinal yaklaşımların kamusal alanda söz sahibi olmasına izin verirdi?

Ve bu soruyu sormak demokrasi savaşçısı bir dolu aydının aklına hiç mi gelmezdi?

Bir aymazlık, bir tuhaflıkdır gidiyor...

 
Toplam blog
: 146
: 1061
Kayıt tarihi
: 05.12.06
 
 

Hep yazmak istedim. İnsan düşüncelerini yazıya dökünce kendi başınadır çünkü, kaygısız, katıksız ..